Yağmur Adam’ın yolunda
Netflix’in Brezilya yapımı altı bölümlük dizisi Senna, korkusuz sporcunun hayatı ve kariyerini mercek altına alıyor. Gabriel Leone’nin başrolünde yer aldığı dizide Ayrton Senna’yı hem pistteki sert rakip hem de dışarıdaki sevilen kahraman yapan başarıları ele alınıyor. Gelin, bu ikonik yıldız spor tarihine nasıl damga vurdu, kısa hayatında bir yolculuğa çıkalım…
Haber Merkezi |DENİZ IŞIK
Üç kez Formula 1 şampiyonu oldu. 65 pole pozisyonu ve 41 grand prix zaferi kazandı. Korkusuz tavırları, yeteneği ve cesaretiyle kısa kariyerinde destan yazdı. 1994'teki bir kaza sonucu öldüğünde henüz 34 yaşındaydı…Verdiği bir söyleşide bu sporun ne derece riskli olduğunu şöyle anlatıyordu: “Her seferinde kendimi zorluyorum. Ama işin içinde bir çelişki de var. En hızlı olduğunuz anla, aynı anda inanılmaz derecede kırılgansınız. Çünkü bir anlık bir hatayla her şey yok olabilir.” Senna, hayatta olduğu sürece yarış dünyası için ne kadar önemliyse, yaşamından sonra da aynı önemi taşımaya devam etti. Zira trajik ölümü, F1 ve sürücülerinin güvenliği için de kritik bir dönüm noktasıydı.
Netflix’in Brezilya yapımı altı bölümlük dizisi Senna, korkusuz sporcunun hayatı ve kariyerini mercek altına alıyor. Gabriel Leone'nin başrolünde yer aldığı dizi, Senna'yı hem pistteki sert rakibi hem de dışarıdaki sevilen kahramanı yapan başarıları gösterirken, adrenalini kadar riskinin de bol olan F1 dünyasına da ışık tutuyor.
Tanrıların turu
Brezilya'nın São Paulo şehrinde Mart 1960'ta doğan Ayrton Senna da Silva, küçük yaşlardan itibaren yarışta büyük başarıya ulaşacağı kaderine yazılmış gibi görünüyordu. 4 yaşında babasından ilk minyatür go-kartını aldı. "Beco" takma adını kullanan genç sürücü, 13 yaşında ilk go-kart yarışını kazandı. 20'li yaşlarının başında Senna, Britanya'ya taşındı ve burada birkaç yarış şampiyonluğu kazandı. Ailesinin işine geri dönmesi yönünde baskılar olsa da, Senna F1 kariyerine odaklanmaya karar verdi.
Hayali, 1984'te gerçeğe dönüştü: Monaco pisti yarışında Alain Prost'a karşı ikinci oldu. Bu, iki sürücü arasında dokuz yıl sürecek yoğun bir rekabetin başlangıcıydı… İkili F1 tarihin en önemli çekişmelerinden birine imza attı. Bu dönemde ikisi de toplamda altı şampiyonluk kazandı. Senna 1988, 1990 ve 1991 yıllarında kupayı kaldırdı. 1993 sezonunun sonunda Prost'un emekliliğini açıklamasıyla Senna, pistlerin en iyisi oldu. 1993 Avrupa Grand Prix'sinin yağmurlu başlangıcında birçok sürücüyü geçerek gösterdiği olağanüstü performansı adeta destansıdır. Bu, "Tanrıların Turu" olarak bilinir.
Kötü haberlerin ayak sesleri
1994’e gelindiğinde F1, yarışlar için bir dizi kural değişikliği açıkladı. Bunlar arasında, anti-lock frenleme ve çekiş kontrolü gibi elektronik yardımların yasaklanması da bulunuyordu. Bu ayarlamaların sürücüler ve araçlar üzerinde ne kadar etkili olduğu tam olarak bilinmese de, bu değişiklikler, 1994 yılında San Marino Grand Prix'si'ndeki karanlık bir hafta sonunun habercisi oldu.
Cuma antrenman seansında, Rubens Barrichello, bir viraja fazla hızla girdi ve aracını bir lastik bariyerine çarptı. Araba ters döndü. Barrichello baygın halde ve düzgün nefes alamıyordu. Yarış güvenlik ekibinin hızlı müdahalesi sayesinde, ertesi gün sahaya döndü. Ancak burnu kırılmış ve kaburgaları çatlamıştı.
Avusturyalı Roland Ratzenberger, o kadar şanslı değildi. Cumartesi sıralama turlarında, 33 yaşındaki sürücü, ön kanat arızası nedeniyle aracının kontrolünü kaybetti ve hızla bir bariyere çarparak hayatını kaybetti. Bu ölüm, 1982'den beri bir grand prix'de yaşanan ilk vefattı.
“Bırakamam, devam etmeliyim”
ESPN'e göre, kaza, Senna'yı derinden sarstı. F1 doktoru Sid Watkins, Senna'ya o gün sporu bırakmasını önerdiğinde, Senna, “Bırakamam. Devam etmeliyim,” şeklinde yanıt verdi.
Grand Prix Sürücüleri Derneği, F1 sürücülerinin bir ticaret sendikası, 1 Mayıs 1994 sabahı, San Marino yarışının başladığı gün, sürücü güvenliği iyileştirmeleri yapmaya başladı. Senna, bu girişimi yöneten kişi olarak seçildi. Ancak ne yazık ki zamanı olmadı: Grand Prix'nin 7. turunda, sol virajdaki Tamburello köşesinde aracının kontrolünü kaybetti ve beton bariyere çarptı. Aracın süspansiyon parçası, Senna'nın kaskını delmişti ve sürücünün hayatta kalması mümkün değildi. Yakındaki bir hastaneye kaldırıldı ve birkaç saat sonra ölü olarak ilan edildi.
Senna ve Ratzenberger'ın ölümlerinin ardından, Paris merkezli Uluslararası Otomobil Federasyonu (FIA), Dr. Sid Watkins liderliğinde bir güvenlik uzmanları komitesinin kurulacağını açıkladı. Bu organizasyon, pit yolundaki hız limitlerini sıkılaştırdı ve kask tasarımı için daha katı kurallar getirdi.
FIA'ya göre, 1994 yılında yapılan bilgisayar analizleri, F1 pistlerinde riskleri azaltmak için değişiklik yapılması gereken 27 viraj tespit etti. 1996 yılına gelindiğinde ise sadece iki yüksek riskli viraj kaldı.
Yarışçının mirası
Senna'nın ölümünden sonra, F1 için güvenlik reformları yalnızca bu seriyi değil, diğer tüm yarış türlerini de etkilemeye başladı. 2002'de Indianapolis Motor Speedway, yüksek hızlarda kaza anında enerjiyi emerek sürücüyü koruyan SAFER bariyerlerini kuran ilk pist oldu.
Senna'nın ölümüyle ilgili olarak, Williams takımı hakkında davasaçıldı. 1997'de takım üyeleri beraat etti, ancak 2007'de İtalya'nın Yüksek Mahkemesi, kazanın direksiyon kolonundaki arızadan kaynaklandığını belirledi.
Senna'nın ölümünün ardından Brezilya hükümeti, 2000 yılında onu Uluslararası Motorsporları Onur Listesi'ne dahil etti. F1 sürücüsü Lewis Hamilton, Senna'yı "gerçek bir kahraman" olarak nitelendirdi ve birkaç kez ona özel saygı kaskları giydi. Senna, yeşil, sarı ve mavi renklerden oluşan ikonik kaskı ile tanındı. Bu renkler sürücünün konsantrasyonunu ve odaklanmasını simgeliyordu. Ve tabii ki memleketine olan aşkını da…
Senna'nın Brezilya'daki mirası, sadece sporla sınırlı değildi. Ölmeden önce, 34 yaşındaki Senna, Brezilya'daki yoksul çocuklara milyonlarca dolar bağış yapmıştı. Ailesi, 1994'te Instituto Ayrton Senna'yı kurarak, Brezilyalı gençlerin eğitimine katkı sağlamak amacıyla fon toplamaya devam ediyor.
Eski F1 Takım Direktörü Frank Williams bir söyleşisinde "Senna, sıradan bir insan değildi," der: "Aslında, arabasının dışındaki hali, arabasında olduğundan çok daha büyüktü."
22 araba replikası
Netflix’te yayında olan Senna, 1980'lerin ve 1990'ların başlarının görsel cazibesini yakalamayı başarıyor. Dönemin kostümleri, saç stilleri ve yarış arabaları, o döneme hayran olanların takdir edeceği bir nostalji katmanı ekliyor. Senna dizisinin yapımcıları, ünlü sürücünün yaşadığı tehlikeli yarış atmosferini yeniden yaratmak için büyük çaba sarf etmiş. Arjantinli üretici Crespi Automotive, prodüksiyon ekibine, Senna ve rakiplerinin yarıştığı 22 araba replikası inşa etmede yardımcı olmuş.
Dizinin başrolünü üstlenen, 2023 yapımı Ferrari biyografisinde başka bir ünlü sürücü olan Alfonso de Portago'yu canlandıran oyuncu Gabriel Leone hız ve direksiyon arkası hareketlerde ustalaşmak için için go-kart dersleri almış. Leone, "Kariyerimin en büyük zorluğu ve bir oyuncu olarak en büyük onuru, Ayrton Senna'yı hayata geçirebilmekti," diyor. Leone, başrol oyuncusu olarak Senna'yı canlandırırken, Matt Mella rakip sürücü Alain Prost'u, Kaya Scodelario ise kurgusal gazeteci Laura Harrison'ı canlandırıyor.
Dizideki düş kırıklıkları
Altı bölümlük, 5 saatlik yapım, efsanenin yolculuğunda şu durakları ıskalıyor:
Tarihsel hatalar: Dizi, oldukça dramatik bir anla açılıyor: 1994 San Marino Grand Prix'sindeyiz. Senna’nın yarış arabasından inip, Roland Ratzenberger’in kaza yerine doğru yürüyor.Acil servis ekipleri, Avusturyalı pilotun hayatını kurtarmak için mücadele ederken, Senna’nın yarış doktoru Sid Watkins ile göz göze geldiği bir an var karşımızda. Watkins’in başını hüzünle salladığı bu sahne, çabaların sonuçsuz kaldığını sessizce ifade ediyor. Bu sahne olsa da, tarihi doğruluk açısından ne kadar doğru? Çünkü gerçekte, Senna kaza yerine vardığında Ratzenberger ambulansla çoktan götürülmüştü ve birbirlerini hiç görmediler.
Abartılı rekabet: Dizi, özellikle Senna’nın erken dönemdeki mücadelesi ve rekabetleri konusundaki "iyi ve kötü" teması üzerinde ağır bir şekilde duruyor. Genç Ayrton’un bir go-kart yarışını FISA başkanı Jean-Marie Balestre tarafından yapılan müdahale nedeniyle kaybettiği iddiası, Senna’ya karşı kurumsal bir önyargının uzun süren anlatısına zemin hazırlıyor. Alain Prost ile olan rekabeti, ‘erdemli bir kahraman’ ve ‘sinsi bir düşman’ arasındaki basit bir çatışmaya indirgeniyor. Bu yaklaşım, her iki pilota da haksızlık ediyor. Prost’u tek boyutlu bir anti kahraman olarak göstermek, spor tutkunlarını onların ikonik rekabetinin karmaşıklığından ve nüanslarından mahrum bırakıyor.
Lokasyon sıkıntısı: Senna'nın Britanya motor sporlarındaki gelişim yıllarında yarıştığı yerler olan Snetterton, Oulton Park veya Brands Hatch gibi ikonik pistlerin doğru şekilde temsil edilmesini uman hayranlari düş kırıklığına hazırlanın. Dizi büyük ölçüde CGI ve dijital yeniden oluşturmalara dayanıyor; yarış sahnelerinin çoğu Güney Amerika’da çekilmiş. Örneğin, Monte Carlo'nun başlangıç-finiş düzlüğü, Uruguay'daki bir havaalanında yeniden yaratılmış.
Yüzeysel yaklaşım: Senna dizisinin belki de en büyük kusuru, Ayrton Senna’nın karakterinin daha derin yönlerini keşfetmeyi başaramaması. Dizi, onun ruhani yönüne, Brezilya’daki hayırsever çalışmalarına ve mükemmeliyet arayışına kısaca değinse de, bu unsurlar yalnızca yüzeysel bir şekilde ele alınıyor. Senna’nın F1’in politikalarıyla savaşları, ülkesine karşı hissettiği sorumluluk ve mükemmellik arayışı neredeyse hiç işlenmiyor.