Yılın üçüncü enflasyon raporu geçen hafta açıklandı. Basın toplantısında dikkat çeken çok konu vardı ama üçü benim için özellikle ilginçti. Birincisi Türkiye ekonomisinin üretim, ihracat ve istihdamı artırmayı merkeze alan bir yapısal dönüşüm sürecinde olduğu idi. Oysa veriler bunu teyit etmiyor. İhracatta, dış pazarların büyümesi kaynaklı bir artış sürecindeyiz ve bu artış hızı önümüzdeki aylarda zayıflayacak. Uzun vadede ihracat artışı için yapısal olarak nasıl bir değişim yaşandığını bilmiyoruz. İthalat tarafında ise enerji ve emtia dışı ithalattaki seyir, kurlardaki yükseliş ve harcanabilir gelirdeki daralma nedeniyle aşağı yönlü. Burada da yapısal bir değişiklik yok, iç ve dış konjonktürel gelişmeler nedeniyle bir dalgalanma var.
Tespitlerden bir başkası, banka rezervlerinin geçen yıl ile aynı seviyelerde olması idi. Ancak net rezervler ve swap hariç net rezervlerde tarihi düşük seviyelerdeyiz. Bunun da aralarında olduğu birkaç nedenle ülke risk primlerimiz ise tarihi yüksek düzeylerde. Ancak Başkan, Türkiye’nin, haksız bir CDS ile karşı karşıya olduğunu, bunun ekonomik olduğu kadar siyasi olduğunu düşündüğünü söyledi ki; daha önce hiçbir Merkez Bankası başkanından bu tarz bir yorum geldiğini hatırlamıyorum.
Bu ifadelerin öne çıktığı toplantıda 2022 enflasyon tahminini 7. kez revize ederek yüzde 60,4’e çekti. Geçen yılın başında 2022 enflasyon tahmini yüzde 5’ti.
Bu haftaya FED toplantısından çıkan iyimserlik ile başlıyoruz. Sabah saatlerinde İstanbul Sanayi Odası tarafından Markit Economics işbirliğiyle hazırlanan PMI verisi açıklanacak. PMI endeksi, 2021 Ağustos’unda gördüğü 54,1 değerinden sonra ılımlı bir gerileme eğiliminde. Bu yılın mart, nisan, mayıs ve haziran aylarında peş peşe düşerek 48,1’e indi. Biliyorsunuz, 50’nin altı daralma anlamına geliyor. Bugün açıklanacak Temmuz verisi de büyük olasılıkla 50’nin altında bir değer alacak. Endeksteki gerilemenin bir nedeni ihracatın, bir nedeni de iç pazarın yavaşlıyor olması. İhracat verilerinin dolar bazında yükseliyor olması sizi yanıltmasın. Bu artışın çok büyük bölümü (diğer ülkelerde olduğu gibi) emtia fiyatlarındaki yükselişten kaynaklanıyor. İhracat yaptığımız ülkelerin PMI’ları da yavaşlıyor. İSO ihracat iklimi endeksi de bunu teyit ediyor. PMI da yavaşlama beklememize dayanak olan bir veri de reel kesim güven endeksi. Nitekim reel kesim güven endeksi ile PMI endeksi arasında çok yakın bir ilişki var. Geçen hafta açıklanan temmuz değeri, önceki yıla göre reel kesim güveninin yüzde 9 düştüğünü gösterdi. Bu Haziran 2020’den sonra endeksin en sert düşüşü idi.