Fitch’in not artırımında sonra geçtiğimiz hafta S&P’de Türkiye’nin kredi notunu B’den B+’a çıkardı ve görünümü pozitife getirdi. Genel olarak beklenen ve piyasaların fiyatladığı bir not artırımı oldu. Elbette olumlu bir gelişme. Yaklaşık 10 yıl önce BBB gibi yatırım yapılabilir seviyede ya da hemen altında olan notlarımızın B seviyesine inmesi ve oradan yükselişe geçmesi elbette çok üzücü. Notumuz on yıl içerisinde BBB’den daha da yükselebilir A’lara doğru gidebilirdi. Ülkemizin kişi başına geliri kur etkisinden bağımsız olarak 15-20 bin dolar seviyelerine çıkabilirdi. Bugün not artırımı elbette olumlu bir gelişme olmakla birlikte, aslında son 10 yılda oldukça gerilediğimizi, 10 yıl öncesine dönmek için de uzunca bir çaba içinde olmamız gerektiğini bize söylüyor. Geçtiğimiz yılbaşlarında B seviyelerinde olan notlarımızın daha aşağıya gitme riskini konuşuyorduk. Notun C’lere inmesi anlamına gelen bu durum elbette oldukça riskli bir noktaya işaret ediyordu. Buradan geri dönüş olmasının ve yukarı doğru tırmanmanın riskten uzaklaşma anlamında oldukça değerli olduğunu tekrar vurgulamak gerekiyor.
Kurumsal ve ekonomik yapıya bakılıyor
Derecelendirme kuruluşları not değerlendirmelerini yaparken bir taraftan kurumsal ve ekonomik profile bakarken, diğer taraftan ekonominin performansına yönelik göstergeler ve bunların esnekliklerine ilişkin faktörlere bakıyorlar. Her ikisinin beraberce değerlendirilmesi ile de bir not belirliyorlar.
Kurumsal ve ekonomik profilin belirlenmesinde bakılan başlıca unsurlar, ülkenin kurumsal yapısı, politik risk durumu, ekonomik yapısı, gelir dağılımı ve ekonomik büyüme beklentileri oluyor. Kurumsal yapı ve politik risklere yönelik olarak demokrasi endeksleri, belirsizlik ve jeopolitik risk endeksleri, ülkenin seçim sürecinde olup olmaması gibi faktörler inceleniyor. Kurumsal yapıya yönelik olarak ise küresel rekabet endeksleri ya da iş yapma endeksleri gibi endeksler bu çerçevede bir fikir verebiliyor.
Ekonominin performansı ve esnekliklerine yönelik olarak ise ülkenin dış dengesi, kamu mali dengesi ve para politikasına ilişkin değerlendirmeler ön plana çıkıyor. Bu çerçevede baktığımızda, derecelendirme kuruluşlarının son not artırımlarının ülkenin kurumsal yapısı ve ekonomik profiline ilişkin göstergelerden ziyade ekonomik performansa yönelik bazı gelişmelerden kaynaklandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Kurumsal ve ekonomik profil unsurlarından seçim sürecinin bitmiş olması notu artı yönde etkileyen faktörlerden birisi olmuş olabilir. Bunun dışında, yukarıda bahsettiğimiz gelir dağılımından kurumsal yapıya kadar birçok alanda yapılması gereken reform süreçlerine ihtiyacımız var.
Para politikası ve azalan açık etkili oldu
Not artırımının esas olarak ekonomik performans kriterlerinden geldiğini dikkate alacak olursak burada artan kamu açıkları not artırımını pozitif değil aslında negatif yönde etkileyen bir unsur olması gerekiyor. Burada olumlu yönde gelişen iki faktör bu olumsuzluğu bastırarak not artırımının ana nedeni olmuş gibi görünüyor. Bunların başında para politikasının çok daha öngörülebilir olması ve bu durumun enflasyonla mücadelede başarı şansını arttırması geliyor. Uygulanmaya başlanan politikanın ödemeler dengesinde, cari işlemler açığını azaltıcı etkileri ve finansman tarafındaki olumlu yansımaları da not artırımına olumlu katkıda bulunmuş olabilir.
Bu süreçten sonra not artırımlarının devam etmesi ve ülkemizin asıl ihtiyacımız olan yatırım yapılabilir seviye çıkması için kurumsal yapı ve politik risklere yönelik gelişmelerin olumlu yönde seyretmesi son derece önemli olacak. Para politikasının mevcut çerçevede sürdürülmesi ve bunun yanına mali disipline yönelik adımların atılması da not artırımları konusunda diğer önemli bir faktör olabilir.
Yatırım yapılabilir seviyeye gelmek 10 yıl almıştı
Yaklaşık 10 yıl önce ulaştığımız yatırım yapılabilir seviyeye neredeyse 10 yıllık bir süreçte varmıştık. Arada 2008 küresel krizinin olması bu süreci uzatan faktörlerden birisi oldu. Yine de not artırım sürecinin çok kolay olmadığını bize gösteriyor. Eğer yukarıda bahsettiğimiz kurumsal ve yapısal dönüşümle beraber performans göstergelerinde iyileşmeleri hızlı bir şekilde devreye alabilirsek 4-5 yıl gibi bir sürede tekrar yatırım yapılabilir seviyeye dönebiliriz. Zor bir süreç olduğu kesin.
Bize bağlı…
Sonuç olarak, derecelendirme kuruluşlarının çok mükemmel olduğunu ve her zaman adaletli karar verdiğini söylemek de elbette kolay değil. Not biraz aşağıda, biraz yukarıda olabilir fakat ister derecelendirme kuruluşu olalım ister normal bir vatandaş olalım iyileşme için neler gerektiği konusunda aşağı yukarı hemfikir olabileceğimiz çok fazla unsur olduğunu da yukarıda anlattıklarımızdan net bir şekilde görebiliyoruz.