2022-2023 kışı, çok zor bir kış olacak…

Hasan ARDIÇ Dünyada Ekonomi

2022-2023 kışının çok zor şartlar altında geçmesi beklenen bir kış mevsimi olacağını herkes biliyor, hepimiz biliyoruz. Kış mevsiminin çok zor geçeceğini meteoroloji uzmanları değil, ekonomi uzmanları söylüyorlar. Bilmiyorum, belki meteoroloji de iktisatçılarla kışın zorluğu konusunda hemfikirdir. Çünkü artık sadece ekonomiler değil, iklimler de şaşırdı şeklinde bir ironi çokça konuşuluyor…

Aslına bakılırsa zor kış, 2022-2023 kışı sadece ülkemde değil, dünyanın birçok ülkesinde ekonomi bağlamında zor bir sezon olacak ve sadece kış sezonu ile kısıtlı kalsa, eminim birçok ekonomi, birçok ulus buna zorlansa da katlanmaya çalışır. 

Ama maalesef durum pek öyle değil…

Adeta hiçbir şeyin yolunda olmadığı ortamlarda yakın vadede mucizeler beklemek rasyonel değildir. İçinde bulunulan zorluk düzeyinde bir ekonomide, bir takım anlık üretilmeye çalışılan mucize bekleyişli palyatif çözüm aramaları, değil orta vadede çözüm getirmek, kısa vadede hiçbir çözümü getiremez.

Ağustos ayının ilk günlerindeyiz. İTO İstanbul’da enflasyon oranını yıllık bazda %99,1 olarak açıkladı. İstanbul; ülkenin en gelişmiş, en kalabalık nüfuslu, ticaretin en yoğun hacimde yapıldığı, en büyük kent… İTO, bu kentin ticaret odası, yani İstanbul’daki ticaret erbabının tamamının kayıtlı olduğu kurum. Açıklayan da İTO… Bunu doğru kabul etmemek olanaklı mı? Değil. Esasen uygulamada, %99,1 oranı bile aşılmış olarak yaşanıyor, realize oluyor ve hesaplanıyor.

Geçtiğimiz hafta içinde TCMB Sn. Başkanı, İSO’da yapılan bir toplantıda görüşlerini açıkladı. Bu görüşler, normal koşullarda Sn. Kavcıoğlu’nun değil, elbette ki TCMB görüşleridir. Zaten daha da vahim karşılanan taraf burada… Sn. Kavcıoğlu, başta İSO Başkanı Sn. Bahçıvan olmak üzere sanayicileri bir ölçüde amacını aşan üslupta eleştirdi. Anlaşılan, sanayicileri özellikle kredi kullanımı ve dövizli işlemlerde MB’nin izlediği doğrultusunda. Bu durum dışarıdan bakılınca sermayeye müdahale olarak yorumlandığında risk yükselir.

İTO ve İSO mega kent İstanbul’un ticaret ve sanayi odaları. Üretim hacminin yanı sıra, ticaretin getirilerinin, ciroların, şirketlerin kapasite vb. hususlarda en kalabalık olduğu bir numaralı kentimiz… Buradan hareketle ülke ekonomisi için tümevarımla yorum yapmak olanaklı, esasen pek yanıltıcı da olmaz.

Çok yakında TÜİK te aylık enflasyon artışını ve bundan hareketle yıllık enflasyon tahminini açıklayacak. İTO açıklamasına kadar beklentiler TÜFE’de yıllık %80 mertebesindeydi. Bence bu açıklamayı takiben beklentilerde çıta daha da yükselir… %81-83 bandında seyreder. Bekleyeceğiz ve göreceğiz. Az sonra…

Bu arada enflasyon için tahmin ya da öngörü vb tanımlamalar kullanılsa da işin esası enflasyonun bunların çok ötesinde bir hesaplama olduğudur. Büyük sayılar kanunu doğrultusunda yapılan araştırmaların, bir formül ile hesaplanarak belirlenmesi işlemi bir hesaplama işlemidir ve enflasyon da hesaplanır, tahmin falan edilmez… Hep yazıyorum, bir tekrar daha; Merkez bankaları enflasyon tahmininde bulunmazlar, merkez bankaları bir enflasyon hedefi belirleyerek bu hedefin gerçekleşmesi için çalışırlar.

Enflasyon; sürekliliği olan bir fiyat istikrarsızlığıdır. Elbette iktisattaki hiçbir şeyin tek başına olmadığı gibi enflasyon da tek başına, kendiliğinden ortaya çıkmaz. İlişkili olduğu diğer bazı iktisadî-sosyal konular vardır, enflasyonun oluşumunu sağlayan, hızlandıran… Yani enflasyon oluşumunun işbirlikçileri vardır.

TCMB bağımsızlığı, Maliye ve para politikaları, döviz kurları, faizler, carî açık, dış borçlar ve daha niceleri enflasyonun oluşumunda önemli etkenlerdir. Bütün bunların yanı sıra; üretim, istihdam hacmi, turizm, güven ve kredibilite vs unsurlarda da son derece itinalı hazırlanmış, uygulanması gereken politikaların oluşturulması şarttır…

Orta ve uzun vadede üretimin arttırılması, ihracata yönelik imalâtta artış sağlanması, turizm gelirlerinin de arttırılması elbette gerekli ve çok önemli hususlardır. Bu arada TCMB politika faizinin de radikal bir artışa gereksinimi vardır. Bununla beraber tek başına faiz arttırımı ivedi bir çözüm olmayacaktır. Son 7 aydır %14 olarak sabit tutulan politika faiz oranı, enflasyon artışında dominant etki yapan ilk unsurdur.

Bu durumun özellikle ABD Doları volatilitesini arttırmakta, TL değerini diğer para birimleri karşısında değersizleştirmekte, döviz dar boğazına gidişi hızlandırmakta, satın alma gücünü düşürerek, enflasyonist baskı yaratmakta ve durgunluğa doğru gidişe yol vermekte olduğu bilinmektedir. Bugün ülkemizde, ABD Doları %75+ oranında öncelikle kullanılan para birimi konumundadır.

Sadece enflasyon, sadece durgunluk değil, TÜFE-ÜFE makasının açılması da bir başka sorun olarak karşımızdadır. Meselâ bugün, tarlada 2 TL olan elmanın tüketiciye 17 TL’ye satıldığı basında yer almıştır. Esasen girdi fiyatlarındaki artışlar bilhassa tarım ürünlerinde yüksek fiyatlılığa neden olmaktadır. Keza enerji, keza doğal gaz, keza tahıl maliyetleri vd…

Özellikle döviz karşılığı temin edilen; akaryakıt, doğal gaz, gübre, ilaçlar vb. girdi fiyatları ile birlikte, vadeleri gelen dış borçların ödemelerinde temerrüde düşülmesi yaklaşan kışın zorluk unsurlarıdır. Resesyon bunlara karşılık alınması gereken önlemleri kısıtlayacak, CDS primlerinin 908+ olması kredibiliteyi bir taraftan yok ederken diğer taraftan da %12+ faizle kredi bulma çabalarını zorlaştıracaktır.

Şöyle düşünüldüğünde; enerji kısıtlaması (Planlı+arızalar), ısınmada kısıtlamalar (Odun, kömür, doğalgaz, vd.), ekonomik nedenlerle zaten olanaksız olan eğlencenin TV yayınlarının da enerji nedenli olarak kesilmesiyle ve belki de pandeminin daha da sıkı önlemleri zorunlu kılma olasılığının da yüksekliğine bakarak bu kışın zor olacağını şimdiden görmek, söylemek gayet mümkündür.

Peki, bunları herkes biliyor, herkes görüyor, yaşıyor ve söylüyor…

Tamam da… 

Çare?

Elbette tek bir çare, ivedi sonuç verebilecek öneriler paketi yok… Kısa ve hattâ orta vade için beklentiye girmek de pek gerçekçi gelmiyor… Umutları da yitirmemek lâzım ama zor, hakikaten zor, çok zor… Yine de bu konulara ilişkin yazılabilecekler var tabii… Öncelik sırasına bakmadan aşağıdakileri hatırlamakta yarar olabilir.

- Güven kazanımı; zedelenen, kaybedilen güvenin yeniden kazanımı. Çok zor, orta-uzun vadeli bir çalışma gerektirir. Konu CDS primi ile doğrudan ilintili. Şu sıralarda CDS puanı tavan yapmış durumda… (CDS 908+ ve kredi faizleri $ bazında en az %12)

- Uluslararası ilişkilerin tazelenmesi; bu husus özellikle yatırım, turizm ve dış ticaret ilişkilerinde çok önemli. Tabii siyasal anlamda da bu önem var, ama ben biliyorsunuz yazılarımda siyasete girmeme kararlılığımı uyguluyorum. >Bilhassa yabancı yatırımcılar kazanmak, turizm gelirlerimizi arttırmak, ihracat gelirlerimizi arttırmak, ihracatın ithalatı karşılama oranını pozitife getirmek, sanayide kullanım kapasitesini yükseltmek, özellikle de ihracat ve turizm konularında fiyat politikalarımızı yenilemek gerekli…

- TCMB kararlarının alınmasında bağımsızlığa ilişkin temel kuralın uygulamaya alınması; TCMB bağımsız çalışmalı. Enflasyonla mücadelede TCMB’nin önü açılmalı, başta politika faizi artırımı olmak üzere, mali politikaların, para politikasının belirlenmesi ele alınmalıdır. Bir diğer önemli husus da TCMB döviz rezervlerinin pozitife dönüşümünün sağlanmasıdır.

- Üretim, yabancı yatırımların ülkeye çekilişi, ihracat ve turizm gelirlerinin arttırılması; konuları temel konular olarak uygulanmalı, dış borçların arttırılmaması, daha doğrusunu azaltılması (ödenmesi) sağlanmalıdır.

- Başta tarım politikası olmak kaydıyla ekonominin temel taşlarının yeniden yapılandırılması; esasen en önemli hususların üstelik en başında yer alıyor.

- Carî açığın kapatılması; yılın daha neredeyse ilk çeyreği tamamlanırken bütçede revizyona gitmek, ek gelir sağlama amaçlı vergi oranlarında artışlar yapmak ülke ekonomisinde yer alan birimleri zorladığı gibi, enflasyonu da arttırmaktadır. Bu bakımdan carî açığın kapatılmasında plânlı ve ivedi davranmak gereklidir.

Dış borçlar öncelikli olarak tüm devlet borçlarının ödenmesi; ülkemizin yurt dışı piyasalarda daha güvenle ve cesaretle yer almasını sağladığı gibi, bankalar arası işlemlerde, kambiyo uygulamalarında, kredilendirme işlemlerinde daha verimli sonuçlar almayı temin edecektir.

- PMI sınırının %50+ sınırına yükseltilmesi; durgunluğun ölçümlerinin en önemlilerinden olan emtia piyasalarında satın alma yöneticileri endeksi daima ve en azından %50+ olarak korunmalı ve bu durum istikrarlı artışlarla desteklenmelidir.

Bugünlerde, özellikle IMF’nin SDR yeniden düzenlemesi süreçlerinde IMF, WB, WTO vb kuruluşlarla ilişkileri olumlu bir çizgide tutmak, geliştirmek de yarar sağlayacaktır. Bilahare; S&P, Fitch vb. kuruluşların ülke puanlarımızı yükseltmesi, uluslararası platformlarda kredibilitemizin önce oluşumuna ve hemen arkasından da artmasına yol açacaktır.

- Özetle yazımda sunmaya çalıştığım hususlar;

Asla karamsarlık yaratmak, eskilerin deyişiyle felâket tellallığı yapmak değildir.

Yer verdiğim konuların, kısmen veya tamamen yapıldığı / yapılmadığı da değildir.

Hiçbir kişi ya da kurumu eleştirmek de değildir.

Peki, nedir anlatmaya çalıştığım denirse…

Şudur;

İktisat bir disiplindir. Matematiğin yoğun kullanımında karşılaştığımız iktisat, ekonomi ve ekonometri olarak bu konularda neyin nasıl yapılması / yapılmaması değerlendirmelerini yapar. Adı her ne olursa olsun; iktisat, ekonomi, ekonometri evrenseldir. Kuralları, kuramları vardır.

Bu kurallar, kuram ve uygulamalar içinde; liyakât sahibi, konuya ilişkin uzmanlık eğitimleri olan kişi ve kuruluşlarca belirlenen politikalar ve karar bağımsızlığı ortamında işlendiğinde ortaya çıkacak iktisadî sonuçlar olumlu, bilimsel, akıl kullanımını ön plâna çıkaran sonuçlarla verimini gösterir.

Yeni mucizeler beklemek, aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar almayı umut etmek olanaklı değildir, hiç de olmamıştır. Ekonomi krizlerinde çözüm arayışlarını başlatmak için önce sorunu kabul etmek, çözümleri ertelememek tabii ki önemlidir. Ama eşdeğer önemdeki bir diğer husus da ekonomik krizlerin var olduğu ortamda, uygulanması teori ve pratikte kanıtlanmış önlemlerin cesaretle ve zamanında alınmasıdır.

Dikkatli okurlarım mutlaka fark ediyorlardır, son yazılarımda bazı tekrarlar sıklıkla yapılıyor. Bunun nedeni dünya ekonomilerinin birbirine benzer yapıları ve kriz etkileşimleri… Ama daha da fazlası ile bana göre tekrarlarımın temelinde bir şeyleri tartışmak, değerlendirmek için ortada yazılı bilgileşimin olması gereği, üstelik de güncelleştirilmiş hali ile… 

- Ekonomik kriz sorunları; iktisadın gerekleri doğrultusunda, demokrasi içinde, birlik ve beraberlikle, hiç de karamsarlığa ve umutsuzluğa kapılmadan çözülür… Şimdi ya da yarın… Kolay ya da zor… Ama mutlaka…

Tüm yazılarını göster