2021 ekonomilerde toparlanmanın yılı olacak

Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

Yılsonları ve başları tahminlerin havada uçuştuğu dönemlerdir. Adettendir; bu zamanlarda kuruluşlar gelen yıla ilişkin projeksiyonlarını açıklarlar. Özellikle geçmiş birkaç yıldaki tahminlerin büyük ölçüde tutmadığını hatırlatarak, dünyanın önde gelen finans kuruluşlarının tahminlerinden hareketle 2021 görünümüne bakalım:

Büyümeye geri dönüş

►2021 küresel toparlanmanın yılı olacak. IMF’ye göre 2020’deki yüzde 4.4’lük daralmanın ardından küresel ekonomi 2021’de yüzde 5.2 büyüyecek. Dünyanın önde gelen kuruluşlarının tahminlerine göre ise 2020’de yüzde 3.9 dolayında daralan küresel ekonomi 2021’de yüzde 5.2 dolayında büyüyecek. Hatta UBS, Goldman Sachs ve Morgan Stanley gibi küresel büyümeyi yüzde 6’nın üzerinde öngörenler bile var. Ama her şeyin başı aşı. Tüm tahminler etkili bir aşının yılın ilk aylarında dağıtıma gireceği varsayımına dayalı. O nedenle V tip toparlanma diyoruz bu harekete. Ama buradaki V, toparlanmanın grafiksel şeklinden değil aşının İngilizcesi olan “Vaccine”nin V’sinden geliyor. Eğer aşı gecikir ya da işe yaramazsa tüm bu iyimser projeksiyonları çöpe atın.

Dolar mı, Euro mu?

►Tabii ki Euro. Bu konunda da neredeyse görüş birliği var. Euro’nun zaten başlamış olan tırmanışının arkasında Avrupa ekonomisinin performansı değil ABD’nin dinamikleri ve küresel toparlanmanın gücü olacak. ABD’de faizlerin en az 2 yıl daha mevcut seviyelerinde, yani sıfıra yakın seyretmesi bekleniyor. 2025’e kadar Fed’in faiz artırmayacağını öngören de var ama çok iddialı bir tahmin bu. 2025’e dair yapılan hiçbir tahminin anlamı olmadığını yaşayarak öğrendik. Euro aşının dağıtıma girmesinden yararlanacak para birimi olarak görülüyor. Euro/dolar paritesinin yıl içinde 1.25’in üzerini göreceği artık görülüyor ama acaba 1.30’un üzerine çıkar mı? Neden olmasın. AB’nin lokomotifi olan ülkeler ihracat ekonomileridir. Toparlanma ile ticaretin artması onlara yarayacaktır. Bu arada dünyada faiz ve getirilerin düşük seyretmesi nedeniyle temel göstergeleri iyi olan gelişmekte olan piyasa paraları da güçleneceklerdir. Nitekim son iki haftada TL de dahil bazı gelişmekte olan ülke paraları güçlenmeye başladılar bile. Gelişmekte olan ekonomilere para girişi hızlanabilir. COVID-19 krizinden güvenli liman olarak görülen başta ABD olmak üzere tüm gelişmiş ekonomilere park eden paralar kısmen tekrar daha yüksek getirilerin sunulduğu gelişmekte olan piyasalara kayabilir.

Parayı nereye yatırmalı?

►Hisse senetlerine dair öngörüler genelde pozitif. Son dönemdeki sert artışlardan sonra hisse senetlerine benim gibi ihtiyatlı yaklaşanlar bile pandeminin sonunun geldiğinin ilanı ile yeni bir alım dalgasının başlayacağını düşünüyorlar. Küresel ekonomideki güçlü toparlanma ve faizlerin düşük seyretmesi hisse senetlerini tahvillere göre daha iyi yatırım alternatifi olarak öne çıkarıyor.

►Faizler birçok ülkede hafif de olsa artmaya başlayabilir. Ancak yine de tarihi olarak düşük seviyelerde kalacaklardır. Bakmayın bizde faizin yüksek seyrettiğine. Dünyada bizim gibi enflasyon sorununu çözemeyen ve bu nedenle faizi yüksek tutmak zorunda kalan kaç ülke kaldı ki? Enflasyonu ihmal etmenin bedelini ödüyoruz.

►Altın için yıl içinde ons başına 2.100 doları görür diyenlerin sayısı artıyor. Doların zayıf ve faizlerin düşük seyretmesi değerli metalleri, güçlü küresel büyüme ise bakır ve alüminyum gibi diğer metalleri destekliyor. 2.100 iddialı bir hedef de olsa 2,000’in aşılması mümkün olabilir.

Riskler neler?

►Küresel ekonomiyi bekleyen risklerin başında aşının tutmaması geliyor. Eğer aşılar pandemiyle baş etmekte yetersiz kalırlarsa bambaşka senaryolar gündeme gelir. COVID-19’da üçüncü ve hatta dördüncü dalga demek bu.

►ABD-Çin gerilimi 2019’da ve 2020’nin ilk aylarında oldukça baş ağrıtmıştı. Ticaret savaşının devam etmesi ya da bir üst aşamaya tırmanması küresel büyümenin önündeki ciddi bir risk. Ancak daha da ötesi var. İhtilaflı Güney Çin Denizi’nde askeri güçlerin karşı karşıya gelmesinden bile endişe ediliyor. Sorular çok. Mesela buradaki gerginlik silahlı bir çatışmaya dönüşür mü? Çin ve ABD askeri olarak sıcak bir karşılaşmaya girer mi? Bu arada bir süredir arka planda kalan Kuzey Kore faktörü var. Ortadoğu kaynamaya devam ediyor. Biden’ın İran politikası merakla bekleniyor. Tırmandıracak mı? Yoksa Obama dönemine geri mi dönecek? Beklenti Trump’ın aksine tırmandırmaktan kaçınması ama ABD bir tek Biden’dan ibaret değil. Bizim açımızdan ise civarımızdaki taze jeopolitik gerilimler risk unsuru olmaya devam ediyor. Ancak bizi rahatlatan bir faktör var. Geçmiş örnekler gösteriyor ki, bu tip jeopolitik şoklar piyasaları etkiliyor ama piyasa etkileri kısa süreli oluyor. 2020 başında İran’lı generalin öldürülmesi ve Irak’taki Amerikan hedeflerinin İran güçleri tarafından bombalandığı dönemi hatırlayın.

►Daha uzun süreli etkiler ise daha kalıcı ayrılıklardan kaynaklanıyor. Biz büyümenin yılı olmasını beklerken 2021 ayrılıkların yılı olabilir mi? İttifaklar değişip ortaklıklar bozulur mu? Mesela Türkiye’deki siyasi ittifakların değişmesi erken seçime giden süreci tetikleyebilir. Bizim AB ile ilişkilerimizin daha da gerilip gümrük birliği ve tam üyelik için müzakere sürecini etkileyecek bir ayrılığı tetiklemesi önemli ve etkisi uzun süreli olacak bir risk. İngiltere AB’den ayrılma kararı aldı; piyasalar yıllarca Brexit fiyatlaması yaptılar. AB’de başka ayrılıkların adımları atılabilir mi? Mesela İtalya’nın ayrılma riski var mı? Öte yandan İskoçya Birleşik Krallık’tan ayrılmaya kalkışır mı?

►Borç krizleri önemli bir risk ama faizlerin düşük kalacağı 2021’de gerçekleşmesi zor görünüyor. Ancak sonraki yıllara damgasını vuracak, trendleri değiştirecek, piyasaları sarsacak bir risk olarak öngörülere dahil edilmesinde fayda var.

Tüm yazılarını göster