Geride bıraktığımız haftalarda ABD 10 yıllıklarının yukarı yönlü hareketi ile piyasalarda ufak çaplı bir panik yaşandığını gördük. Fed varlık alımlarını yani bir kesimin hatalı deyimi ile para basmayı sürdürüyor olmasına rağmen patinaj çeken altın ve gümüş sert bir şekilde düşerken doların de değer kazanması ile acaba 2013 yılında yaşananlar tekrarlanabilir mi sorusu gündeme geldi.
Önce dünya büyümesine dair beklentileri kısaca paylaşmak isterim. 2020’yi yüzde 2,3 büyüyerek kapatan Çin için 2021 beklentisi yüzde 8 ile 10 arasında değişiyor. 2020’de daralan iki ana ekonomiden ABD’nin kaybı yüzde 3,5 civarında görünüyor ve 2021’de de yüzde 4,0’ün hemen üzerinde bir büyüme beklentisi söz konusu. Bu durumda ABD ekonomisi kriz öncesi yani 2019 büyüklüğünü aşmayı başaracak. Öte yandan Euro Bölgesinde daralma yüzde 7,5 civarında oldu gibi, 2021’de yüzde 4,5’in üzerinde bir büyüme beklentisi olsa da Euro Bölgesi ekonomisinin 2019 büyüklüğünü aşması 2022’yi bulabilir. Elbette bu kuvvetli büyüme rakamları önceki yıl yaşanan daralmanın bir sonucu. Yani uzun yıllar boyunca bu seviyelerde bir büyüme yakalanması söz konusu olmayacaktır. Ancak bu büyüme rakamları ve enflasyonda toparlanma beklentileri ışığında 2020 yılını yüzde 0,60-0,90 bandında tamamlayan ABD 10 yıllıklarının yüzde 1,0 seviyesinin altında kalması zaten beklenemezdi.
Öte yandan piyasa fiyatlamaları açısından önemli olan nominal değil reel faizlerin seyri. 2011 yılında altın 1900 dolarda zirve yaptıktan sonra Fed’in bilançosu çok daha büyümesine rağmen 1040 dolara düşmesinin temelinde veya Dolar hareketinin arkasında da bu dinamik vardı. Yatırımcılar Fed’in yüzde 2 enflasyon stratejisi nedeni ile enflasyon beklentileri yükseldiğinde önce varlık alımlarında azaltma ardından faizlerde artış geleceğini biliyordu. Oysa 2020 yılının ağustos ayında Powell yaptığı bir açıklama ile uzun yıllardır var olan bu duruşa son verdi ve ortalama enflasyon stratejisine geçtiklerini açıkladı. Bu da abartılı olmaması kaydı ile belli bir süre enflasyon beklentilerinin yükselişine müdahale edilmeyeceği anlamına geliyor. Bu durumda nominal getirilerde çok büyük bir artış durumu hariç reel faizlerde önemli bir yükseliş söz konusu olmayacak demektir.
Yine aynı dönemde doların kuvvetlenmesinin arkasında Fed’in diğer büyük merkez bankalarından ayrışarak bilançosunu küçültmesi ve faiz artışlarına başlaması yatıyordur. Bu kez, en azından 2021 özelinde, Fed’in bu tip bir ayrışmaya gitme niyeti olmadığını biliyoruz. Ve hatta iş gücü piyasasında, sadece manşet işsizlik oranında değil tüm alt detaylarda, net toparlanma olmadığı sürece Fed pasif kalacaktır. Bu elbette kısa vadede dolar değer kazanamaz anlamına gelmiyor. Çok büyük dolar short pozisyonlar söz konusu ve Euro bölgesinin durumu da iyimser raporlarda gördüğünüzden daha kötü. Ancak 2021 genelinde cari görüntü doların biraz daha değer yitirebileceğine işaret ediyor. Unutulmaması gereken bu kez 2008 krizinden sonra olduğu gibi 11 yıllık bir büyüme döneminin yaşanması çok zor. Yani iyi günlerin vadesi kısa olabilir.