Nemrut’un zirvesinde sanat
UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan Nemrut Dağı, farklı bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor. 23 ülkeden 53 sanatçı Kommagene Bienali’nde buluşuyor. İki ay sürecek bienalin küratörü Nihat Özdal sıra dışı etkinliğin detaylarını anlattı: “En medeni olanın bile kabul edilemez davranışlar sergilediği bir dünyada yeni bir uygarlık yaratmak mümkün mü? Bu sorunun cevabına yoğunlaştık…”
Merve Yedekçi |Merve YEDEKÇİ
Komagene Bienali oluşum sürecinden bahsedebilir misiniz?
Bu sene ilk kez düzenliyoruz. Bir nehir kenarında doğunca dönüp dolaşıp tekrar nehirlere dönüyorsunuz. Fırat Nehri eski bir nehir olmasına rağmen keşiflere halen çok açık. Bir nehir yolculuğum esnasında Nevali Çori açıklarında Atatürk Barajı sonrası oluştuğunu düşündüğüm beş tane ada ile karşılaştım. Bu adalar elimdeki Samosota’lı Lucianus kitabından çıkmış gibiydi. Samosota’ya yakın bir bölgede de olunca onun hikâyesinde geçen aya seyahat sonrası vardıkları bir ada var, acaba bu adamı diye espriyle yaklaştım. Yıllardır Fırat Nehri üzerinde bir dönem Halikarnas’ın yaptığı Mavi Yolcular’ın bir benzerini ‘Nehir Yolcuları’ olarak yapıyorduk. Pandeminin baskısı, dünyada mevcut uygarlıklardaki sıkışmalar bizi doğaya dönmeye davet ediyor. Nehir Yolcular’dan da tecrübe ile bu adaları bir bienal fikri üzerinden kullanmak için Kahta Kaymakamlığı’nın kapısını çaldım. Kahta’nın Karakuş, Cendere, Arsemia, Kahta Kalesi ve Nemrut gibi tarihi mekanlarının da bienale dahil edilmesi ile de çalışma yapacak çok geniş bir alan oldu. Bir yıla yakın Ada’nın ve çevresinin mevsimsel durumlarını da gözlemleyerek çalışma yaptık. Yöre insanı evi açmakla kalmadı, balıkçısı teknesini, marangozuna atölyesini paylaştı. Mezopotamya böyle bir yer. Bu oluşum, hayat bulma süreçleri asıl heyecanlı olan kısım.
Neden hayali bir uygarlık?
Adıyaman, Kahta ve çevresi binlerce yıl pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış. Güçlü uygarlıklar bugüne kadar ulaşan güçlü izler bırakmışlar. Bu uygarlıkların bıraktığı izler Bienal fikrinin ortaya çıkmasına zemin hazırlamış. Nevali Çori açıklarında Kahta sınırlarında bulunan bir ADA üzerinde ‘’hayali bir uygarlık’’ yaratma fikri ile yola çıktık. Bir hikâye anlatmak, bunun için bir arka plan sağlamak ve mevcut uygarlığı tezat yoluyla eleştirmek amacıyla buradaydık. Kommagene Bienali dünyaya yeni bir bakış açısı getirmek adına tasarlanmış sanatsal bir proje. Medeni ve medeni olmayan arasında ikiye bölünmüş bir dünyada yaşıyoruz, bir tarafta statü ve güç, diğer tarafta da keskin bir meydan okuma var. “Bu çekişmenin getirdiği kaos, şiddet ve tartışmalar uygarlık kavramı ile ilgili yeni neler söyleyebiliriz” sorusunu beraberinde getiriyor. En medeni olanın bile kabul edilemez davranışlar sergilediği bir dünyada yeni bir uygarlık yaratmak mümkün mü? Bienale katılan sanatçılarla bu sorunun cevaplarına yoğunlaştık. Tarih hem kültürü, sanatı, siyaseti, dini ve daha birçok şeyi şekillendirir hem de bunlarla şekillenir. Hayalî bir uygarlığın yaratılmasını hem çok zor kılan hem de başarıldığında bu kadar tatmin edici olmasını sağlayan işte budur.
Projede yer alan sanatçılara nasıl karar verdiniz?
Açık mekanlar, adalar, coğrafya, dağ yamaçları, göl kıyıları, dere yatakları Bienal mekanlarının önemli bir kısmını oluşturuyordu. Daha çok yeryüzü sanatı ile uğraşan sanatçılara yoğunlaştık. Bu alanda eserler üreten küratöryel ekibimizde yer alan Varol Topaç’ın katkıları da çok oldu. Kapalı mekânlardaki eserlerde de “hayali bir uygarlık” çerçevesine yakın işler üreten sanatçılar üzerine çalıştık.
Gezerken görüyoruz ki eserler göl kıyılarında, dağ yamaçlarında... Eserlerin yerleştirilmesi nasıl gerçekleşti?
Bienalin ana mekânı olarak ADA’nın seçilmesi Lucianus’a atıftan doğmuştur. Hayali bir uygarlık; kurgusal bir arkeoloji, tarih, dil, ekonomi, semboller, tarım, mimari, gastronomi, moda, kanunlar... Farklı disiplinlerden sanatçılar bu sorulara cevaplarla Kommagene Bienali’nde. Eserlerin önemli bir bölümü Kahta sanayi sitesinde üretildi. 10 tona yakın eserlerden bahsediyorum. Sanatçılarımızın mekânları onlar gelmeden önce belliydi, üretim teknikleri ile mekânlar arasında ilişki kurarak bunları belirledik. Bazı sanatçılarımızla da mekânları gezerek karar verdik. Kimi üretimler doğrudan adalar da oldu. Eserleri gezerken fark edeceksiniz bölgeden parçalarda bulunuyor. Sanatçıların önemli bir kısmı eserlerini Kahta’da ürettiler. Romanyalı sanatçı Peter Pal bir ada üzerinde 10 gün boyunca çalıştı, piramit eserinin tepesindeki üçgenin içinde Fırat Nehri’nin suyu bulunuyor. Sanatçı Genco Gülan’da kireçlerle adalar üzerinde işini üreten sanatçılardan. Atölyelerde üretilen eserleri de mekânlara taşıdık.
Bienal beklentileri karşıladı mı?
Her şey daha çok yeni ama günlük 500’e yakın ziyaretçi geliyor. Nemrut gibi tarihi bir zirveyi günlük ziyaret edenleri de potansiyel bienal ziyaretçisi sayarsak bu sayı katlanır. Ama beklentiler ile ilgili en net veri nehirde. Yıllardır teknesini balık avlamak için kullanan Mehmet Kaptan bienal turlarına başladı. Günde 10 tur yaptığını söylüyor.
YAZAR EVİ PROJESİ YOLDA
Ülkemizde eski uygarlıklardan kalan eserlere gerektiği değerin verildiğini düşünüyor musunuz?
Anadolu’nun her köşesinde mutlaka tarihsel bir uygarlıktan iz var. Bu kadar geniş bir alanda her tarihi eserin başına bir bekçi koymak değil konu, insanımızın daha duyarlı olması gerekli. Kommagene Bienali'nin de bu bağlamda da önemli bir değer taşıdığını düşünüyorum.
Bir sonraki plan nedir?
Bazı eserler sanatçıların Kahta’ya hediyesi olarak kalacak. Bienal sonrası adaları sanatçı rezidansı olarak kullanmayı planlıyoruz. Yazar evi olarak değerlendirmeyi planlıyoruz. Edebiyatla, çağdaş sanatla, kısaca sanatın herhangi bir dalıyla uğraşan sanatçıların projelerini değerlendirip, destek vermeyi hedefliyoruz.