Mezeyi kültürel bir köprü olarak görüyorum
Akra Hotels Antalya’nın ev sahipliği yapacağı 6’ncı Uluslararası Meze Festivali, bu yıl da geleneksel reçeteler ve modern yorumlarla lezzet düşkünlerine sürpriz dolu bir heyecan yaşatacak. Şef Baykaner Gönen, “Türk Mutfağı’nın köklü mezeleri ile Avrupa’nın farklı ülkelerinden gelen yaratıcı tatlar bir araya gelecek” diyor.
Haber Merkezi |DENİZ BURAK BAYRAK
Mezeler, geçmişten günümüze sofralarımızın vazgeçilmez lezzetleri. Bazıları pratik hazırlanışlarıyla bazıları da doyulmaz tatlarıyla lezzet düşkünlerini cezbediyor. Keyifli masaların olmazsa olmaz mezeleri, geleneksel ve modern reçeteleriyle gastronomi kültürünün de kıdemli örneklerinden. Akra Hotels de kapılarını açtığı ilk günden itibaren turizme ve gastronomiye yaptığı yatırımın çıtasını son 6 yıldır daha da yükseltiyor. Düzenledikleri Meze Festivali, bu yıl 6 yaşında. Ülkenin lezzet zenginliğini hem Antalyalılarla hem de farklı kentlerden gelen misafirlerle buluşturdukları önemli bir proje. Bu gastronomi deneyimini, Türkiye’nin her yöresinden yirmiye yakın markayı ve artizan üreticiyi meze başlığı altında birleştirerek yaşama geçiriyorlar. Ben de 26 Ekim Cumartesi günü gerçekleştirilecek bu heyecan verici festivalin öncesinde hem süreci hem de tadacağımız lezzetleri Akra Hotels Executive Chef’i Baykaner Gönen ile konuştum.
Meze Festivali yapma fikri nasıl doğdu ve gelişti?
Gastronominin faaliyet alanımız olan turizm sektörü ve bölgemiz için öneminin farkındayız. Meze Festivali, ülkemizin gastronomi zenginliğini hem Antalyalılarla hem de ülkemizin dört bir yanından gelen misafirlerimizle buluşturduğumuz önemli bir proje. Türkiye’nin her yöresinden yirmiye yakın markayı ve artizan üreticiyi meze başlığı altında birleştirerek konuklarımıza bir gastronomi deneyimi yaşatmak amacıyla ortaya çıkan ve gelenekselleşmesini arzuladığımız bir festival.
Türkiye’nin her köşesinde menüsünde mezeye yer veren binlerce restoran var. Birçoğu da, bulunduğu yörede köklü geçmişe sahip ailelerin girişimleri. Biz de Meze Festivali’miz aracılığı ile bu restoranlara yer vererek kendilerini tanıtmalarına destek olmaktan mutluluk duyuyoruz. Meze Festivali bu anlamda gastronomi alanında büyük bir boşluğu doldurarak yıllar içerisinde festivale katılmak için restoranlardan talep aldığımız bir noktaya geldi.
Mezenin Türk gastronomisindeki önemini nasıl değerlendirirsiniz?
Meze, Türk gastronomisinin en köklü ve keşfedilmesi keyifli unsurlarından biri. Mezenin hem sosyal hem de kültürel açıdan sofralarımızda önemli bir yeri var. Meze, yalnızca bir reçete değil, aynı zamanda birlikte paylaşmanın ve yakınlaştıran sohbetlerin önemli bir parçası. Bu yönüyle, Türk Mutfağı’nın misafirperverlik geleneğini ve sofra kültürünü en iyi yansıtan sunumların başında geliyor. Mezeler, Anadolu’nun bölgesel zenginliklerini ve mevsimsel ürünlerini ön plana çıkararak, yerel malzemelerin ne kadar güçlü ve çeşitli olduğunu ispatlar nitelikte. Ege’nin zeytinyağlıları, Güneydoğu’nun baharatlı tatları, deniz mahsulleriyle yapılan mezeler, her bölgenin kendine özgü karakterini sofralara taşıyor. Bu da Türk Mutfağı’nın çeşitliliğinin ve derinliğinin de kanıtı. Ayrıca, mezeler yaratıcılığa da açık bir alan sunuyor.
Nasıl bir alan açıyor?
Geleneksel tarifler modern dokunuşlarla yeniden yorumlanabiliyor ve her şefin özgün dokunuşuyla yeniden şekillenebiliyor. Bu da mezeyi gastronomi dünyasında hem yenilikçi hem de sürdürülebilir bir unsur hâline getiriyor. Bu noktada meze festivalleri gibi etkinliklerin mezenin uluslararası tanıtım ve mutfak kültürlerinin buluşması açısından önemli bir rolü olduğunu görüyoruz. Türk Mutfağı’nın dünya çapında ilgi görmesini sağlayan festivaller bu anlamda hem yerel hem de küresel bir değere sahip.
“Mesleki yaşamınızda bu festivalin ve mezenin yeri nedir?” diye sorsam…
Bu festival, mesleki yaşamımda Türk Mutfağı’nı ve meze kültürümüzü tanıtma açısından çok özel bir yere sahip. Meze, benim için her zaman paylaşım, yaratıcılık ve yerel zenginliklerin bir simgesi olmuştur. Festival, şef olarak farklı mutfaklardan gelen yeteneklerle iş birliği yapma, yeni tatlar keşfetme ve geleneksel lezzetleri uluslararası bir platformda sergileme fırsatı sunuyor.
Her yıl, festivale yeni reçeteler ve sunumlar eklemek Türk Mutfağı’nın gelişimi açısından beni heyecanlandırıyor. Bu etkinlik, mezeyi sadece bir yemek değil, aynı zamanda kültürel bir köprü olarak görmemi sağlıyor.
Porsiyon küçük, lezzet büyük
Yabancı konukların mezeye ilgisini gözlemlemişsinizdir şüphesiz…
Bunu gözlemlemek oldukça keyifli. Mezeler, farklı mutfak kültürlerinden gelen konuklar için hem alışılmışın dışında bir deneyim hem de lezzet çeşitliliği açısından oldukça cazip. Birçok yabancı konuk, mezelerin paylaşım kültürünü yansıtmasını ve küçük porsiyonlarda büyük lezzetlerin sunuluşunu ilgiyle karşılıyor ve bu konsepte hayran oluyor. Ayrıca, mezelerin hafif ve sağlıklı oluşu, Akdeniz Mutfağı’nı tanımak isteyen misafirlerin ilgisini çekerken; zeytinyağı, baharatlar, otlar, deniz mahsulleri gibi tanıdık malzemelerin farklı kullanımlarını keşfetmek onlar için önemli bir deneyim. Modern sunumlarla geleneksel tatları buluşturduğumuzda, yabancı konuklar genellikle mezeleri sürprizli, yaratıcı ve sofistike olarak değerlendiriyorlar. Bu ilgi, Türk Mutfağı’nın uluslararası arenada ne kadar güçlü bir yer edinme potansiyeline sahip olduğunu da gösteriyor.
Festivalde tadacağımız lezzetlerden biraz söz edelim mi? Kaç çeşit meze planladınız, hangi mutfaklardan neler tadacağız? İçlerinde “Benim için olmazsa olmaz” dediğiniz meze hangisi?
Bu festivalde sizi gerçek bir lezzet keşfi bekliyor! Türk Mutfağı’nın köklü mezeleri ile Avrupa’nın farklı ülkelerinden gelen yaratıcı tatlar bir araya gelecek. Yaklaşık 35-40 çeşit meze, her biri özel sunumlarla ve sürpriz dokunuşlarla karşınıza çıkacak. Zeytinyağının en saf hâliyle harmanlanmış taze lezzetlerden, deniz mahsullerinin ince detaylarına kadar birçok sürpriz sizi bekliyor.
Sadece Türkiye'nin değil, Avrupa'nın en yetenekli şefleri de bu festivalde mutfak sırlarını sizinle paylaşacak. Her lokmada farklı bir kültüre yolculuk yaparken, siz de hem geleneksel hem modern dokunuşlarla tatları yeniden keşfedeceksiniz. Hangi mezeyi ilk deneyeceğinizi seçmekte zorlanacaksınız, ama bir şey kesin: Bu festival, unutulmaz gastronomik sürprizlerle dolu olacak!
Kendinize ve damağınıza en yakın hissettiğiniz mutfak hangisi?
Kendime ve damak zevkime en yakın hissettiğim mutfak Akdeniz Mutfağı diyebilirim. Zeytinyağı, taze sebzeler, deniz ürünleri ve otlar gibi hem doğal hem de sağlıklı malzemelere dayalı olmasıyla bu mutfak bana çok hitap ediyor. Akdeniz Mutfağı’nın mevsimselliğe ve yerel ürünlere verdiği önem, benim mutfak felsefemle birebir örtüşüyor. Zeytinyağının başrolde olduğu yemekler, hafif ama aromatik lezzetler, otların ve deniz mahsullerinin uyumu da kişisel damak zevkime oldukça yakın.