2022’ye veda ederken küresel ticarette risk ve fırsatlar

Dr. S. Armağan VURDU DEVR-İ ÂLEM

Pandemi sonrası Rusya-Ukrayna Savaşı’nın getirdiği menfi gelişmelerle dolu bir yılı geride bırakıyoruz. Pek çok mecrada önümüzdeki yıl küresel ekonomiyi bekleyen riskler; yüksek enflasyon ve işsizlik; enerji ve gıda arzının düşmesi nedeniyle oluşacak yaşam maliyetinin hane halklarına yansıması ve enerji fiyatlarındaki yüksekliğin özellikle üretimi negatif etkileyecek olması; iklim değişikliği olarak sıralanıyor. Diğer taraftan, Kasım ayında 8 milyarı yakalayan ve son projeksiyonlara göre 2080 yılında 10,4 milyar ile zirve yapacak dünya nüfusu da ayrı bir başlık altında takip edilmesi gereken bir konu. Zira, BM’nin tahminlerinde 2022 ile 2050 arası dönemde, 61 ülkede doğurganlığın yüzde 1 ve altına ineceğini; bunun da nüfus yaşlanması (aging) sendromuna dönüşeceği ifade ediliyor. Böyle bir durum dünya ekonomisini, ülkelerin sosyal güvenlik, sağlık ve yaşlı bakımına yönelik kamu mali yüklerini artırmasının yanı sıra, hızla yaşlanan nüfusun ekonomi alanında getireceği üretkenlik sorunu ve ekonomik aktivitedeki yavaşlama ile ciddi bir kamu ve sosyal güvenlik açığı sorunu ile karşı karşıya bırakabilir. Ayrıca giderek artan küresel borç ortamı, ülkelerin yeşil dönüşüme ve BM’nin diğer sürdürülebilir kalkınma amaçlarına yönelik yapmaları gereken harcamaları kamu açıklarının finansmanına yöneltmesine sebep olacağı için, BM hedeflerinin 2030 itibariyle yakalanması ihtimali giderek azalıyor.

Tüm bu riskler ve gelişmeler ışığında, dünya ekonomisinin 2021 yılındaki yüzde 5,8’lik büyümenin ardından, 2022 yılını yüzde 2,9 oranında bir büyümeyle kapatması öngörülüyor. 2021 yılında 22 trilyon dolar olan dünya mal ticaretinin de değer bazında yüzde 12 artışla 24,7 trilyon dolarla yılı tamamlayacağı tahmin ediliyor. Yazımın başlangıcında bahsettiğim küresel risklere Çin’deki tam kapanmanın COVID sebebiyle devamı ihtimali de eklenirse çeşitli kaynaklara göre, önümüzdeki yıl dünya ticaretinin yüzde 5’lik bir daralmayla 23,4 trilyon dolara gerilemesi söz konusu olabilir.

Ticaret akışlarını değiştirecek kanunlar

Diğer taraftan, ABD’de Trump dönemiyle başlayan ve pandemi sonrası birçok ülkeye sirayet eden korumacı politikalar ve tarife dışı engeller, önümüzdeki dönem de serbest ticarete ket vuracak gibi görünüyor. Bazıları doğrudan ticaretle ilgili görünmese de, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde kabul edilen İnsan Hakları Durum Tespiti Kanun’ları; Almanya’nın çıkardığı ve Avusturya’nın teklif sunduğu Tedarik Zinciri Kanunu, İsviçre’nin çıkardığı Finansal olmayan Raporlama ve İnsan Hakları Durum Tespiti Konusunda Düzenlemeler; Fransa’nın çıkardığı Kurumsal Özen Yükümlülüğü Hakkında Kanun; Norveç’in çıkardığı Şeffaflık, İnsan Hakları ve İnsan Onuruna Yakışır Çalışma Koşulları Hakkında Kanun; Hollanda’nın çıkardığı Çocuk İşçiliği Durum Tespiti Hakkında Kanun; Sorumlu ve Sürdürülebilir İşletme Davranışına İlişkin Yasa Teklifi; İnsan Hakları Durum Tespiti Yasası çıkarmaya yönelik hükümet taahhüdü; Belçika’nın Değer Zincirinde Kurumsal Özen Sorumluluğuna İlişkin Yasa Teklifi; Finlandiya, İspanya ve Lüksemburg’un Durum Tespiti Yasası çıkarmaya yönelik hükümet taahhütleri ilerleyen günlerde ticaret akışlarını değiştirecek birçok davaya sebebiyet verebilecek nitelikte düzenlemeler.

Tedarikte lojistik avantajımızı kullanmalıyız

Türkiye özelinde baktığımızda, bu yılı büyüme rakamı tahminlerinde Suudi Arabistan ve Hindistan’nın ardından üçüncü sırada tamamlayacağız. İhracatımız da 250 milyar doları aşacak. Hizmet ihracatımız da yüzde 54’lük bir artışla 88 milyar dolara ulaştı. Türkiye’nin küresel ticaretten aldığı pay yüzde 1.04’e yükseldi. 2022 yılı itibariyle bu yıl ilk kez ihracat yapan 20 bin 755 firma ile ihracatçı firma sayımız 103 bine dayandı. Bu, ayda ortalama 1780 firmanın ihracata başladığını gösteriyor. İhracatta pandemi nedeniyle değişen tedarik zinciri denkleminde yakından tedarik konusunda Avrupa’nın üçüncü, dünyanın sekizinci ülkesi konumundayız. Özellikle bu durumu doğrudan yabancı sermayeyi ülkemize çekmek için bir unsur olarak kullanabilirsek hem zor geçmesi beklenen 2023’ü nispeten daha korunaklı atlatabiliriz hem de uzun dönemde ihracatımızın sürdürülebilirliğini perçinlemiş oluruz. Ayrıca yeşil mutabakatla ilgili olarak işletmeler özelinde dönüşümü ve gerekli mevzuat çalışmalarını tamamlamayı da önümüzdeki dönem hedefleri arasında ilk sıralara koymamız rekabetçiliğimizi muhafaza etmek açısından çok önemli hususlar. 

Tüm yazılarını göster