2020: Bıraktığımız yerden

Orkun GÖDEK Bakış Açısı

Biliyorsunuz, bu zamanlar, yatırım sektöründe yazıp çizen kesim için genellikle bir önceki yılın muhasebesi ve geleceğe yönelik beklentilerin paylaşımı ile geçiyor. Ortada anormal bir şey yok. Bir önceki yazıda ben de benzerini yaptım. Haber akışının yavaşladığı ortamlarda genellikle farklı konulara odaklanılıyor. Değinmek isteyip de koşuşturmacadan fırsat bulamadıklarımız ile muhasebe yapma arasında gidip geliyoruz. Açıkçası aklımda yazının temasını oluşturmaya çalışırken ben de o eksendeydim. Sonra ne mi oldu? Yerel ve global gündem 2020’nin hesap etmeye çalıştığımız avantajları ile beklenmeyen ve “devralınan” risklerini yeniden önümüze koydu. Gelin birlikte yüksek sesle tartışalım.

Coğrafya kader mi değil mi tartışmasını yeterince yapıp yapmadığımız konusunda emin değilim. Risklerin arttığı dönemlerde soru sıkça soruluyor. Tek bir cevabı var mı, cevabı bulduğumuzda artık daha farklı bir dünyada mı hayatımıza devam edeceğimizi de yanıtlamakta güçlük çekiyorum. Bilinen, bu toprakların, Orta Doğu olarak ifade edilen bölgenin istikrar kavramı ile mütemadiyen problem yaşadığı. Gürültüsü eksik olmuyor. Ne yapıp edip gündemi bir şekilde meşgul etmeyi başarıyor.

2019’u nasıl hatırladığımızı düşünecek olsak herhalde akla ilk gelen cevap “belirsizlik” kelimesi olacaktır. Ana eksen ekonomi üzerinden, dolayısıyla da ABD-Çin gelişmelerinden gerçekleşti. Aynı tema üzerinde Başkan Trump eliyle yaratılan belirsizlikleri, yan etkilerini, global ekonomiyi etkilemesini ve yine kendi eliyle önümüze konulan azalan belirsizlik ortamını fiyatlamaya çalıştık. 2018’in ikinci yarısından bu yana bol bol “belirsizlik” diyoruz. Başka da bir şey dediğimiz yok.

2020 de bu pencereden baktığımızda farklı başlamadı. Farklı başlamasını ümit ediyor muyduk? Şüphesiz ki. Ne oldu? ABD dış politikasında İran meselesini uzun yıllardır meşgul eden ekonomik ve askeri ambargo fazından farklı bir sürece geçiş yaptık. Nasıl bu kadar kesin konuşuyorum? Çünkü geçiş gerçekleşti. Suriye iç savaşından bu yana sahada İran politikasına paralel aktif şekilde paramiliter kuvvetleri yönlendiren, ülkede rejimin ayakta kalmasına maddi ve manevi tüm desteği sağlayan en önemli İran simgelerinden birisi olan Kasım Süleymani ABD’nin askeri operasyonu ile Irak’ta öldürüldü. Böylece 2020’nin öngörülemeyen olay risklerinden ilki 3 Ocak günü gerçekleşmiş oldu. İsterseniz adına kırılım, isterseniz oyun değiştirici faktör demeyi tercih edin. Nihayetinde yaşandı. Doğal olarak da fiyatlamalarda öngörülebilirlik azaldı, güvenli liman isteği arttı, Amerikan Doları, tahviller, ons altın ve Japon yeni bir klasik olduğu üzere portföylere eklenen ilk isimler oldu. Etki-tepki sürecinde farklılık kesinlikle yok. Altı çizilmesi gereken husus, 2020’nin, ABD’de başkanlık seçimine sahne olan yılın, Başkan Trump’lı yönetimle gelecek 11 ayda başka ne gibi sürprizlere gebe olabileceğinin teyididir. Buna da “jeopolitik risk” denir.

Yılı karşılamamızda iki hususun öne çıktığını söyledik ya bir diğeri de içerideki TCMB kararıdır. Hikayenin bu kısmı bizi ilgilendiriyor. Dünyanın geri kalan kesimindekilerin pek bir ilgi alanı içerisinde olduğunu sanmıyorum. Buna göre, bankaların yabancı para (YP) zorunlu karşılığa tabi bazı yükümlülüklerinden artık TCMB tarafından komisyon uygulamasına gidilecek. Amerikan doları cinsinden olanlarda binde 25 (yüzde 2.5), euro ve diğer döviz cinslerinde ise on binde 25 (yüzde 0.25). Resmen açıklanmasa da atılan adımın dolarizasyonla mücadele kapsamında olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Hikayenin kamu kesimi ayağında YP talebini azaltmak için atılan adımları bir süredir takip ediyoruz. Beklemelerini düşünmek zaten anlamsız. Ancak, doğru soruları doğru zamanlama ile sormak gerekiyor. Bu hamlenin ardından bankaların artacak yükü döviz mevduat faizlerinde aşağı yönlü güncelleme yaparak müşterilerine yansıtacakları aşikar. Şüphesiz ki bankalardan bu yükü taşımalarını beklememek gerek. Ancak, döviz talebinin ne kadarlık kısmında faiz seviyesi belirleyicidir diyecek olursanız, rasyonun düşük olması kimseyi şaşırtmasın diye yanıtlarım.

Bir süredir TCMB’nin fonlama kompozisyonunda değişiklikler gözlüyoruz. Haftalık ihaleler ile piyasaya sağlanan likidite, bankalardaki YP artışına paralel swap piyasası üzerinden BİST kanalı ile yapılıyor. Ayrıca, zorunlu karşılıklardaki ayarlama ile TCMB rezervleri de destekleniyor. Bunların tamamı sistemde kayıtlı halde bulunan yabancı paraların artışı sonrasındaki doğal süreci açıklıyor. Evet, 2019’daki yurtiçi yerleşiklerin yabancı para mevduat artışı 30 milyar dolardan fazla ve bu rakam normal bir gelişme değil. Ancak, yapılan hamlelerin bu süreci terse çevirmekte başarılı olduğunu söylemek de atılan son adımın tek başına etkili olacağı şeklinde yorum yapmak kadar eksik olur.

Son olarak, sermaye piyasalarında 10 yıldan fazladır çalışan birisi olarak TCMB’nin attığı son adımı internet sayfası üzerinden öğrenmeyi, detaylarıyla birlikte çok isterdim. Uygulamada bu tarz bir yaklaşımın daha önceki örneklere baktığımda olmadığını ben de biliyorum. Ancak, eğer zorunlu karşılık kararını açıklıyorsak, ikincil etkileri olan bu tarz duyuruları da paylaşmanın iletişim adına faydadan başka bir sağlamayacağına inanıyorum. Aksi halde bugün bankalara olan yıllık götürüsü üzerine 600-800 milyon dolar aralığında geniş bir marjda yorumlar yapılmamış olacaktı. Yakın zamanda BDDK’nın swap hamlesini takip ettik. 12 saat geçmeden hemen hemen herkes hamle ve amaca dair fikir sahibiydi.

Tüm yazılarını göster