Toprağın efendisine veda
Tenis tarihine damga vuran Nadal, yalnızca dünyanın en başarılı tenisçilerinden birisi değil… Milyonların kendisini idol olarak benimsediği, reklamlarda, tanıtım filmlerinde yüzü sık sık görünen, adeta bir fenomen haline gelmiş bir sporcu...
Haber Merkezi |Derin Avcı
"Profesyonel tenisten emekli oluyorum. Gerçek şu ki, son birkaç yıl, özellikle de son iki yıl oldukça zor geçti… Bu kararın zor olduğu aşikar, vermem biraz zaman aldı. Ancak bu hayatta her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu var."
Tüm zamanların en büyük tenisçilerinden olan, 22 kez Grand Slam şampiyonu Rafael Nadal, paylaştığı duygusal bir video ile, spor tarihine adını kazıdığı oyuna veda etti. Kasım ayında düzenlenecek olan Davis Kupası finali, Nadal'ın profesyonel tenis oyuncusu olarak son mücadelesi olacak.
Nadal, tüm zamanların en çok başarı kazanan sporcularından biri… Lakabı Toprağın Efendisi…. Bu titri hak etmekte haklı gerekçeleri var, zira kazandığı 22 Grand Slam şampiyonluğundan 14'ü Roland Garros'ta (Fransa Açık) elde edildi.
Nadal ayrıca, 36 Masters şampiyonluğu ve bir Olimpiyat altın madalyası da dahil olmak üzere, toplamda 92 ATP tekler şampiyonluğu elde etti. Aynı zamanda, tenis tarihinde teklerde "Kariyer Altın Slam"i tamamlayan üç erkek tenisçiden biri olma rekorunu da elinde bulunduruyor.
Geçtiğimiz ay Nadal, 2024 Laver Cup'tan çekildiğini açıklamıştı; bu turnuva profesyonel korttaki son etkinliği olacaktı. Paris 2024 Olimpiyatları'nın ardından Nadal, 2024 Laver Cup'ın bir sonraki etkinliği olacağını doğrulamıştı.
Berlin, Nadal'ın dördüncü Laver Cup katılımı olacaktı; daha önce 2017'de Prag, 2019'da Cenevre ve 2022'de Londra'da Federer'in kariyerinin son maçında yakın arkadaşı ve uzun süredir rakibi Roger Federer ile çiftlerde yer almıştı.
22 kez Grand Slam şampiyonu olan Nadal, daha önce 2024'ün onun için son sezon olabileceği imasında bulunmuştu. Bu sezon 12 galibiyet, 7 mağlubiyetlik bir performans sergileyen Nadal, son olarak Paris Olimpiyatları'nda Novak Djokovic'e ikinci turda elenmişti.
Futbol mu tenis mi?
Efsanenin geçmişine dönersek… Rafael Nadal Parera 3 Haziran 1986'da Manacor'da doğdu. İş adamı bir baba ve ev hanımı bir annenin çocuğu. Birbirlerine sıkıca bağlanmış, güçlü bir aileye mensup… Sporcu genlerini ise amcalarından almış. Amcalarından birisi eski bir profesyonel tenis oyuncusuyken, bir diğer amcası hem Barcelona hem de İspanya Milli Takımı'nda forma giymiş bir isim: Miguel Angel Nadal.
Her ne kadar babası gibi Real Madrid taraftarı olsa da, Nadal’ın çocukluğu amcasının Barcelona’daki idmanlarını izleyerek geçti. Kuzenleriyle top oynamak favori aktivitesiydi. Evde olduğu zamanlarda da amatör futbol oynamayı sürdürdü. 12 yaşına kadar sahaya çıktı ve kendi yaş grubunda Balear Adaları şampiyonluğuna ulaşan takımın en golcü ismi olmayı başardı.
Gönlünde yatan başka bir aslan da vardı: Tenis… Zira tenis şampiyonu ve koçu olan amcası Toni, onu dört yaşında raketle tanıştırmıştı. Toni, büyük bir yetenekle karşı karşıya olduğunu hemen anladı. Zira küçük Nadal hem forehand hem de backhand kanadında, raketini iki elle sallayabiliyordu. Enteresan bir şekilde, sağ eliyle yazmasına rağmen, tenis oynamaya bir solak olarak devam etti.
Elindeki potansiyelin farkında olan Toni, bir noktada yeğenine bir seçim yapması gerektiğini söyledi: Futbol mu yoksa tenis mi? Bu zor bir karardı. Kararını diğer her şeyde olduğu gibi ailesiyle verdi. O, tenisçi olacaktı. Bu seçim ona elliden fazla şampiyonluk ve dünya çapında bir kariyerin yolunu açacaktı.
Onun hayalindeki Wimbledon’dı ama…
Profesyonel tenis dünyasında ilk kez 17 yaşında oynadığı 2003 Monte Carlo Master Series turnuvasıyla dikkat çekti. Karol Kucera ve Albert Costa'yı yendi. Bu da gelecekteki büyük başarıların ilki olarak dikkat çekti. ATP seviyesinde oynadığı üçüncü turnuvada Carlos Moya'yı mağlup edip herkesi şaşırttı. Oynadığı ilk Grand Slam olan Wimbledon 2003'te 3. tura yükseldi. 2004'ten itibaren klasmanda hızla yükseldi. 2004 yılında Sopot turnuvasını kazanan Nadal, bir yıl sonra aralarında Fransa Açık ve dört Master Serisi -Roma, Monte Carlo, Madrid, Montreal- turnuvasının da olduğu toplam 11 şampiyonluk elde etti. “Çocukluk hayalim Wimbledon’dı ancak Fransa Açık’ta daha başarılı olacağımı biliyordum…” diyen Nadal, henüz 19 yaşında ilk büyük kupası Roland Garros’yu kazandı.
Ancak aynı yıl çok kötü bir haber aldı. Zira Genç İspanyol’un sol ayağındaki tarsal naviküler kemiğinde tedavisi mümkün olmayan bir aksaklık vardı. Bu noktada doktorlar, henüz başlayan kariyerin bitebileceğini söylüyordu. Onu bu karanlık günlerden aydınlığa, ayakkabı teknolojisi çıkardı. Rafa’nın uzun soluklu sponsoru Nike ve ortopedistler bir arada çalışarak T-tarsal naviküler kemiğinde daha az baskı oluşmasını sağlayacak farklı bir model geliştirdi. Yeni ayakkabısıyla birlikte Nadal, sadece kortlara değil şampiyonların arasına da döndü. Rahatsızlığını perdeleyen ayakkabısıyla 2006’dan 2009’a kadar süren periyotta tarihte görülmemiş bir mücadele tenisi oynadı. 23 yaşına basmadan adını Guillermo Vilas, Björn Borg, Mats Wilander gibi toprak efsanelerinin arasına yazdırdı. 2008 Wimbledon ve o yılın hemen başındaki Avustralya Açık zaferleriyle birlikte, sık karşılaştığı “Sadece toprak zeminde Grand Slam kazanabilir” savını tarihe gömdü. Öyle ki karşısında, birçok otorite tarafından gelmiş geçmiş en iyi tenisçi olarak addedilen Roger Federer vardı ve kimi zaman o bile İspanyol rakibine cevap üretmekte zorlanıyordu.
Tarihe geçen rekabet
Nadal'ın kariyeri açısından belirleyici konulardan biri, Federer'le olan rakabetiydi. Bu iki büyük tenis efsanesi, yıllar boyunca kortlarda sayısız kez karşı karşıya gelmiş, sporseverlere epik maçlar ve unutulmaz anlar yaşatmıştır.
Federer ve Nadal, ilk kez 2004 yılında Miami Masters'ta karşı karşıya geldiler ve o zaman 17 yaşında olan Nadal, Federer'i yenerek dünya tenisinde büyük bir sansasyon yarattı. O zamandan beri ikili, toplam 40 kez karşılaştı. Bu maçların 24'ünü Nadal, 16'sını ise Federer kazandı. Bu iki oyuncu arasında oynanan en unutulmaz maçlardan biri, 2008 Wimbledon finaliydi. Bu beş setlik maç, birçok kişi tarafından tenis tarihinin en büyük maçı olarak kabul edilir ve Nadal'ın zaferiyle sonuçlandı. Ancak ikilinin en şaşırtıcı özelliği ezeli rekabetlerini ebedi dostlukla birleştirmesiydi. Federer, Nadal ile rekabetini şöyle anlatır: “Rafa, en büyük rakiplerimden biriydi, ama aynı zamanda benim en büyük motivasyon kaynaklarımdan biri oldu. Onunla oynamak beni hep daha iyi bir oyuncu olmaya zorladı. En sevdiğim yönlerinden biri asla pes etmemesi. O, her zaman son topa kadar mücadele ediyor. Bunu her oyuncu yapamaz. Rafa kortta gerçek bir savaşçıdır…”
Birbirlerine büyük saygı duyan yıldızlar, 2022 yılında Federer’in profesyonel tenisten emekli olduğu Laver Cup’ta, aynı takımda yer alarak ve Federer’in son maçında çiftlerde birlikte oynadılar… . Bu an, şüphesiz tenis tarihinin en duygusal ve unutulmaz anlarından biri oldu... Maç sonunda Nadal ve Federer’in el ele tutuşarak gözyaşı dökmesi, spor dünyasında büyük yankı uyandırarak bu dostluğun ne kadar derin olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.
Beni insan olarak değerlendirin
Nadal korttaki inanılmaz mücadelesi, güçlü fiziksel yapısı ve topspinli forehand vuruşları ile bilinir. Solak olması, rakiplerine karşı avantaj sağlamıştır ve özellikle toprak kortlarda defansif becerileriyle rakiplerine karşı üstünlük kurmuştur. Nadal’ın oyun tarzı, daha çok dayanıklılık ve güç üzerine kuruludur ve her puanı sonuna kadar zorlayan bir yapıya sahiptir.
Efsane raket Andre Agassi'den sonra aynı yıl içerisinde 4 Grand Slam'i ve olimpiyat şampiyonluğunu kazanma başarısı gösteren ikinci erkek tenisçi olmayı başarmıştır. Tenis dünyasında bu başarı "Career Golden Slam" olarak biliniyor. Nadal, ayrıca 2008 yılında üst üste 32 maç kazanma başarısı göstermiş, bu dönemi de kapsayan bir süre içerisinde üst üste tam 7 ATP turnuvasını kazandı. Toplamda 90 tekler şampiyonluğu kazanırken, 37 final maçından da yenilgi ile ayrıldı.
Rekabetçi ruhu her zaman kazanmayı hedeflese de, spor tarihine şüphesiz mütevazı tavırlarıyla da adını kazımayı başardı. Eurosport’a verdiği son söyleşisinde kariyerini şöyle değerlendirdi: "Yolun sonuna geldiğimde, hatta bu dünyadan ayrılırken, beni gerçekten gururlandıracak ve mutlu edecek olan şey, turnuva direktörlerinin, turnuvalarda çalışan insanların, personelin ve ATP'nin, beni bir tenis oyuncusu olarak değil, bir insan olarak değerlendirip, “iyi biriydi” demesi olacak. Bu yüzden benim için sonunda, tüm bu başardığımız şeylerden sonra, geriye dönüp baktığımda, bir insan olarak bıraktığım miras en önemli şey. Hedefim her zaman sadece sporcu değil, insan olarak da gelişebilmekti. Hayal ettiğimden çok daha fazlasını başardım… Herkese teşekkürler…"