12 Eylül doğru mu idi, yanlış mı idi?

Prof. Dr. Nurettin Bilici

Çankaya Üniversitesi

Afyon Sultandağlı yazar Metin Sevil’in “12 Eylül Müdahalesi, Ezberler ve Gerçekler” isimli 2023 yılında yayımlanan kitabını ilgiyle okudum. Ben 12 Eylül öncesini bir üniversite öğrencisi olarak yaşadım ve “12 Eylül’e Giden Yol, Bir Hukuk Öğrencisinin Günlükleri” isimli kitabının da yazarıyım.

1980 öncesinde Türkiye bir iç savaşın eşiğine gelmişti. Öğrenci, polis, işçiler… ikiye bölünmüş; Faşist Komünist diye birbirlerini öldürüyorlardı. Ülkücülere karşı taraf Faşist diyordu. Ülkücüler de solcuları Komünist diye çağırıyordu. Din ağırlıklı bir rejim isteyenler ise pusuda diğer iki tarafın birbirini tüketmesini bekliyordu.

12 Eylül müdahalesinin öncesinde geçen 1976-1980 yılları arasında (4 yıl içinde) 10 binin üstünde insanımız öldü. Şehirler, kazalar, mahalleler, köyler devletin kontrolünden çıkıp sağcı veya solcu grupların kontrolü altına geçti. Her gün en az 10 insanımız ölüyordu. Türkiye; “iç savaş ha çıktı ha çıkacak” noktasına gelmişti.[i] Ekonomi yüz milyarlarca dolarlık zarara uğratılmıştı. Bu acı bilançonun en büyük sorumlusu da sürekli koltuk ve makam için kavga çıkaran, adam kayıran siyasetçilerdi.

Askeri müdahale ile raydan çıkan tren tekrar rayları üzerine oturtuldu. Müdahale sonrası yapılan halk oylamasında Türk halkı %92 gibi ezici bir çoğunlukla müdahalenin doğru olduğu yönündeki iradesini ortaya koydu.

Aradan 30-40 yıl geçtikten sonra iktidar “12 Eylül müdahalesinin yanlış olduğunu” söylemeye başladı ve arkasından da müdahalede bulunan askerlerin yargılanmasına karar verdi. Bu şekilde 12 Eylül müdahalesini gerçekleştirenler hakkında yargı süreci başlatıldı.

Yazar Sevil, kitabında 12 Eylül öncesinin sıkıntılarını yaşayan insanların %92 gibi bir çoğunlukla doğru bulduğu bir hareketin nasıl olup da aradan 30-35 yıl geçmesinden sonra “yanlıştı” denilerek gündeme getirilmesini ve harekâta katılanlar hakkında yargılama kararı alınmasının sebeplerini araştırıyor.

Bu arada, yargılama kararının alındığı dönemde devlet yönetim kademelerinin bir kısmı Fethullah Tarikatı taraftarlarına bırakılmıştı. Adalet ve yargı alanının kontrolü de ağırlıklı olarak ‘Cemaat’in elinde idi. 2014 yılında (şimdi adı FETÖ olan) Cemaat mensubu savcı ve hakimler tarafından[ii] yargılama süreci başlatılır.

Yazar Sevil, kitabında, 12 Eylül müdahalesine karşı ortaya atılan suçlamaları ele alıp değerlendiriyor; bu argümanların tek tek analizini yapıyor, haklılık derecesini sorguluyor.

Benzeri bir çalışmayı 12 Eylül müdahalesine karşı seslerin yükselmeye başlaması üzerine ben de yapmıştım: “12 Eylül Doğrudur” başlıklı çalışmam Ankara Üniversitesi dergisinde yayımlanmıştı.[1]

Burada Metin Sevil’in kitabında, 12 Eylül müdahalesine karşı ileri sürülen eleştirilere verdiği cevapların ve gerekçelerinin tamamına katıldığımı ifade etmek istiyorum. Çoğunluğun “12 Eylül Müdahalesi kötüdür” yaklaşımına sahip olduğu bir dönemde böyle bir çalışmayı yapma cesaretini gösterdiği için de kendisini kutluyorum.

[1] Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Prof. Dr. Zeki Hafızoğulları’na Armağan, Cilt 65, Sayı 4, 2016, s. 3309-3312.

[i] Nurettin Bilici, 12 Eylül’e Giden Yol, Bir Hukuk Öğrencisinin Günlükleri, Savaş Yayınevi, Ankara, 2013, s. 232’de Sakarya Savaşı’nda verdiğimiz şehit sayısının 5713 olduğu not ediliyor.

[ii] 15 Temmuz 2016 Kalkışmasından sonra adı geçen hakim ve savcıların çoğu meslekten ihraç edilmiş, yargılanmış ve mahkum edilmişlerdir. (https://tr.wikipedia.org/wiki/12_Eyl%C3%BCl_Davas%C4%B1, ET. 4.9.2024)

Tüm yazılarını göster