Tiyatro siyasetten ayrı düşünülemez
Oyunculuğu ile hafızalarda yer eden karakterlere hayat veren Erdal Beşikçioğlu, bu sefer Etimesgut Belediye Başkanı olarak farklı projelerle adından söz ettiriyor. Bölge için yaptığı tüm çalışmaların yanı sıra kültür sanat konusunda ilçenin yaklaşık 25 yıllık açlığına da son vermeyi planlayan Beşikçioğlu ile sanat dolu bir festival olan KentFest vesilesiyle buluştuk. Biraz sanat, biraz siyaset konuştuk.
Haber Merkezi |“Ben siyaset yolculuğunda değilim, hizmet yapıyorum. Evet, bir partinin adayıyım ama siyaseti ben sahnede eleştiririm ve hizmetimle nasıl olması gerektiğini gösteririm.”
ERDAL BEŞİKÇİOĞLU
HELİN KAYA
Oyunculuk geçmişinizden sonra siyaset sizin için yeni bir başlangıç. Nasıl gidiyor bu yolculuk?
Ben siyaset yolculuğunda değilim, hizmet yapıyorum. Evet, bir partinin adayıyım ama siyaseti sahnede eleştiririm ve hizmetimle da nasıl olması gerektiğini gösteririm. Siyasi konjonktürle ilgilenmem. İlgilenirsem doğru olmaz çünkü tarafsızlığım ortadan kalkar. Bir taraf olmadan hizmet etmeyi tercih ediyorum. Hangi tarafta olursa olsun o ilçede yaşayan yurttaşların arzu ettiği ihtiyaçları gidermekle sorumluyum ben. O ihtiyaçlar da muhakkak giderilecektir. Bu siyaset değildir.
Seçimlerde adınızın geçmesinin ardından sanatçı kimliğiniz adına birçok tepki aldınız. Aslında sanatçı oynadığı ve yazdığı senaryolarla politikanın zaten hep içinde. Bu tepkileri hala alıyor musunuz?
Tiyatro siyasetten ayrı düşünülemez. Çatışmanın olduğu yerde tiyatro varsa orada siyaset de vardır elbette. Bir siyasetçi sanatçı olabilir mi? Oyuncu olabilir belki… Ama bir sanatçıdan Belediye Başkanı olur mu? Bunu bütün ülke 5 yıllık bir süre içerisinde görecektir. ‘Sanatçıdan siyasetçi olur mu’ söylemini ‘siyasetçiden sanatçı olur mu’ söylemine taşıyacak kadar da kendi içerisinde öz eleştirisini yapan bir oyunla başlayacak festivalimiz de…
Belediye Başkanlığına aday olmaya ilk nasıl karar verdiniz peki?
Hiçbir zaman “Ben bu işin içinde olmalıyım’’ demedim. Zaten bu işin içindeydim hep. Düne kadar ben tek başıma kavgamı veriyordum, tek başıma eleştirilerimi yapıyordum. Yaptığım işlerde tek başıma olması gereken ya da olmaması gerekenlerin altını çiziyordum. Şimdi koca bir ekiple, benim arzu ettiğim yapıyı kurabilmem için imkan verdiler. Ve bu imkan doğrultusunda hareket ediyorum.
Halkı kültür sanatla daha fazla bir araya getirmenin ülke geleceği açısından nasıl bir etki yaratabileceğini düşünüyorsunuz?
Halkı eve kapatmak yerine halka uygun değerlerde birtakım hizmetler sunmanız gerekiyor. Çünkü yalnız ve kapanmış bir halk gelecek için umut veren bir yapı oluşturamaz. Onları dışarı çıkartmanız ve bu sosyal etkinliklerle hayata bağlamanız gerekir. Ben buna inanıyorum ve bu yolda hareket ediyorum.
İnsana yatırımın tasarrufu olmaz
Uluslararası Kent Festivali’nin doğuş hikayesi nedir?
Yönetime geldiğimiz günden beri yurttaşlara arzu ettikleri hizmeti verebilmek adına bir maratona başladık. Bu bağlamda maratonun bir kolu da aslında tiyatroydu. İlçenin yaklaşık 25-30 yıldır herhangi bir kültür etkinliğiyle buluşmamış olması, böyle bir dönemde trajikomik bir durum. Bu ihtiyacı bir an önce yerine getirmek maksadıyla Mustafa Avkıran ve Övül Avkıran gibi mesleklerinde duayen olan isimlerle çalışıyoruz. Avrupa’daki tüm sanat etkinliklerini yakından takip eden, alternatif işler yapmak için hayatlarında yeniyi arayan, yeniyle buluşmak için kendilerini harap eden sanat insanları bunlar. Uluslararası Kent Festivali, bizi çok heyecanlandırıyor, büyük bir aşkla girdik bu yola. Çok güzel bir düğünümüz var.
Bu uluslararası bir festival. Etimesgut artık ülke içerisinde isminin duyurulmasının yanı sıra dünyada da bir marka ilçe olma yolunda. Gün geçtikçe kültür ve sanat konusundaki eylemlerin güçleştirildiği bir dönemden geçiyoruz. İnsana yapılan hiçbir yatırımın tasarrufunun olmayacağını düşünüyorum. Ki bunların en başında kültür sanat, eğitim ve spor geliyor. Festivalin ötesinde kültür sanat çalıştayına dönüşen bir program bu festival. Meselemiz Ankara olunca uzlaşmak da kolay. Umarım, arzu ettiğimiz damarın uygun bir şekilde kan akışını sağlayacağız.
Kent Festivalini sosyal medya hesabınızdan ‘Buralar artık bildiğiniz gibi değil’ diyerek duyurdunuz. Sizin belediyecilik anlayışınız daha ne tür yenilikler getiriyor?
Kültür sanat konusunda yaklaşık 25 yıllık bir açlığı vardı ilçenin. Bu açlığı öncelikle gidermeyi düşünüyoruz. Özellikle kültür sanat konusunda hayatın içerisine neleri monte edebiliriz diye arayış içerisindeyiz. Öncelikle kreşlerimizin yapısını değiştirerek başladık. Biraz Finlandiya modeline getirdik, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ndeki hocalarımızla beraber bu modeli oluşturup bir protokol düzenledik. Artık kreşlerimiz akademik bir alt yapıyla idare edilebilir hale geldi. Çocuklarımızın çok daha emin ellerde olduğunu düşünüyorum. Gençlerimize verdiğimiz sözlerimiz vardı o sözlerle beraber hareket ettik. LGS ve YKS kurslarını ücretsiz yaptık, eğitim eşitliğinin yanındayım ve onu mutlak savunan kişilerden biriyim. Umarım ilerleyen zamanlarda bu eşit eğitim imkanlarıyla tüm ülke tanışır. Yaptığımız bütün eylemlerde halkla beraber, halkın arzu ettiği odaklara yöneliyoruz ve bu şekilde ilerliyoruz.
Bir de emekli tiyatrosu fikriniz vardı sanırım…
Ben seçimler için sahadayken emekli tiyatrosu fikrini ortaya atmıştım. O zaman emekliler tarafından çok benimsendi ve sahiplenildi. Seçildikten sonra bunu hayata geçirmek istediğimizde ilk aşamada 400 emeklimizin başvurduğunu gördük. Şimdi 4-5 tane oyun aldık. Bu, önümüzdeki yıl emeklilerimizi Romeo Juliet’i oynarken, Ah Şu Gençler’i oynarken, Rumuz Goncagül’ü oynarken sahnede göreceksiniz demek. Bu da, yarına uyanma amacı verecek arkadaşlarımıza. Hayatın içinde, hayatın dinamikleriyle hareket etme imkanı verecek ki bu da bir toplumun motivasyonunu çok güçlü kılar.
Hiçbir can ortadan kaldırılamaz
Bu zamana kadar hayata geçirdiğiniz projeler oldukça kıymetli ancak sokak hayvanlarına yönelik tavrınızın diğer siyasi makamlara da örnek olması gerektiğini düşünüyorum. Yasanın duyurulmasının ardından sokak hayvanlarını belediyenin koruması altına aldınız. Neler söylemek istersiniz bu konuda?
Hiçbir canın, sorun giderilemediği için ortadan kaldırılması taraftarı değilim. Bu şunun gibi bir şey: Düşüncenin üstesinden gelemeyen düşünenin üstesinden geliyor. Hayvanları öldürmekle bu hikayenin önüne geçebilmemizin bir manası yok. Biraz emek vermek gerekiyor. Bir can dostunuzu getirdiniz, baktınız ki yavrulamış. Siz yavrusunu alıp eğittiğiniz zaman ve temel eğitimini verdiğiniz zaman onu sahiplenmek normal bir sokak hayvanını sahiplenmekten daha güçlü oluyor. Bizim can dostlarımız için kurduğumuz eğitim alanlarımızda bu eğitimi aldıklarından sonra sahiplenme oranlarının daha yüksek olduğunu gözlemliyoruz. Şimdi barınaklarımızdaki hayvanlar yavaş yavaş sahiplendiriliyor. Bu sebeple barınakları yeniden düzenledik, çok iyi bir barınağımız var. 3 tane yeni eğitim sahası açtık. Başlarında, Türk Ordusu’nun mayın arama köpeklerinin eğitmenlerinden bir tanesi var. Tabii konusunda yetkin insanlar olunca sistem ister istemez çok güzel işliyor. Can dostlarımızı şimdi kreşlerimize verdik, kreşlerdeki çocukların o can dostlarıyla kurduğu iletişimi görseniz inanamazsınız; büyük keyif veriyor insana. Böylece, ileride benzer dertlere sebep olmamak için insan- hayvan ilişkisini küçük yaşta kurmuş oluyorsunuz.
* KentFest, 26 Ekim 2024 tarihine kadar Türkiye, Yunanistan, Almanya, Portekiz, Fransa, Brezilya, İskoçya, Polonya ve Suriye’den onlarca hikaye anlatıcısının oyununu, Eryaman’da 100. Yıl Cumhuriyet Kültür Merkezi (CKM) Kent Tiyatrosu Sahnesi’nde ağırlayacak.