Kulaklar nağme arıyorsa ben o adam değilim
Türkiye’de rock müzik kalesi pop müziğe dönüşmüşken, dalgaların tersine yüzmeye çalışan müzisyen Batu Akdeniz ile yeni teklisi ve gelecek planlarını konuştuk.
Haber Merkezi |Ece Ulusum
Batu Akdeniz, tarzı ve müziğiyle rock müziği ülkemizde diri tutmaya çalışan isimlerden biri. Şimdi işleri biraz daha ileri götürüp hayallerini gerçeğe dönüştürerek rock müziğin efsanevi isimlerinden Simon Kirke ile bir araya geldi. The Reason şarkısında birlikte muhteşem bir performans sergileyen ikili, hem Türk hem de uluslararası rock dünyasına güçlü bir mesaj gönderiyor. Kirke’ün zamansız retro davulları ve Akdeniz’in dinamik rock vokalleri, klasik rock ile modern rock arasında bir köprü kurarak dinleyicileri özgür ruhlu bir müzikal yolculuğa çıkarıyor. Bu röportajda, Batu Akdeniz'den Kirke ile hikayesini dinledik, rock müziğin bugününü ve müzisyenin geleceğe dair planlarını dinledik.
Müzikal kariyerinizde dünyanın en önemli davulcularından Simon Kirke ile aynı stüdyoya girmek ve onunla çalışmak büyük bir deneyim olmalı. Bu süreç sizi nasıl dönüştürdü?
Gördüğüm ve öğrendiğim şey, tam da tahmin ettiğim gibi harika bir insan ve dost olması. Bulunduğu konuma rağmen müthiş bir tevazu sahibi olması ve müziğe olan tutkumuzun jenerasyon farklarına rağmen bizi nasıl birleştirebileceğiydi. Kimyamız anında tuttu ve 3 gün boyunca harika zaman geçirdik. Dünya rock tarihine damgasını vurmuş bir ismin benimle ilgili söyledikleri, kendime olan inancımı ve müziğe olan aşkımı tazeledi diyebilirim.
Instagram’dada ‘heyecanımı gizleyemiyorum! tişörtünü giydiğim adamla çalıyorum’ yazmıştınız. Simon’a bunu yansıttınız mı yoksa belli etmeden cool mu davranmaya çalıştınız?
(Gülüyor.) Tabii ki yansıttım! Cool olmaya çalışmak çok ezikçe olurdu. Dinleyip büyüdüğün bir müzisyenle tanışıp arkadaş oluyorsun, sonra da birlikte çalmaya başlıyorsun. Bu noktada saygını ve sevgini ona hissettirmemek çok loser bir hareket olurdu.
Bir albüm kaydederken stüdyodaki titizlikle sahnedeki özgürlüğü nasıl dengeliyorsunuz?
5-6 yıl önce ilk Türkçe şarkılarımı yayınlamaya başladığımda daha süslü sound'ların, inorganik seslerin peşinden gitmek istedim. Farklı bir şeyler yapmak istiyordum. Zaman geçtikçe bundan vazgeçtim ve şu an canlı sound’umuza en çok yaklaştığımız dönemdeyim. Oldukça çiğ bir rock sound’u elde ettik. Canlı çalarken bazen şarkıları uzatıyoruz, kısaltıyoruz, yeni bölümler ekliyoruz. Biraz kafamıza göre takılıyoruz aslında.
2025 yılında çıkacak albümün için bir merak var. Bu albümdeki şarkılar, Türk rock müziğinin geleneksel yapısına nasıl bir yenilik getirecek? İngilizce ve Türkçe şarkılarınla bu albümde nasıl bir denge kurmayı planlıyorsunuz?
Yaklaşık 1.5 senedir 17 Türkçe şarkı kaydettik. Bunları 1 ya da 2 yeni Türkçe albüm olarak yayınlamayı istiyorum. Bu albümler yayınlandıktan sonra, en azından çok uzun bir süre boyunca Türkçe bir albüm yapmayacağım. Biraz büyük final gibi görüyorum. Daha sonra yepyeni İngilizce rock şarkılarıyla, yurt dışında bir şeyler yapmak istiyorum, çocukluktan beri hayal ettiğim gibi. Yine büyük isimlerle düetler de olabilir. Türkçe albüme dönersek, Türk rock müziğinin geleneksel yapısına bir yenilik getirmek gibi bir amaçla yapmadım bu albümleri. Benim müziğim Batı yakasının rock’n’roll’u daha çok. Türkiye’de müzik yapıyorum diye doğuya bir köprü atmak zorunda hissetmiyorum kendimi, onu taşıyamam zaten. Ne öyle şarkı söyleyebilirim, ne öyle yazabilirim. Nağme yapabilen bir sürü şahane solist var, eğer kulaklar nağme arıyorsa ben o adam değilim.
Rock müziğin kendine özgü bir isyan ve özgürlük ruhu vardır. Türkiye'de bu isyankâr ruhu yansıtmak bazen zorlu olabiliyor. Kendi müziğinizde bu isyan ruhunu nasıl ele alıyorsunuz?
Bence sorumluluğumuz var, bu nedenle yeni albümde daha önce çok değinmediğim politik konulara da değindim. Türkiye’de hüzünlü aşk şarkıları her zaman için çok daha fazla dinlenmiştir ama ben bunu umursamadan birçok kişisel ve toplumsal konuya değindim bu albümde. Çok umursamadım açıkçası, ne dinlenir, kaç dinlenir ne olur diye. Bir tane daha ‘’Eksik’’ yazma peşinde değildim, biraz o duygusal, romantik çocuğu büyüttüm bu albümde.
Türkiye'deki mevcut sosyal ve politik ortamın, rock müziğin ifade gücüne olan etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Müzisyenler bu konuda nasıl bir rol oynamalı?
Gerçekten müzisyen olanlar, yıllardır zaten ellerinden geleni yapıyorlar. Bir toplumsal olayda, hiçbir futbol maçı iptal olmazken sadece onların konserleri iptal oluyor, ilk onlar susturuluyor, ‘’neden konserimiz iptal oldu, bu işten ekmek yiyenler var’’ diyenlere hakaretler yağdırılıyor. Onlar yine de toplum için, insanlar için şarkılarını yazıp söylemeye devam ediyorlar ve edecekler. Gerisine artık toplum karar verecek, seçimlerini yapacaklar.