10 milyar liralık ‘ortak alan gideri’ni unutmayın, ciro kaçırana dava açın

Vahap MUNYAR İŞ DÜNYASINDA DİYALOG

Önceki gece saat 02.49’da Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Sinan Öncel’den mesaj geldi:

  • e-gazeteniz yayına girdiği anda baktım, Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği (AYD) Başkanı Nuri Şapkacı’yla sohbetine dayanan yazını okudum. İtirazlarımı hemen yazayım dedim.

Sinan Öncel itirazlarına AVM’lerdeki kira artışından girdi:

  • 2018’de 100 olan sabit kira bugün 380 lira. Bu doğru. Nuri başkan bu oranı anlatırken AVM’lerin en önemli gelir kaleminden söz etmemiş. O da “sabit kira + ciro kirası”dır.

Ciroya dayalı kiralara ilişkin şu hesabı ortaya koydu:

  • Özellikle son dönemlerde yaşadığımız yüksek enflasyon ortamında ciroların ortalama yüzde 10’u AVM yatırımcılarına kira olarak ödeniyor. Bu durum perakendecinin bazı aylarda ikinci kira ödemesi gibi bir durum yaratıyor.

Asgari ücret artışının AVM yatırımcısını doğrudan pek ilgilendirmediğini savundu:

  • AVM’lerde gördüğünüz tüm beyaz ve mavi yaka çalışanların maaşını, dolayısıyla vergisi ve SGK’sını kiracılar ödüyor.

AVM’lerin döviz borçlarıyla ilgili şu yorumu yaptı:

  • 2018’de AVM’lerin döviz kredisi borcunun 8 milyar dolar olduğu söyleniyordu. 5 yıl geçti, hâlâ aynı rakamlar telaffuz ediliyor.

Perakende sektörünün kredi borcunun AVM’lere göre daha yüksek olduğunu vurguladı:

  • Perakende sektörünün kredi borcu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerinden görülebilir. Üstelik sektörün borcu her geçen gün artıyor.

AVM’lerin doluluk oranı üzerinde durdu:

  • AVM’lerde doluluk oranı bugün yüzde 90-95’lerde. Bunu zaten AYD Başkanı Nuri Bey de teyit ediyor. Bu durumda Türkiye’den çıkan ya da çıkmayı düşünen yabancı AVM yatırımcısının başka sebepleri vardır.

Nuri Şapkacı’nın ciroya bağlı kira konusundaki kuşkusunu aktardım:

  • AVM yatırımcıları bazı perakendecilerin cirolarını şeffaf şekilde paylaşmadığı gibi bir kuşku içinde görünüyor.

Sinan Öncel, bunun üzerine şu yaklaşımlarını paylaştı:

  • Biz AVM yatırımcılarına defalarca, “Cirosunu eksik bildirene çok ağır cezalar koyun, biz de BMD olarak sizi destekleyelim, herkes bu konudaki ilave maddeyi imzalasın”

Nebim’in AVM’lerdeki mağazaların cirosunu anında görmeyi sağlayan bir yazılım geliştirdiğini kaydetti:

  • Bu yazılımı alıp kullanabilirler. “Kim ciro kaçırıyorsa dava açın, AVM’den çıkarın”

Ortak alan giderleri konusunu açtı:

  • AVM’lerdeki ortak alan giderlerinde çok büyük bir gri alan var. Yıllık yaklaşık 10 milyar liradan söz ediyoruz. Perakendeci bu konuda şeffaflık istiyor.

AVM’lerin perakende sektörünün büyüyüp bugünlere ulaşmasında tetikleyici rolü olduğu biliniyor, bunu sektörün tüm önde gelen isimleri kabulleniyor.

Aslında AVM’ler ile perakende sektörü kol kola büyüme yaşadı. Perakende sektörü mağaza açma yarışına girdikçe başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerde yan yana AVM’ler yükseldi.

Ekonominin canlı, işlerin iyi olduğu dönemlerde iki tarafın da sesi çıkmıyor. Bir anlamda herkes işine bakıyor.

Ekonomide sıkışma yaşanınca iki taraftan da sancı sesleri yükseliyor. Sancılı dönemlerde iki tarafın da karşılıklı anlayış çerçevesinde hareket etmesinde yarar var değil mi?

1982 Petrus, at dışkısı ve saman kokmalı

2006 yılı Mart ayı… Dönemin Mey İçki CEO’su Galip Yorgancıoğlu, bir sohbet sırasında aldığı şarap derslerinde öğrendiği ilginç ayrıntılardan örnek verdi:

  • Sauvignon Blanc, kedi çişi kokar…

O sohbetten aldığım notlardan yazdığım yazıya şu başlığı attım:

  • Kedi çişi kokan şarap içtiniz mi?

Nisan 2006’da bu kez Gülor Şarapları’nın ortağı, Güler Sabancı’nın dayısı Orhan Türker’le sohbet fırsatı yakaladım, şu tanımını başlığa çıkardım:

  • Bizim meşeler sidikli, fıçı Fransa’dan geliyor…

Derken Mayıs 2006’da Mey İçki’nin şarapları için belirlediği şemsiye marka Kayra’nın tadım derslerini izleme olanağı buldum.

Önce tıp okuyup, ardından aldığı eğitimle vinolog (şarap uzmanı) olan, asıl çalışmalarını Hollanda’da yürüten Doç. Yunus Emre Kocabaşoğlu, Mey İçki’nin danışmanları arasındaydı.

Dersi izlerken Galip Yorgancıoğlu’nun aktardığı “Sauvignon Blanc, kedi çişi kokar” sözünün kaynağının Kocabaşoğlu olduğunu anladım, çünkü koku ile ilgili örnekleri Türk üzümlerine de taşıdı:

  • Bizdeki Sultaniye ve Muskat da kedi çişi kokar…

Farklı şaraplardan alınan kokulara ilişkin saptamasını şu cümleyle perçinledi:

  • Yıllanmış kırmızı şarap at eyeri, saman, at dışkısı kokabilir. Nitekim 1982 Petrus, at dışkısı ve saman kokar.

Bu saptamaların dayandığı bilgileri paylaştı:

  • Şarapta çeşitli meyve aromalarının yanı sıra petrol ve mazot kokusunun da hissedilmesi söz konusu. Çünkü, üzüm bu koku ve aromaları topraktan alır. Bunlar sonuçta şaraba da yansır.

Sonra şu noktanın altını çizdi:

  • Dünyadaki şarapların sadece yüzde 3’ü yıllanma özelliğine sahip. Dünyadaki şarapların yüzde 97’si rafa çıktığında içilmelidir.

Türkiye’deki yerli üzümlerden elde edilen şaraplarla ilgili yıllanma konusunda şu mesajı verdi:

  • Kalecik Karası’nı “ağır abi”ymiş gibi gösterenler var. Oysa Kalecik Karası şarabı gençken güzeldir. Türkiye’de sadece Boğazkere yıllanabilme özelliğine sahiptir.

Şarabın yıllanması konusunda şu bilgiyi paylaştı:

  • Şarap fıçıda değil, şişede yıllanır. Mantar, neredeyse bir molekülün geçeceği kadar hava geçmesine izin verir. Şarabı fıçıda yıllandırmaya kalkarsanız ortaya “marangoz şarabı” gibi bir şey çıkar. Çünkü, odun kokusu hissedilir.

Önceki sabah sosyal medyadaki yazışmalardan ilk haberi aldım:

  • Yunus Emre Kocabaşoğlu vefat etmiş…

Öğlen saatlerinde Necla Zarakol, Levon Bağış’ın Instagram’daki paylaşımını gönderdi:

  • Yunus Emre Kocabaşoğlu, şarap dünyamızın hayal bile edemeyeceği şeylere cüret etmişti. “Jancis Robinson’u getireceğim” dediğinde inanmamış, bir ay sonra şarap dünyasının kraliçesine bağlarda tadım yaptırmıştım.
  • 2005 senesinde Türkiye’nin şaraplarıyla ilgili bir almanak hazırlamaya niyetlenmiş, 300’den fazla şarabı tatmış ama çoğunu hatalı bulduğumuz bir kitap ortaya çıkmıştı. Yayınevi tüm masraflarını üstlendiği bu kitabı yayınlamaktan son anda vazgeçmişti.
  • Tüm hatalarına rağmen şarap dünyamızın üzerinde hakkı olduğu yadsınamaz.
  • By-pass ameliyatı olduğunda, “8-10 sene ömrüm var” demişti. Dediği çıkmış. Yattığı yer incitmesin…

Doç. Yunus Emre Kocabaşoğlu’nun vefatını öğrenince Mayıs 2006’daki yazımı anımsadım:

  • 1982 Petrus, at dışkısı ve saman kokmalı…

Kocabaşoğlu’na Allah’tan rahmet diliyorum…

Tüm yazılarını göster