2021 de zorluklara gebe bir yıl

Pek çok ülkede yönetimlere duyulan güven sarsıldı. Öte yandan ekonomilerin krizden çıkış sürecinde de farklı bir yol izlenmemesi halinde eşitsizliğin ve toplumsal tepkilerin daha da artması olası.

Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

COVID-19 pandemisinin yarattığı büyük şok ve dünyaya vurduğu damga 2020 yılının benzeri görülmemiş bir kayıp yıl olarak anılmasına yol açtı. Pandemiye karşı etkili olacak bir aşı geliştirme çabalarının beklenenden önce sonuç vermesi ise 2021yılının bir normalleşme yılı olabileceği umudunu doğurdu. Pandemiyle mücadele amacıyla uygulanan ve ekonomileri durma noktasına yaklaştıran yasakların kısa sürede kalkacağının varsayılması da 2021 yılının ekonomilerin canlanacağı bir yıl olacağı yolunda tahminler yapılmasına yol açtı. Örneğin iddialı bir ekonomiye destek paketi ve yatırım programıyla icraata başlayan Biden yönetiminin ABD ekonomisinin 2021’deki büyüme hızını yüzde 6’ya yükseltebileceğini iddia eden tahminler yapılıyor son günlerde.

“Aşı bulundu” müjdesinin hemen herkesin iyi haber duymayı özlediği ortamda böyle bir beklenti yaratması ve 2021’in daha iyi geçeceğine inanmak isteyenleri umutlandırması çok doğal ama “aşı bulundu” müjdesinin duyulduğu günden bu yana yaşananlar aşının beklenen sonucu vermesi için acele etmemek gerektiğini gösteriyor. Farklı ülkelerde üretilen aşıların dağıtımı ve uygulanmasında yaşanan ciddi sorunların yanısıra, virüsün mütasyona uğraması da 2021 yılında COVID-19’un etkisinden tamamen kurtulmanın çok zor olacağını düşündürüyor.

‘Korona’nın çektiği röntgen

COVID-19 pandemisi insanlığın 2020’de gelinen noktada ayrıntılı bir röntgenini çekti aslında. Son 40 yıla damgasını vuran küreselleşme sürecinin ve ona eşlik eden dijital devrimin ne kadar kırılgan ve yönetilmesi zor bir küresel yapı ortaya çıkardığını görmemizi sağladı bu röntgen filmi. Büyüyen eşitsizliğin ve gözardı edilen toplumsal tepkilerin pandemi ortamında daha da net biçimde ortaya çıktığı görüldü.

Dünya Ekonomik Forumu’nin geçen hafta gerçekleştirdiği sanal Davos Ajanda Haftası etkinliğinde ortaya konan görüşler de, iş dünyasının önde gelen isimlerinin bu kırılgan yapının sürdürülemez olduğunu kabul ettiğini gösterdi. Dünya Ekonomik Forumu’nun ortaya attığı “paydaşlar kapitalizmi” anlayışının son 40 yıla damgasını vuran neoliberal anlayışın yerini alması gerektiği konusunda oldukça güçlü bir konsensüs oluşuyor sanki iş dünyasında. Özellikle iklim değişikliğiyle ilgili adımların çok geç olmadan atılması ve yeşil ekonomiye geçiş yolunda yapılacak yatırımlara öncelik verilmesi iş dünyasının gündeminde öne çıkmış görünüyor.

Hangi siyasi rejim modeli

Pandeminin çektiği röntgen filminin yanısıra pandemi sürecinde yaşananlar da, küreselleşmenin ve dijital devrimin dünyayı bugün getirdiği noktada Batı’nın liberal demokrasi modelinin işlevini yapamaz hale geldiğini gösterdi. Kapitalizmin küreselleşmesi başta Çin olmak üzere Doğu toplumlarının ekonomideki atılımı için gerekli ortamı yarattı, bu açılımın belki beklenenden de başarılı olması ve dijital devrimle örtüşmesi, Batı’nın küresel şirketlerine yeni ufuklar açtı. Ancak Batı toplumlarında geniş bir kesimin bu açılım nedeniyle iş güvencesini kaybetmesi, hayat standardını koruyamaz hale gelmesi ve birbirini izleyen yönetimlerin buna seyirci kalması, bizi bu günlere getirdi. ABD’de Donald Trump, İngiltere’de Boris Johnson bu sayede iktidara geldi.

Pandemi krizi Trump’ın iktidardan düşmesinde önemli rol oynadı ama şimdi iktidara gelen Biden’in ne kadar başarılı olacağı belli değil. Öte yandan liberal demokrasinin yarattığı boşlukta ortaya çıkan ‘güçlü tek adam’ modelinin de önümüzdeki dönemde ciddi sınavlardan geçeceği görülüyor. Pek çok ülkede yönetimlere duyulan güven sarsıldı. Öte yandan ekonomilerin krizden çıkış sürecinde de farklı bir yol izlenmemesi halinde eşitsizliğin ve toplumsal tepkilerin daha da artması olası. Bütün bunlar 2021’in de zorluklarla dolu bir yıl olabileceğini düşündürüyor.

Tüm yazılarını göster