Artık son düzlüğe girdik. Bir hafta sonra bugün ak koyun kara koyun belli olacak. Belki Cumhurbaşkanı seçimi ilk turda bitmeyecek ama en azından hangi ittifakın adayının önde olduğunu göreceğiz, bu da ikinci tur için bir fikir verecek. Tabii ki Meclis aritmetiğinin nasıl oluştuğu da hem önümüzdeki dönemde genel siyasetin nasıl seyredeceği, hem de Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turdaki seyri yönünden büyük önem taşıyacak.
Seçimden hangi ittifak galip çıkarsa çıksın 15 Mayıs sabahı Türkiye’nin önemli sorunlarından hiçbiri çözülmeyecek. Kesin kararlı olunsa bile hangi sorun bir anda kesip atılabilir, yok edilebilir ki. Ama normal olarak herkesin çok merak ettiği ve herkesi yakından ilgilendiren bir gösterge var ki, işte o göstergenin 14 Mayıs’ta ortaya çıkacak sonuçla yakın bir ilgisi olacak.
O gösterge, döviz kuru...
Tasarruf tercihleri büyük ölçüde ona bağlı...
Şirketlerin gelir gider durumları ve planlamaları büyük ölçüde ona bağlı...
Yabancıların Türkiye’ye dönüp dönmemeleri ona bağlı...
15 Mayıs sabahı ne yatırımlar artacaktır tabii ki, ne işsizlik sona erecektir, ne enflasyon hız kesecektir; bu konularda ister olumlu, ister olumsuz her iki yöndeki gelişme için de zaman gerekecektir.
Ama döviz kuru öyle değil.
Dövizin yönü 15 Mayıs sabahı çok belirgin olarak ortaya çıkmayabilir ama çok keskin bir yön de oluşabilir.
Ama yukarı ama aşağı; bir yön oluşabilir. Dövizin her ne kadar aşağı gitme olasılığı neredeyse hiç yoksa da şu dönemde yatay ya da yataya yakın kalması bile bir anlamda aşağı gidiş gibi algılanacaktır.
Kim ne yapabilir?
Bu köşede daha önce de birkaç kez vurguladığım gibi 15 Mayıs sabahı şimdikine göre daha kalın bir sis perdesine de uyanabiliriz, berrak bir havaya da. Bu bilinmezlikleri bir kenara bırakarak iki ittifakın özellikle döviz konusundaki yaklaşımlarına bakmak gerek.
Gerçi iki ittifak da dövizle ilgili olarak doğrudan bir politika ortaya koyuyor değil. Döviz kuruyla ilgili bir hedef tabii ki yok; ama dövizin ne yönde seyredebileceğine, en azından yönünün ne olabileceğine dönük politikalar var.
Aslında Cumhur İttifakı’nın politikası, mevcut uygulamaları sürdürmek. Dolayısıyla Cumhur İttifakı dövizin gidişatını etkileyecek para politikası konusunda yeni bir şey söylemiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan düşük faiz politikasının devam ettirileceğini söylemedi mi, söyledi. Cumhur İttifakı, “Biz böyle gideceğiz” diyor.
Ama iyi de böyle gidilemiyor ki artık!
Merkez Bankası’nın net döviz rezervi negatif anlamda zirve yapmış, bankalara kısıtlama üstüne kısıtlama getiriliyor, dövizde ikili-üçlü fiyatlar oluşmuş... Kur korumalı mevduatta tüm hesaplar için faiz tavanı kaldırılmış ve son üç buçuk ayda yüzde 55 oranında 748 milyar lira, yani yaklaşık 38 milyar dolar artış olmuş. KKM’de böylesine bir artış varken dövize talep yine de kırılamamış.
Peki Cumhur İttifakı seçimi kazandığı takdirde 15 Mayıs’tan itibaren ne yapacak da kurun artışını önleyebilecek?
Temel soru budur. Yeni bir şey söylenmiyor, dövizi buralara getiren politikaların devam ettirileceği dile getiriliyor.
Adına politika bile denilemeyecek geçici önlemlerle daha ne kadar gidilebilecek ya da gidilebilecek mi?
Yoksa, Mehmet Şimşek’i ısrarla göreve davet ederken Batı fonlarına göz kırpma amacıyla mı hareket ediliyordu? Bunun yolu da faiz artırımından mı geçiyor?
Kim bilir! Böyle yapılırsa sanki AKP ilk kez mi faiz artırımına gitmiş olacak!
“Bunca zaman ‘Faiz sebep enflasyon sonuç’ denildikten sonra bunun tersi yapılır mı” diye sormayın! “Bugünkü koşullar bunu gerektiriyor” denilir ve pekala yapılır!
Seçim kazanıldığı takdirde bu yönde yaz ayları için bir hazırlık içinde olunduğunun işaretleri de gelmiyor değil.(Ekonomi 1 Mayıs 2023.)
Ancak faiz artırılarak yeni bir politik tercih ortaya konulsa bile, bu Batı’dan fon çekmeye ve bu sayede dövizin gazını almaya yeter mi, bakın işte o çok tartışılır. Türkiye’ye fon getirme eğiliminde olanlar “Şimdi böyle ama yarın bu politikada yine keskin bir dönüş olmayacağı ne malum" diye düşünmezler mi?
İşe yarar, yaramaz; kısa sürede sonuç verir, vermez; ama Millet İttifakı döviz kurunun yönünü belirlemede temel oluşturacak politika konusunda ne yapacağını şimdiden ilan etmiş durumda.
Aslında Millet İttifakı’nın bu konudaki temel söylemi çok açık:
“Başta para politikası olmak üzere temel politikalarda fabrika ayarlarına dönmek.”
Yapılacağı söylenen ve vaat edilen bu dönüşün gerçekleştiği görüldüğü an döviz üstündeki baskı bir anda hafifleyebilir.
Hem hiç düşündünüz mü, dövizde birkaç hafta önce başlayan artış eğilimi niye hızlanmadı, döviz niye tırmanıp gitmedi; dolar kimi tahminlerde dile getirilen 24’leri, 25’leri niye bulmadı?
Yoksa farkında olmadığımız bir güç bu eğilimi frenliyor mu?
Sahi artışın buralarda kalmasında rol oynayan etken seçimi Millet İttifakı’nın kazanması olasılığı mı? Öyle ya, madem doların olması gereken düzey 24’ler, 25’ler, hatta daha yukarılar, şu durumda bugünkü fiyattan niye daha fazla alım yapılmıyor? “Döviz satışına sınırlamalar getirildi de ondan” denilebilir ama bu sınırlamalar ve alış sırasındaki sorgulamalar büyük tutarlı satışlar için, küçük tasarruf sahibi istese çok daha fazla döviz alabilir; ama almıyor.
Acaba “Yüksek kurdan alım yaparsam ve döviz bir anda hızla geri gelirse” kaygısı mı yaşanıyor? Türkiye yakın geçmişte bu deneyimi yaşadı çünkü. Son beş yılda üç kez ortaya çıkan hızlı çıkış ve iniş dönemi henüz unutulmadı. (Ekonomi 19 Nisan 2023.)
İşte piyasa bu yüzden tam anlamıyla tetikte!
Cumhur İttifakı’nın kazanacağı bir seçimde dövizin hızla yukarı gitme olasılığı güçlü.
Seçimi Millet İttifakı’nın kazanması halinde ise hızlı bir geri dönüş olmasa bile en azından dövizdeki baskının hafifleyeceği ve öyle hızlı bir artış yaşanmayacağı beklentisi hakim.
İki ittifak arasındaki temel fark da bu zaten.
Cumhur İttifakı mevcut para politikasını aynen sürdüreceğini söylüyor.
Millet İttifakı ise “fabrika ayarlarına” dönme vaadinde bulunuyor.
Mevcut durumun özeti şu:
Seçimi Cumhur İttifakı kazanırsa, her ne kadar para politikasında bir değişiklik olmayacağı söylense bile yaz aylarında bir U dönüşü yapılabilir. Mehmet Şimşek ısrarını hatırlayalım. O dönüş, Mehmet Şimşek’le olmaz da başkasıyla olur.
Seçimi Millet ittifakının kazanması halinde ise Merkez Bankası bütünüyle araç bağımsızlığına kavuşacak, maliye politikasıyla da desteklenecek bir para politikası uygulanacak ve bu sayede kur üstündeki baskı birden yok olabilecek.
Bunlar döviz kurunun tırmanıp gitmesini önlemeye dönük adımlar. Hiçbir iktidar tersini istemez tabii ki, kurun tırmanması demek tüm dengelerin bozulması, özellikle de enflasyonun yine çift hanelere yol alması demek.
Ama Cumhur İttifakı U dönüşü yapsa da, Millet İttifakı para politikasını kökten değiştirse ve liyakatli kadroları işbaşına getirse de, ki getirmesi zaten bekleniyor, yurt dışından ciddi bir fon akışı sağlamak ve bu sayede kuru tutmak kısa vadede mümkün olmayabilir. Bu risk hala var.
Bir kere Cumhur İttifakı’nın atacağı adım (atarsa eğer) yurt dışından mesafeli durularak ve her an bu politikadan vazgeçilebileceği kaygısıyla izlenecektir.
Millet İttifakı’nın yapacağı değişikliklere de önce biraz sonucunu görmek için temkinli yaklaşılabilir.
İşte bu süreçte, artık ne kadar sürerse, dışarıdan kaynak gelmemesi moralleri bozabilir ve kur artışı yaşanabilir.
Ama şu gerçeği göz önünde bulundurmak gerekir. Ekonomik temeli olmayan, yani faiz indiriminden ya da yanlış bir takım politikalardan kaynaklanmayan spekülatif bir kur artışının sonrasında hızlı bir geri çekilme olabilir ve yüksek kurdan döviz alanlar geçmişte de yaşandığı gibi o dövizin aldıkları fiyata gelmesi için bir süre beklemek durumunda kalabilir.