Başlıktaki soru bugünlerde sıklıkla soruluyor. Ağırlıklı olarak dolar ile alıp Euro ile satan bir ekonomi olduğumuz için Euro’nun seyri dünyada olduğu kadar bizde de merakla takip ediliyor.
“1 Dolar = 1 Euro olur mu?” başlığını ilk defa 2010 yılı Mart ayında Referans Gazetesi’nde kullanmışım. Daha birkaç ay önce 1.50 doların üzerinde olan Euro hızla gerileyerek 2010 Şubat ayında 1.37’ye kadar gerilemiş. Hatta o dönemde büyük fon yöneticileri ve bazı spekülatörlerin New York’ta bir yemekte bir araya gelerek “Euro’nun ipini çekmeye” karar verdikleri söylentileri yayılmış. Ben 2010 Mart ayında yazıyı yazdığım sırada çapraz kur 1.35’e inmişti. O zamanki söylentilere göre bu yemekte Euro’nun daha nerelere kadar düşebileceği tartışılmış ve çapraz kurun 1 Euro=1 dolara kadar inebileceğini öngörenler olmuş. Euro 2010 ortasında çok kısa süre bir için 1.20 dolayını gördü ama sonrasında tekrar değer kazanarak 1.45’e doğru yol aldı.
Aynı başlıkla ikinci yazıyı ise 2017 Şubat ayında Milliyet’te yazmışım. O zaman Euro/Dolar kuru 1.07 dolayında seyrediyormuş. O günlerde her ne kadar sesleri çok güçlü çıkmasa da “Euro’nun yönü yukarıdır” diyenler de varmış. Mesela UBS’e göre euro 12 aylık dönemde 1.20 doları görebilir; Goldman Sachs ekonomistlerine göre ise Fed’in o yıl faizleri 3 defa artırması halinde euro 1 dolara doğru gerileyebilir, hatta altına bile inebilirmiş. Sonuçta Fed o yıl içinde tam üç defa faiz arttırdı ama Euro 1 dolara inmek bir yana yılı 1.19 dolar dolayında kapattı.
“1 Euro= 1 Dolar olur mu?” sorusunun cevabını ararken Milliyet’teki yazıda “Beş trilyon dolarlık küresel kambiyo piyasası bu sorunun yanıtını arıyor. Cevaplaması çok zor” demişim. Hala aynı yerdeyim. Yani söz konusu olan Euro/Dolar olunca bu tahmin işleri öyle görüldüğü kadar kolay olmuyor. Bünyesinde onlarca hatta yüzlerce analisti, ekonomisti ve stratejisti çalıştıran, çok gelişmiş yazılımlar kullanan ve piyasaya yön verebilme kabiliyetine sahip olan dev finans kuruluşları bile bırakın Euro/Dolar paritesinin geleceği seviyeyi, yönünü bile öngörmek de zorlanabiliyorlar.
Yine öyle kritik ve zor zamanlardan birindeyiz. Euro/Dolar kuru 1.05 dolayında, hatta geçen hafta altını bile gördü. Dolar tüm paralar karşısında son iki yılın zirvesinde. Ve ortam doları destekliyor. Doları basan Amerikan Merkez Bankası (Fed) faiz artırıyor ve artırmaya devam edecek. Euro’yu basan Avrupa Merkez Bankası ise faiz artırımından uzak duruyor. Yani iki paranın arasındaki faiz farkı dolar lehine daha da genişliyor. Kitaplar diyor ki; “Eğer iki para arasındaki faiz farkı bir para lehine değişiyorsa o para değer kazanır.” Ama “normal şartlar altında” kaydını koymayı da ihmal etmiyor. Mesele şartların normal olmamasında…
Doları buralara taşıyan nedenler belli:
- Fed faiz artırımına devam edeceğinin sinyalini verdi. Ve bu sinyal de piyasalar tarafından satın alındı. Yani fiyatlara dahil edildi. Dolayısıyla mevcut 1.05 dolayındaki kur söz konusu faiz artırım beklentilerini içeriyor. Doların gücünü sürdürmesi ve paritenin daha da aşağı inmesi Fed’in beklenenden daha güçlü faiz artırımlarına gitmesine bağlı.
- Dolar genellikle küresel çalkantılar, hatta resesyonlardan bile faydalanan bir para birimi. Ortalık karıştığında yatırımcıların park etmeye koştukları para dolardır. Yani güvenli limandır. O nedenle mevut 1.05’lik kur Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan küresel çalkantıyı da yansıtıyor. Doların daha fazla güçlenmesi için krizin daha da derinleşmesi gerekiyor.
- Dolar Amerikan ekonomisi diğer ekonomilerden daha iyi performans gösterdiğinde de olumlu seyrediyor. Nitekim özellikle son yıllarda Amerikan ekonomisinin diğerlerinden daha parlak olan performansı çapraz kurun 1.15’in üzerinden gelip 1.05’in altına inmesinde etkili oldu.
Dolayısıyla şu ana kadar olan gelişmeler ve oluşan beklentiler doları buraya kadar taşıdı. Bundan sonra ne olacağı Fed’in yapacakları kadar ECB’nin ne yapacağına da bağlı.
ECB bugüne kadar hep, tahvil alım programını sonlandırmadan faiz arttırımına başlamayacağını söyledi. Enflasyon ise Euro bölgesinde on yıllardır görülmedik ölçüde yüksek seyrediyor. Geçenlerde Euro’nun mimarları arasında anılan bankanın eski başekonomisti Otmar Issing’in bir açıklamasını okumuştum. ECB’yi enflasyon konusunda “bir fantezi dünyasında” yaşamak ve enflasyon tehlikesini küçümsemekle suçluyordu.
Sadece Issing değil Almanya Merkez Bankası eski başkanı Axel Weber ve Deutsche Bank CEO’su Christian Sewing gibi Almanya’dan önde gelen isimler de AMB’yi faiz artırımı konusunda yavaş davranmakla eleştiriyorlar. Bu tür baskıların artması halinde şu ana kadar faiz artırımından uzak duran AMB, bu yıl içinde faizleri artırmak zorunda kalabilir. Bu da Euro/Dolar paritesi için yeni bir dengeye giden sürecin başlaması demek olabilir. Dolayısıyla 1 Euro=1 Dolar olabilir belki ama olsa bile bu eşitlik çok uzun ömürlü olmayabilir.
Türkiye ekonomisinin Euro ile olan kader arkadaşlığı ve çapraz kurun etkisi ise sonraki yazının konusu…