Seçtiğim yollarla ‘bir kısa boylu zürafayım’ ben
SosyalBen Vakfı kurucusu ve YK Başkanı Ece Çiftçi’den bugüne kadar çocuklar için yaptığı çalışmaları dinledik hep. Ama bu sefer, keşif yolculuklarında birilerine fener olmasını umduğu, yıllar sonra da başkalarına kelimeleriyle ulaşabileceği ‘Kendi Hikâyenin Kahramanı Olabilirsin’ kitabını konuştuk.
Haber Merkezi |GÜLSEREN ÜST POLAT
“Her şeyi, herkesi aynı kalıplara sokma kararımızla, hepimize iyi gelecek o bambaşka şekilleri ıskalıyor olabiliriz. Bu farkındalık önemli. Ben “bir kısa boylu zürafa” olarak kendi başımdan geçenler üzerinden bu farkındalığı anlatıyorum...” Ece Çiftçi, onu bir kitap yazmaya iten yolculuğu bu sözlerle anlatıyor. Neden yazdı, ne söylemek istedi, bundan sonrası ne olacak? Hepsini sorduk ve ‘iyi ki’ler, farklılıklar, hayaller ve yarınlar kelimeleri etrafında şekillenen, ‘keşif’ dolu bir söyleşi çıktı karşımıza...
Öncelikle, bir STK’cıyı kitap yazmaya iten şey neydi diye sormak isterim. Bu fikir nasıl ve nereden doğdu?
İlk andan itibaren ve gittikçe artan bir şekilde topluma etki etme arzusu, diyebilirim... Özellikle benim gibi kariyerini de bu doğrultuda çizen biri için; yaptığım hemen her işte, öğrendiğim her şeyde, gittiğim yeni bir yerde “bununla bir başkasına nasıl fayda sağlarım” düşüncesi hep benimle. SosyalBen ile sahada zaten çocuklarlayım, müfredatımız doğrultusunda elimden gelen faydayı sağlamak için yanlarındayım. Fakat bunların ötesinde, henüz ulaşamadığım ve etki edebileceğimi umduğum çok kişi olduğunun da farkındayım. Diğer yandan bu kitapta anlattıklarım sadece bugünün konusu değil. Yıllar sonra da birilerine bu konuların ulaşacağını bilmek bana müthiş bir iç huzur sağlıyor. Ayrıca en çok kendi kendimize kalıp yazdığımız zamanlarda farkındalığımız artıyor bana göre. İstedim ki daha çok not yazılabilen, hatta not yazmaya teşvik eden bir kitap olsun bu...
Kitabınızın ismi ‘Kendi Hikâyenin Kahramanı Olabilirsin’... Her ne kadar ipucu verse de sizden duymak isterim. Bu kitap neyi anlatıyor, okuru ne bekliyor kitapta?
Dünyanın pek çok yerinde, gözümüzü açtığımız andan itibaren “standart başarı kalıpları” üzerinden değerlendiriliyoruz. Tüm dünya bir olmuş ve yazılı olmayan kurallar belirlemiş sanki. Nelerin alkışı hak ettiği bir kalıp gibi. O kalıbın şekline bürünemiyorsan, istediğin alkışı alamıyorsun. Her şeyi, herkesi aynı kalıplara sokma kararımızla, hepimize iyi gelecek o bambaşka şekilleri ıskalıyor olabiliriz. Bu farkındalık ve bununla birlikte kendimiz hakkındaki farkındalıklar çok önemli: Nelerde iyiyiz, ne yapmak istiyoruz, bunlar için kimlerle, nasıl ortamlarda bulunmaya ihtiyacımız var vb… Ben “bir kısa boylu zürafa” olarak kendi başımdan geçenler üzerinden bu farkındalığı ve farkındalık anından sonra yapılabilecekleri anlatıyorum bu kitapta. Kendi yolculuğumu anlatırken, çeşitli sorularla okuyucunun da kendi yolculuğunu düşünmesini sağlamaya çalışıyorum. Diğer yandan benimle birlikte SosyalBen’in de yolculuğunu anlatıyor bu kitap, ne de olsa ikimiz birlikte büyüdük sayılır…
Peki, yazma süreci sizin için nasıl bir serüvendi? Bir anlamda geçmişe de dönmek gibi olmuştur sanırım…
Öncelikle hemen her fırsatta sözlü iletişimi tercih eden biri için, bir şeyleri yazarak anlatmak hiç kolay değil. Bu kitabın çok daha önce okuyucu ile buluşmasını hayal etmiştim ama yazıp yazıp sildiğim bir dönem de oldu. Hatta bir süre bu fikri rafa kaldırdım. Ama sonunda içimdeki ‘daha çok kişiye anlatma, daha çok farkındalık yaratma’ isteği öne çıktı. Bugünden bakınca her şey akıp gitmiş, bir şekilde kolayca yolunu bulmuş gibi gözüküyor. Yazarken, öyle olmadığını hatırlamam gerekiyordu. Bu yüzden tam anlamıyla bir geçmişe dönme durumu oldu. Ailemle, arkadaşlarımla fırsat buldukça bu konuda sohbet etmeye ve olayları onların nasıl hatırladığını duymaya çalıştım. Yazıya dökme kısmı ise çoğunlukla SosyalBen’in iki genel merkezi arasında gidip gelirken Brüksel-İstanbul uçuşlarında oldu.
“Aslında değiştirme gücü hepimizin içinde var. Ben bunu 14 yaşımda fark ettim…” diyorsunuz kitapta. Biraz o günlere dönelim. Sizdeki bu aydınlanmaya etki eden şey neydi? Sonrasında nasıl bir değişim oldu yaşantınızda?
Bendeki değiştirme gücünü fark etmem dokuzuncu sınıfa denk geliyor… Bu farkındalığı tetikleyen çok şey vardır elbette ama benim için öne çıkan üç şey var: İlki annem ve onun başkaları için yaptığı yardımlar: Onunla birlikte başka mahallelere, okullara gidince herkesin aynı imkanlara sahip olmayabileceğini görmüştüm. İkincisi, okulumuza Nepal’den gelen bir profesör: Dezavantajlı kişi ve kurumlar için mutlaka maddi bir yardım sunmaya gerek olmadığını, fiziki olarak da bir şeyler yapılabileceğini anlamıştım. Gidip okulu tamir etmek, bir kütüphane kurmak vb. Üçüncüsü ise aynı sahnede bir arkadaşım matematik başarısıyla alkışlanırken benim keman performansımla alkışlanmamdı: Asıl önemsenen akademik başarıydı ama standart başarı kalıplarının dışında bir şeyler yaparak da alkış alabilirdim. Bu üç farkındalık bugünkü Ece’nin şekillenmesine ve SosyalBen’in doğmasına vesile oldu.
Kitabın son kısmında ‘iyi ki’leriniz var. 19 maddelik bir listeden söz ediyoruz, merak edenler kitabı alıp okusun ama yine de sizin için en öncelikli 3 ‘iyi ki’nizi sormak istiyorum. Nedir bunlar?
İyi ki dediğim şeylerin başında süreçten keyif alabilmem geliyor. Her zaman her şey yolunda gitmeyebilir. Ben süreci elimden geldiği kadar en iyi şekilde geçirmeye çalışıyorum. En çok “iyi ki yapıyorum” dediğim bir başka şey: “Ne yapabiliriz?” sorusundan beslenmem. Yakın çevremdeki kişilerin benden en çok duyduğu cümle bu olabilir. Ve son olarak “iyi ki” tutkuyla yapmayacağım şeye zaman harcamıyorum.
Bir anlamda bugüne kadar yaşadıklarınız, gördükleriniz, tecrübe ettiklerinizin birikimi var bu kitapta. Birilerine de ilham olsun diye. Peki, bundan sonrası? Hangi yollar ve yolculuklar var önünüzde? Hangi hedefler, hayaller?
Gelecek için kesin gözüyle baktığım tek şey, nerede hangi koşulda olursa olsun çocuklar ve gençler için savunuculuk faaliyetleri yürütmeyi sürdürecek olmam. Hayallerim, hedeflerim, bu çalışmaları yerelde sürdürerek, globalde genişletmeye ve her ikisinde de kişilerden bağımsız kalıcı hale getirmeye yönelik. Bununla birlikte geleceği düşününce hem kariyer hem de bireysel anlamda sürprizleri heyecanla kucakladığım bir yerde görüyorum kendimi.
“Ben kimim?” genellikle insanların bir çırpıda yanıt veremeyeceği bir soru? Tabii ki insanın kendini keşfetmesiyle ilgili ki kitabınızda da duruyorsunuz zaten bu konu üzerinde. Peki, “Ben kimim?” sorusuna sizin yanıtınız nedir?
Ben, doğuştan gelen özelliklerim ve seçtiğim yollarla, toplumun kabullenmeye alışık olmadığı “kısa boylu bir zürafayım.” Hayallerine dünyayı inandıran o hayalperestim. Keşfetme arzusu bitmeyen, ufacık şeylerden heyecanlanan bir çocuğum. SosyalBen çocuklarının “Ece abla”sıyım. Çocuklar ve gençlerin haklarının savunucusuyum. Toplumsal faydayı üst düzeye çıkaracak farklı sosyal girişim fikirlerimle büyümeye devam ediyorum.
Bu kitaptan da gençlere, çocuklara fayda sağlayacak bir proje çıkar mı peki?
Bir proje çıkar mı şu an için bilmiyorum ama şunu söyleyebilirim. Ben bu kitabı en çok gençler okusun diye yazdım. Evet, değiştirme gücü hepimizde var. Kimimizde hemen harekete geçmeye hazır, kimimizde derinlere saklanmış, kimimiz varlığını unutmuşuz… Kaç yaşında olduğumuzun bir önemi yok, o gücü fark edersek, yeniden hatırlarsak harekete geçebiliriz. Bu yüzden 7’den 70’e tüm okuyucuların kitaptan kendine göre çıkarımları olacağını düşünüyorum. Ama en çok gençlere sesleniyorum. Onların önce kendilerini ve dolayısıyla sonra da toplumu iyi yönde değiştirebileceğine gönülden inanıyorum.