Karim Rashid: Artık hepimiz minimalist olmalıyız
Çağımızın en iyi endüstriyel tasarımcısı olarak gösterilen Karim Rashid, Verde Stone Gallery ev sahipliğinde Uluslararası Seramik Banyo Fuarı Unicera 2022 için İstanbul'daydı. ‘Plastik Prensi’ lakaplı ikonik tasarımcıyla buluştuk ve modern zamanlarda tasarımın yerini konuştuk: “Günümüzde lüks, serbest olabilmek…”
Merve Yedekçi |Merve YEDEKÇİ
Tasarım dünyasını şekillendiren isimlerin başında geliyorsunuz. Size göre tasarım nedir?
Biz aslında hayata şekil veriyoruz. Tasarım bence bütün kriterlere odaklanıp, oluşan sorunların tamamını görüp ona göre çözüm bulmak... Aslında bu kadar basit. Bana kalırsa doku bile tasarımdır. Tat da ses de tasarlanabilir aslında… Örnek verirsem: İyi bir restoran yapacağınız zaman sesini de düşünmeniz lazım. Dünyayı geziyorum, gerçekten restoranlardaki sesi düşünen yok. Karşımda oturanı, kimi zaman duyamıyorum ya da menüye bakıyorum; o kadar karanlık ki göremiyorum. Bakın bu bir sorundur. Tasarımda en önemli geri bildirim de insan deneyimidir. Mesela bir hastane tasarımından yola çıkalım. İyi bir tasarım sadece sizin tecrübenize katkıda bulunmaz. İyi bir tasarım sizi iyileştirir. Zihninizde pozitif bir algı yaratır. Tasarım budur.
Pandemiyle birlikte lüksün tanımı değişti. Sizin bugünün lüks dünyasına bakışınız nedir?
Günümüzde artık lüks, serbest olabilmek. Eğer boş zamanınız varsa o zamanı nasıl kullanmak istiyorsanız, öyle kullanabiliyorsanız işte bu lükstür. Bunun materyal veya doku odaklı bir değeri yoktur. Kendini serbest bırakabilmektir, tasarımdır. Tabii başka bir yönü daha var; dünyayı yok etmememiz gerekiyor. Hepimiz çok fazla tüketiyoruz. Şöyle bir laf vardır; “Az daha çoktur.” O kadar doğru ki. Özgür olmak istiyorsanız daha aza sahip olmanız lazım. Çünkü ne kadar fazla varsa elinizde o kadar daha az özgür olursunuz. Çünkü daha az tüketmeliyiz, yoksa bu dünyayı yok edeceğiz. Bu tartışılmaz bir gerçek. Artık minimalist olmamız gerekiyor. Azaltmamız ve artık materyallerden arınmanız gerekiyor. O kadar çok ürün üretiyoruz ki aslında dünyayı yok ediyoruz. Biz aslında Dünya’ya tecavüz ettik. Bütün doğal kaynakları yok ettik. Hepimiz çok fazla tüketim yapıyoruz. Yok etmeden tasarlamalıyız. Eğer yaratıcı olarak katkıda bulunmayı öğrenirsek dünya çok daha iyi bir hal alır. Enerjimizi ihtirasa, yolsuzluğa, üstünlüğe ve fanatikliğe değil insanlığa odaklamamız gerekiyor.
Dijital çağın üretim üzerindeki etkisini nasıl değerlendirirsiniz?
Yeni bir çağda yaşıyoruz ve nihayet yaratıcılık artık güçlendirilmiş, desteklenen dönüşüm içerisinde. Hatta mesleğinizde yaratıcı değilseniz ya da yaratıcı bir marka değilseniz var olamazsınız artık. Evet, yaratmak durumundayız. Çünkü dünya bununla yaşıyor. Dijital dünya çok büyük değişiklikler etkisinde. Aslında bu da yeni bölünmeleri beraberinde getiriyor. Bu değişiklikler bizi yeniliklere karşı motive ediyor. Robotik, farklı teknolojiler, yazılım ve bununla beraber örüntüler farklı araçlar devrede. Bunlar benim hayalimde olan şeylerdi zaten. Sanal ortam tüm bu yenilikleri bir yerlere götürme olanağı sağlıyor. Aslında yaratıcılığı da ilhamlandıran bir şey. Tasarımcılar için hızlı portatif yapma olanağı sağlıyor. Dijital değişiklikler bize aslında yeni aletler garantisi de veriyor. Evrimleşen durum bu. Dünya ile aniden herkes konuşmaya, fikrini paylaşmaya başladı. Dolayısıyla yaratıcılık ve yaratım bir süreç olarak öne çıktı. Dijital çağla birlikte yeni bir demokrasi de geldi. Küresel bir demokrasiden bahsediyorum. Çünkü hepimiz internet üzerinde aynıyız. Sınırlar, engeller yok. İnsan ırkı aslında özünde aynı. Ancak son 10 bin yıldır düşünce şöyle oldu: “Biz başkalarından daha iyiyiz daha üstünüz ve daha yüksek bir yerdeyiz…” Ama hayır, hepimiz aynıyız ve katkıda bulunmak için buradayız.
Teknolojiye karşı bir korku da oluştu belli kesimlerde…
Katılıyorum, ama bu da ilginç; neden teknolojiden korkuyoruz ki? Bu kültürün çoğu analog dünyada büyüdü. Akıllı telefonunuzla yürüyorsunuz, belki elektrikli arabanınız var, belki lavabonuzda su aksın diye elinizi oynatıyorsunuz. Sonra etrafınızdaki her şeye sanki 100 yıl öncesinden kalmaymış gibi davranıyorsunuz. O zamanda fiziksel dünyanın diğer kalan kısmıyla örtüşüyorsunuz. Ben teknolojinin hayata katkı sağlamak için var olduğunu düşünenlerdenim. Mesela eve girdiğim zaman koltuğuma oturduğumda Ipad’ime rahat bakabileceğim, rahat yaslanabileceğim bir şekilde tasarım isterim. Hatta leke tutmayan kumaş ve USB girişi olan bir koltuk da....
Yaratıcılık için kendinizi neyle besliyorsunuz?
Her şeye her zaman ilgi halindeydim aslında. Çocukluk yıllarımdaki davranışlarımı düşünüyorum; birçok konuda fikrim vardı. Şimdi de öyle. Müşterilerime farklı fikirler sunabiliyorum. Yaratıcılığımı her zaman çocuk gibi olmaya borçluyum. “Hobinizi mesleğiniz haline getirin” diyorum her zaman. Ben buyum; hobim yok, işim bu. Ve bu işimi hayatımın tamamına endekslemiş durumdayım. Risk alabilen başarılı olur. İşiniz için kendinizi adarsanız başarılı olursunuz. Ne yaparsanız yapın bu dünya da aşkla yaparsanız başarılı olursunuzi katkıda bulunursunuz. Kendinize şunu sormanız gerekiyor: Tasarımcı olarak sadece müşteriye kulak verip, onun yaptırmak istediği her şeyi mi yapıyorsunuz? Ya da yaratıcılığınızla dünyaya pozitif değer mi katıyorsunuz? Bence sorulması gerekenler bunlar… Benim hangi tarafta olduğum ise çok net.
ENDÜSTRİYEL TASARIMIN DAHİ ÇOCUĞU
18 Eylül 1960, Kahire doğumlu Karim Rashid, tasarım camiasının, dünya çapında tanınan en ünlü isimlerinden... Amerikalı tasarımcı, Ottawa Carleton Üniversitesi Endüstriyel Tasarım bölümünden mezun olup 1982 yılında, Ettore Sottsass’ta yüksek lisansını tamamladı. 1993’ten beri de New York’ta kendi tasarım stüdyosunu işletiyor. Uluslararası platformlarda sık sık konuşmacı olarak yer alan Rashid, aynı zamanda endüstriyel tasarım alanında profesörlük de yaptı. Karim Rashid, bugün 4000’den fazla tasarım ve yüzlerce uluslararası ödülün sahibi olup değindiği her alan ve konuya farklı bir bakış açısı getirerek yaklaşımları değiştiriyor.