Ordu’da tek kişilik bienal: Fata Morgana

Ordulu sanatçı Alper Aydın’ın 10 yıldan beri hayalini kurduğu şehrin değişik mekanlarında 100 hektarlık bir alanda hayata geçirdiği Fata Morgana sanat tarihimizin en büyük solo açık hava sergisi…

Haber Merkezi |

GİLA BENMAYOR

Bugüne kadar görme fırsatını bulamadığım Ordu’yu bir sanat etkinliği için ziyaret edeceğim hiç aklıma gelmezdi.

Ordulu sanatçı Alper Aydın’ın 10 yıldan beri hayalini kurduğu şehrin değişik mekanlarında 100 hektarlık bir alanda hayata geçirdiği, sanat tarihimizin en büyük solo açık hava sergisi Fata Morgana’yı iyi ki kaçırmamışım.

Enerji Bakanlığı sırasında tanımış olduğum ve vizyonunu daima beğendiğim Belediye Başkanı Hilmi Güler, doğdukları şehre dönen Orduluların kurdukları “Ordu Fikir Bandosu” ve diğer Ordu tutkunları sayesinde Ordu giderek bir sanat, kültür ve hatta “dalga sörfü” merkezi olma yolunda.

Bu sonuncusuna bir açıklama getireyim hemen.

Gazeteci Celal Toprak’ın oğlu Deniz Toprak Sri Lanka’da açtığı “dalga sörfü” okulunun benzerini 2020 yılında Ordu Perşembe’de açmış.

Mellow Dalga Sörfü Okulu Karadenizli çocukları denizle buluşturma misyonunu üstlenmiş.

Müthiş bir hikaye.

Ancak bu hikayenin sanatçı Alper Aydın ile kesiştiği bir nokta var.

Zira Deniz Toprak ve Aydın Ordu, Perşembe’de “Sis Konuk Sanatçı Programı” nın kurucuları.

Alper Aydın, 2022 Mardin Bienali sırasında, üzerinde kırmızı rüzg^ar gülleri olan uçan yelkenlisine Nuh isimli eserine aşık olup yakın takibe aldığım bir sanatçı.

O kadar iyi takibe almışım ki, Nuh’u koleksiyoner iş insanı Selman Bilal’in satın aldığını dahi biliyorum.

NEDEN FATA MORGANA?

Fata Morgana Sergisi’ne dönersem, Ordu’ya iner inmez ilk durak Taşbaşı Sanat Alanı’ndaki Taşbaşı Kilisesi.

1853 yılında inşa edilmiş Rum Ortodoks Kilisesi geçirdiği restorasyondan sonra bir sanat merkezi olarak hizmet veriyor.

Taşbaşı Kilisesi ağaç kökü

Fata Morgana Sergisi’nin ilk ayağı burada.

Alper Aydın’ın yedi yılda ürettiği, “fikirlerimin kağıda yansımış hali” dediği 36 çizimi, insan iskeletinin replikasından ürettiği, dinozor benzeri FA MO adındaki çalışması, kilisenin apsis bölümüne yerleştirilen, altın varaklı çerçeve içerisinde taş formunda triptik çalışması son derece ferah bir alanda.

Neden Fata Morgana?

Alman film yönetmen Werner Herzog’un çölde serap görüntülerini belgeleyen filmi Fata Morgana aklımda soruyu Alper Aydın’a yönetiyorum.

“Yason Burnu’nda güneş ışınlarının denize yansıdığı, serap benzeri nadir bir hava olayı nedeniyle cisimler denizin üzerinde uçuyor gibi görünüyor. Aynen çöldeki serap gibi. Yabancıların Fata Morgana dedikleri şey tam da bu” diyor.

Taşbaşı Kilisesi’nin bahçesinde fırtınaların sürüklediği kestane ağacı kütükleri görüyoruz.

Sanatçı Japonların bonzai tekniğiyle bunlara yeniden hayat vermiş, kütüklerin içerisinden yeşillikler fışkırıyor.

Alper Aydın doğup büyüdüğü Yason Burnu ve çevresindeki doğa olaylarını serabı, yağmuru, fırtınayı içselleştirmiş sanatına aktarmış.

Aynen doğadaki ağaçları, araziyi, denizdeki kayaları, taşları sanatına dahil ettiği gibi.

YASON BURNU GÜNEŞİN YÜZDÜĞÜ YER

Adını, Argonotlarla birlikte “Altın Post” un peşine düşen mitolojik figür Kaptan İason’dan alan Yason Burnu Ordu’nun Perşembe ilçesinde.

Muhteşem gün batımıyla biliniyor.

Hatta “güneşin yüzdüğü yer” diye biliniyor.

Heyhat! Ne gün batımını görebildik ne de meşhur Fata Morgana olayını.

Zira rüzg^ar, fırtına göz açtırmadı.

Eserlerinin önünde açıklama yapan Aydın Alper’in sesi su damlacıklarına dönüşüp buhar oldu.

Ne ki her şeye rağmen ıssızlığın ortasındaki kilisesiyle Yason Burnu, Alper Aydın’ın eserleriyle bütünleşip bize olağanüstü bir deneyim sundu.

Proje Direktörü Ceren Erdem’in söylediği gibi, Yason Burnu, sanatçının Taşbaşı Kilisesi’ndeki çizimlerinin, hayallerinin hayata geçtiği yer.

Alper Aydın’ın “Bük” diye adlandığı yerleştirmeler, çeşitli şekillerdeki demir konstrüksiyonların yeşermiş durumları.

Aydın’a göre bu yerleştirmeler “doğanın verilerinin işlenmesi yoluyla yeryüzüne dair yaşam alanların yeniden yaratılabilir mi” sorusuna cevap arıyor.

Aydın Alper sergide yer alan tüm eserlerini Sülü Burnu’ndaki atölyesinde üretmiş.

Yason Kilisesi’nin bahçesindeki iki çanak anten hariç.

Kendi eksenlerinde 360 derece dönen çanakların iç kısımlarında yani kubbeyi andıran bölümlerinde gözlerinizi alamadığınız iki çizim var.

Birinde Ayasofya’nın kubbesinde yer alan Arapça kaligrafiden oluşan işleme, diğerinde Kariye Müzesi’nin Pareklezyon kubbesinde yer alan Meryem Ana ve Hazreti İsa çizimi.

Her ikisi özlerinden koparılmış, hatta bir tanesi bizlere kapatılmış yapılar; Ayasofya ve Kariye.

Çizimleri yapan genç sanatçıların Kariye’ye girmelerine dahi izin verilmemiş.

İnternetten, satın aldıkları fotoğraflardan yararlanmışlar.

Oysa Ahmet Kocabıyık ve Ahmet Ertuğ’un Kariye’nin fotoğraflarının yer aldığı muhteşem Chora kitabından yararlanabilirlerdi.

SÜLÜ BURNU’NDA HAYATIN KAYNAĞI

Yason Kilisesi’nin hafif loş ortamında sanatçının beyaz polyesterden üretilmiş iki parça işi var.

Biri kilisenin sütunları ile diyalog halindeki kökleri ve dalları olmayan boşlukta sallanan bir ağaç.

Üzerinde bir yılanın dolandığı eserin adı Post-Apokaliptik Anlatı (yılan).

Diğeri yine tavandan bu kez yatay sarkıtılmış ağaç gövdesinde birbirlerini kollayarak dengede durmaya çalışan Kurt ve Adam. Bunun adı da Post-Apoleptik Anlatı.

Bu arada Aydın Alper’in kilisede anlattığı anekdot çok hoş.

“Kiliseye eserler tasarlarken kapının ölçüsü mühimdi. Kapı mekâna göre oldukça küçük. Burayı ayarladık ama bazı heykelleri atölyeden çıkartamadık. Duvarları kırdık. Atölyenin duvarları yok. Biraz Karadeniz işi oldu!”

Yason Burnu’nun vahşi doğasında, tam ucunda yer alan volkanik kayalıklarda 120 metrekarelik bir alanda dalganın hareketlerini taklit eden beyaz spiral formlar etkileyici. Fata Morgana’nın en çok çarpıldığım eseri ise Sülü Burnu’ndaki “Hayatın Kaynağı” oldu.

Yason Burnu’na pek de uzak olmayan Sülü Burnu’nda, çamura bata çıka ulaştığımız içi deniz suyuyla dolmuş antik bir taş ocağının ortasında karşımıza çıkan pembe renkli heykelin yarattığı etki anlatılamaz yaşanır.

Benim egzotik bir çiçeği benzettiğim eserin esin kaynağı Hollandalı ressam Hieronymus Bosch’un  Madrid’deki Prado Müzesi’nde olan Dünyevi Zevkler Bahçesi tablosu.

Triptik tablonun sol panosunda tasvir edilen cennetin merkezindeki küçük gölün ortasında aslında hayali formda bir çeşme.

Alper Aydın çeşmenin benzerini dalgalarla Ordu sahiline vuran plastik çöplerden yapmış.

Ordu’dan ayrılmadan önce Belediye Başkanı Hilmi Güler’in davetiyle, “Ordu Fikir Bandosu” kurucularının da katıldığı belediyedeki toplantıda biz İstanbul’dan gelenler şöyle bir talepte bulunduk:

Ordu Belediyesi Sülü Burnu’ndaki “Hayatın Kaynağı” eserini satın alıp daha dayanıklı bir malzemeyle aynı yerde muhafaza etsin.

Umarım dileğimiz gerçekleşir.

Bu arada Ordu’ya yolu düşenler, 20 Ağustos’a kadar devam edecek sergiyi kaçırmayın.

Türkiye’de bir ilk: Bizans Araştırmaları Sempozyumu

Ordu dönüşü ayağımın tozuyla Koç Üniversitesi ev sahipliğinde bu yıl 6. Düzenlenen Uluslararası Sevgi Gönül Bizans Araştırmaları Sempozyumu’nun ikinci gününü izledim.

İstiklal Caddesi’ndeki Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi ANAMED’de düzenlenen sempozyumun başlığı “Türkiye’de Bizans Çalışmalarının Yüz Yılı”.

Açılışını Ömer Koç’un yaptığı sempozyuma paralel açılan aynı başlıktaki sergi ANAMED binasında devam ediyor.

Bizans Araştırmalarını uluslararası platformlarda tartışmak ve kültürel miras bilincini arttırmak amacıyla 2007’den bu yana üç yılda bir düzenlenen sempozyumun direktörü Profesör Engin Akyürek’e sempozyumun önemini sordum.

Koç Üniversitesi Stavros Niarchos Vakfı, Geç Antik ve Bizans Araştırmaları Merkezi GABAM’ın başında olan Engin Akyürek, Bizans ile ilgili uluslararası sempozyumun aralıksız 2007’den bu yana devam ettiğini belirterek “Bu Türkiye’de bir ilk” diyor.

Avrupa ve ABD’de 50 yılı aşkın bir süreden beri uluslararası Bizans sempozyumlarının yapıldığını belirterek “Bilimsel kalite açısından yüksek standartta olan, her seferinde bildiri kitaplarının basıldığı sempozyumunun sürdürülebilir olmasının en büyük nedeni arkasında Vehbi Koç Vakfı’nın olması” diye ekliyor.

Sempozyuma katılan, sorular soran gençleri sorduğumda ise “Gördüğünüz gençler Koç Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi’nin Bizans Araştırmaları bölümlerinde okuyan gençler. Hem meraklı, hem çok bilgililer. Genç kuşakta parlak öğrenciler var” diyor.

Koç ve Boğaziçi’nin yanı sıra Bizans Sanatını ana bilim dalı olarak İstanbul Üniversitesi, Hacettepe, Ege Üniversitesi, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde okumak mümkün.

Engin Akyürek’in gençlerin Bizans’a ilgisinin arttığına işaret etmesi, Kariye, Ayasofya gibi yapıların özlerinden koparıldığı bir dönemde ne kadar çelişkili.

Akyürek çelişkiyi şöyle izah ediyor:

“Türkiye 80 milyonluk bir ülke. Belli bir kesimde Bizans’a reaksiyon var.

Öte yandan geniş bir kitle konuyu bilmiyor, Bizans’a ilgisi Kara Murt filmleriyle sınırlı. Bizans’ı tanımak, anlamak isteyenler ise iyi eğitimli, bilgili kitle”.

Renzo Piano’nun İstanbul Modern’i 

Londra’da her seferinde hayranlıkla baktığım The Shard gökdeleninin, ilk görüşte ısınamadığım Paris’teki George Pompidou Sanat Merkezi’nin, Basel’de bayıldığım Beyeler Vakfı Müzesi’nin ve daha nice ünlü binanın mimarı İtalyan mimar Renzo Piano tasarladığı İstanbul Modern Müzesi için İstanbul’daydı.

Ordu seyahati nedeniyle onu kaçırdım.

Pritzker Mimarlık Ödülü sahibi olan Renzo Piano Türkiye’de ilk tasarladığı bina İstanbul Modern için şöyle konuşmuş:

“Bu bina Boğaz’ın sularından henüz su üstüne sıçramış bir deniz canlısı gibi. Yer çekimine meydan okuyarak yerden yükselen, böylece bir tarafındaki deniz manzarasıyla diğer tarafındaki park ve tarihi Galata ile şeffaflığıyla ilişki kuran bir bina yapmak istedik. Bakışı engelleyen hiçbir şeyin olmadığı, adeta havada duran bir mekân tasarladık. Zemin katta bir ormandaki ağaç gövdeleri gibi derinlik hissi veren kolonlar var. Yukarıya doğru birinci, ikinci katlara ve son olarak terasa çıkıyoruz. Burada güneye bakınca Boğaziçi’nin sularıyla bütünleşen su havuzuna ve ışığın tanımladığı sonsuzluğa ulaşıyoruz”.

İstanbul Modern’i ziyaret ettiğinizde terasa çıkın ve Piano’nun sözünü ettiği sonsuzluğa ulaşın.

Müze Perşembe günleri 10.00 ile 18.00 arası ücretsiz gezilebiliyor.

500 bin ve 1 milyon TL'lik konut kredisinin aylık ve toplam ödemesi ne kadar? Borsada servet inşasının formülü uzun vadeli yatırım Meta'dan işten çıkarma kararı İngiltere Merkez Bankası dijital pound kararını erteledi Aile Yılı desteklerinin şartları belli oldu Konut kredisinde son durum! İşte 1 milyon TL’nin güncel geri ödemesi...