Sanatın coşkun ruhu: Komet
Dev dünyalar yarattı Komet, tuvallerinin ölçüsünden bağımsız… Gölgelerin, izdüşümlerinin ‘varmış gibi yokmuş gibinin’ peşinde coştu.
Haber Merkezi |Maya PORTAKAL BİTARGİL
“Çağdaş olmak, modern olmak benim problemim değil … Bir ara ‘resim bitti’ dediler; ‘biterse bitsin ben resim yapıyorum’ dedim…”
Bu sözler, geçen hafta kaybettiğimiz sanatçı Komet’e ait… Çocukluğunu anlatırken bana ve hemen hemen herkese “Yaramaz bir çocuktum ben” derdi Komet… Sanki o yıllar geride kalmış gibi… Bir zaman sonra anladım ki O, bir çok ‘anlık’ meseleyi di’li geçmiş zamana, ‘idi’ ‘idik’ e bilinçli çeviriyor…
O anı yaşanmış bir an, geçmişteki bir anı gibi programlamayı alışkanlığa çevirmiş Komet’imiz… Böyle olunca daha gerçek oluyor an… Yaşanmış, kanıksanmış oluyor… O anı daha dolu dolu yaşıyor!
O yüzden “Ben yaramaz bir çocuktum” derken, bizlere söylemeden yaşıyor kendi kendine yaramaz çocukluğunu, o anı, doyasıya... Doğduğunda konulan ismin insanın kendine ait olmadığına, “Siz sizsiniz, isminiz başka bir isim” diyen Komet; ya da doğum ismi olan Gürhan Çoşkun için “Kim Gürhan Coşkun, off!” derdi… Kendine Komet’i yakıştırması özgür bağımsız biraz da bu dünyadan olmadığının teyidi gibi…Daha galaktik, daha başka dünyaların adamı…
Daha naif bir ruh… İnsanoğluna hassas, dünyaya duyarlı, komik, kalbiyle ve gözüyle gülen… Kendine dürüst kalmayı seçmiş, kendine dürüst kalabilecek kadar cesur Komet…
Batı resmine hayranlık dünyanın dört bir yanına yayılmış, Batı resminin büyüsü dünyada kabul görmüş bir realiteye dönüşmüşken, büyük ustaların Paris Salon’una kabul görmeyip afaroz edilmiş olmaları, onların ne derece ‘avangard’, devrimci ve ilerici olduklarının kanıtı diploması olduğu gibi, Komet’in Akademi’den kendisinin gururla “kovuldum” demesi yine Komet’i Komet yapar… Gürhan Coşkun’u Komet’imiz kılar.
“Başkalarına özgürlük vermek için çizerdik, bugünün gençleri kendi özgürlükleri için sanat yapıyorlar” derdi Komet …
Bir çok dünyevi meselenin üzerinde, dışında kalmayı başarmış baba dostu...Bir yandan da dünyevi zevkleri seven, içmeyi, yemeyi, gezmeyi, ‘serseriliği’ seven… İyi ayakkabı, kaliteli ceket giyen Komet …
‘İyi’ bir paraya bir tablosunu sattığında -çok sık başına gelmiş bir şey değildi uzunca bir zaman- sanki o parayı hemen keyfe harcamalı hissine kapılan Komet…
Benim gençlik yıllarımda, henüz 18-19 yaşlarımdayken, iyi bir satışın arkasından gittiği bir meyhane hikayesini kahkahalarla anlatıp, “Maya’cım muzip kal sen de hep” demişti. Muzipler muziplerin ruhundan anlar; göz göze gelmeleri kafi…
Meyhanede coştukları yetmemiş gibi “kalan parayla ne yapalım” diye düşünüp “En iyisi bir taksiyle Taksim Meydanı’na geri geri ters gidelim” fikrinin kendisine ait olmuş olması onu en az Paris’te okuyabileceğini öğrendiği gün kadar heyecanlandırmışa benziyordu.
Hayata şaşırabilmek, kendisini ve hayatı şaşırtabilmek, gülmek Komet’in ta kendisiydi… Dev dünyalar yarattı Komet, tuvallerinin ölçüsünden bağımsız. Gölgelerin, izdüşümlerinin, varmış gibi yokmuş gibinin peşinde coştu.
‘Yok’ olma kavramı ona her zaman çok anlamlı geldi… ‘Yok olmak, olabilmek bir zaman dolu dolu hakkını vererek yaşamış olduğunun kanıdı anlamını taşıyordu Komet’in dünyasında!
‘Fani’ hayatta yok olmak, ebediyette hep kalmak demek ise sanat dünyasında Komet her zaman yaşayacak!