Ütopik ve komik
Carpe Diem: Karşınızda vebadan kaçıp bir villaya sığınan soylular ve hizmetkarlarının hikayesi, Netflix’in yeni mini dizisi ‘The Decameron’. Sekiz bölümden oluşan bu kara komedi izleyicileri tarih ve mizahın iç içe geçtiği eğlenceli bir yolculuğa çıkarıyor.
Haber Merkezi |Canan Demiray
14.yüzyıl ortalarına doğru başlayan ve ardından Avrupa'ya yayılan veba salgını Avrupa'nın toplam nüfusunun üçte birinden fazlasının ölümüne neden oldu. Salgınla birlikte, yaşanan kayıplar sosyal değişime de yol açtı. İş gücü sıkıntısı,üretimde düşüş derken, köylülerin daha iyi yaşam koşulları taleplerini ve toplumsal hiyerarşide ağırdan başlayan değişimi de getirdi. Her köşeden çıkan ölümle gelen depresyon, varoluşsal krizler hayatın geçiciliğini düşünmeye zorladı. Geçtiğimiz birkaç yılda yaşadığımız pandemiyle ortaçağın kara ölümünü iliklerimizde hissettik, paralel duygular besledik. Peki tüm bu dramadan komedi nasıl çıkar? The Decameron’a bakalım.
Mekan: Floransa, yıl 1348. Licisca ile tanışırız. Filomena adında gaddar, şımarık bir soylunun hizmetçisidir. Evin hanımefendisi pek mutsuzdur, çünkü neredeyse vebadan tüm ailesini kaybetmiş, babası da hayata tutunacak gibi değildir.
Bu umutsuz anda Filomena gelen cazip bir teklifle heyecanlanır. Zengin ve bekar bir asil olan Leonardo’nun ulağı onu Villa Santa’ya şehirdeki beladan uzaklaşmaya davet eder. Filomena da çok düşünmeden evini ve babasını yanına Licisca’yı da alarak terk eder.
Ancak yolculuk hiç beklemediği gibi geçer ve iki kadın arasında çıkan kavga Filomena’nın sonunu getirir. Vebadan kaçıp geri dönmenin bir çare olmadığını bilen Licisca, ayağına gelen böyle bir fırsatı kaçırmak istemez ve kimsenin yüzünü bilmediği Filomena’nın yerine geçmeye karar verir.
Villa’ya vardığında birbirinden ilginç misafirler ve ev sahipleri onu beklemektedir. Ölüm kapıdayken bu ortam cennet gibi gelebilir ancak kaos yoldadır. Villa’nın sahibi Leonardo’nun iki çalışanı olan Sirisco ve Stratilia'nın sakladıkları sır ise en az Licisca’nınki kadar büyüktür.
Decameron’unu farklı yorumlarla izledik
Giovanni Boccaccio’nun 14'üncü yüzyılda yazdığı ‘Decameron’, veba salgınından kaçan on insanın, Fiesole'de bir şatoda, on gün boyunca her gün birer öykü anlattığı yüz öyküden oluşan başyapıt. Sinemada en başarılı uyarlaması ise 1971’de İtalyan sinemasının değerli yönetmenlerinden Pier Paolo Pasolini'nin perspektifinden çıkan olabilir. Aynı yıllarda Renato Savino'nun üç Decameron uyarlaması ise Boccaccio'nun öykülerindeki mizahi ve erotik unsurları ön planda tutuyordu. Star Wars’ın ‘Master Skywalker’ı Hayden Christensen, Mischa Barton, Tim Roth ve Matthew Rhys gibi ünlü oyunculardan oluşan kadrosuyla ‘Virgin Territory’ ise Decameron’u Napoli’ye, modern bir komedi anlayışına erotik öğeler katarak uyarlamıştı. Şimdiyse serinin yapımcıları, komedi gençlik işleriyle bilinen Kathleen Jordan ve ‘Orange is The New Black’in yaratıcısı Jenji Kohan, benzer öğelerle eğlenceli bir yapım ekrana getiriyorlar. Ratched ve American Crime Story'nin yönetmeni olarak tanına Michael Uppendahl ise yönetmenliği üstleniyor.
Veep dizisinin unutulmaz Garry’si Tony Hale, Girls’den hatırlayabileceğiniz Zosia Mamet, İngiliz harika komedi dizilerinden Derry Girls’den Saoirse-Monica Jackson, Sex Education’ın Lily’si Tanya Reynolds, Amar Chadha-Patel, Leila Farzad, Jessica Plummer gibi başarılı isimler, Villa Santa'ya gelen birbirinden farklı mizaçta aristokratlar ve hizmetlilerini canlandırıyor.
Dizinin çekimleri İtalya’da, Roma’nın kuzeyindeki Viterbo’da San Pellengrino bölgesinde yapılmış. Sanat tasarımıyla Ortaçağ döneminin ruhunu yansıtmaya çalışıyor. Dış dünyadaki ölüm ve umutsuzluktan kaçanların macerası, sonunda kim kiminle birlikte olacak ve kim hayatta kalacak gülerek izleyeceğiniz bir yapıma dönecek. Yaz sıcağında eğlenceli bir seyirlik arayanlar hoşlanabilir.