Karım Rashid: Orijinallikten besleniyorum
Farklılaşmak, özgün olmak, işlevsellik ve bir de arzu… Tasarım felsefesinde genellikle bu ögeleri barındıran dünyaca ünlü endüstri tasarımcısı Karim Rashid, “Yaratıcılık benim zekamdan, düşünce ve deneyimlerimden farklı olmalı” diyor.
Haber Merkezi |HELİN KAYA
Tasarımcı Karim Rashid’in, Kelebek Mobilya için tasarladığı ‘Flytopia Collection’ ürünleri İstanbul Mobilya Fuarı’nda sergilendi. Koleksiyon parçalarını keşfetmek üzerine buluştuğumuz Rashid’i yakalamışken tasarım yolculuğunu ve yeni dijital çağın ögelerini konuşmadan olmazdı…
Tasarım hayatınızda ilk olarak ne zaman önemli bir rol oynamaya başladı?
İlk farkındalığımı babamla birlikte Londra’da yaşarken keşfettim. Daha 5 yaşında babamın kiliselere yaptığı tasarımları takip ederken yaratıcı olmanın önemini anladım. Yani aslında babamın yaptığı işler yaratıcılığımı ortaya çıkarmamı sağladı diyebilirim. Tasarımcı olmanın hayali sırasıyla bana farklı işler ortaya koymanın ve dünyaya yenilikçi yaklaşmanın bilincini aşıladı. Böylece yaptığım işleri daha ileri seviyeye taşıyabildim.
Tasarımlarınızda en çok dikkat çeken şeylerden biri de soft renklerden uzak durmanız. Genellikle canlı ve göz alıcı renklere yer veriyorsunuz. Bunun belli bir sebebi var mı?
Hayatım boyunca renkleri seven bir insan oldum. Renkler hayatımızın bir parçası ve bence insanın modunun pozitif veya negatif yönde değişmesini sağlıyor. Ben daha çok parlak ve güçlü renkleri seviyorum. Günümüzde birçok mimar canlı renkleri kullanma konusunda çekingen davranıyor. Fakat canlı renklerin daha fazla kullanılması biz insanları çok daha mutlu hissettirebilir. Hatta ürettiğimiz ürünleri çok daha ilgi çekilir kılabilir. Dünyayı güzelleştirmek için iyi tasarlanmış, ilham veren ürünler yaratmak, yaptığım işin kaynağı aslında.
Renkler önemli, bunu bir kenara yazdık. Peki, mimari tasarım ürünlerinde başarılı bir ürün ortaya koymak için sizce hangi ilkeleri benimsemek önemli?
Başarının elbette farklı tipleri oluyor. Tasarımı size sadece maddi bir kazanç getirisi sunması içinde yapıyor olabilirsiniz veya ilham verici ürünler tasarlayarak hayata yeni bir soluk getirebilirsiniz. Bu tamamen sizin işlerinize nasıl bakabildiğiniz ile alakalı. Dünyaya yeni deneyimler katacak ürünler tasarlamak sizin işinize olan tutkunuzu ve duruşunuzu da olumlu yönde şekillendirecektir.
Bir tasarımcı olarak her daim yaratıcı olmalısınız. Sürekli bir şeylerden beslenmeli… Bu çoğunlukla sizin için neler oluyor?
Öncelikle bir tasarımcıysanız diğerlerinden farklı olmalısınız. Dünyadaki birçok tasarımcı farklı olduğunu iddia ediyor fakat genellikle öyle değil. Benim tutkum ve beslendiğim nokta her zaman orijinal olmak. Global pek çok markaya tasarım konusunda kendi kimliklerini bulabilmeleri için yardım ediyorum. Ve çalışmalarım sırasında görüyorum ki ürünlerin yaratıcılığı konusunda onlar da kimliklerinin farkında değil. Her zaman bir önceki takip ediliyor ve taklidi oluyor. Herkes aynı şeye kanalize olmuş durumda. Bu bence tasarım arenasında olmaması gereken bir durum. Bu şekilde tasarımcı kendini keşfedemez. Yaratıcılık benim zekamdan, düşünce ve deneyimlerimden farklı olmalı. Açıkçası ben yarattığım ürünlerde sosyal davranışlardan ve teknolojiden ilham alıyorum.
Yeni dijital çağda, yaratıcılığın güçlenmiş versiyonuyla yaşıyoruz. Bu dönüşüm ve değişimlerin tasarım dünyasına nasıl yansıdığını düşünüyorsunuz?
Teknolojinin günden güne kendini yenilemesi yaptığımız işe daha fazla odaklanabilmemizi sağladı. Eskiden kullandığımız kalem ve silginin yerini şimdi yapay zeka ve üç boyutlu programlar aldı. Böylelikle yaptığımız tasarım için kumaşı, renkleri, ürünün ham maddesini gözle görülebilir bir şekilde canlandırabiliyoruz. Geçmişteki insanların asla böyle bir imkanı yoktu.
Bu çok büyük bir değişiklik. Bu bence gerçekten harika. Tasarımlarımı da böylelikle sadece görsel bir döngü olarak değil, bütünsel bir şekilde ele alıyorum ve bunu teknolojinin sınırsız etmenlerinden yararlanarak yapıyorum. Bu şekilde dijital dünyanın insanlara sonsuz bir üretme imkanı tanıdığını düşünüyorum.
Türkiye’ye birçok kez gelerek çalışmalarda bulundunuz. Dünya tasarım arenasında Türkiye’nin yerini nasıl konumlandırırsınız?
10 yıl önce Antalya'ya geldiğimde Mobilya Derneği'nden öğrendiğim şeyler var. 600 CEO ile görüştüm. Problem şu ki, Türk firmaları nasıl global pazarda daha bilinir hale gelebilir? Bunun hakkında bir workshop verdim. Her yıl milyonlarca Euroların döndüğü mobilya sektöründe ihracat için her firmanın çizgilerinde fark yaratmaları gerekiyor. Kelebek’in başlattığı global tasarım vizyonuyla birlikte sektörün tasarım çizgilerinde de büyük değişim başladığını düşünüyorum.
Minimalizm zor fakat insan için önemli
Kelebek mobilya ile yeni bir iş birliğiniz var. Bu süreçten bahseder misiniz? Ne tür ürünler göreceğiz?
Kelebek Mobilya ile neredeyse bir yıldır çalışıyoruz. Bence ilk kısım markanın kültürünü anlamaktı. Bir tasarımcı ilk olarak üç şey yapar: Tarihi araştırır ve marka mirasını anlamaya çalışır. İkinci kısım ise markanın kapasitesini anlamaktır. Teknoloji, markanın kullandığı malzemeler, imkanlar vb. gibi. Üçüncü kısım ise ben markaya ne katabilirim ve onların kendi marka dilini oluşturabilmeleri için nasıl ilham olabilirim? Tüm bu süreç sonunda Kelebek Mobilya için Flytopia Collection’u tasarladım. Son yıllarda görülen trendlerin başında doğaya dönüş geliyor. Çevreyle olan ilişkimiz geliyor. Minimalizm zor fakat insan için önemlidir. Ben buna ‘duygusal minimalizm’ diyorum. 2024’te koleksiyon daha da zenginleşecek ve hem Türkiye’de hem de dünyanın çeşitli ülkelerindeki satılmaya devam edecek.