Kâğıda çizilenler, hatasıyla sevabıyla tek nüsha

Bu hafta, karikatür ve mizah dünyamızın büyük ustalarından, mizahın ve komedinin gerek çizgi gerek yazı ve gerek ‘hareketli görüntü’ alanındaki onca ürününe imza atan Can Barslan’la çalışma masasında buluştuk.

Haber Merkezi |

FARUK ŞÜYÜN

Absürt mizahın Türkiye'deki öncülerinden, ‘Hain Evlat Ökkeş’, ‘Dedektif Sanlı’ karakterlerinin yaratıcısı, Leman’daki ‘Terelelli Pictures’ köşesindeki karikatürlerin çizeri Can Barslan’la sohbetimize çalışma masasının hikâyesi ile başlıyoruz:

Önceki evimizde çalışma odam da masam da küçüktü. Oturduğumuz masayı bu eve geçtikten sonra, odam daha büyük olunca yaptırdım. Yayla gibi bir çalışma masası oldu. Aslında bu modeli bir mobilyacıda görmüş, almak istemiştim, ama çok yüksek bir rakam söylemişlerdi. Ben de fotoğrafını çekip üçte bir fiyatına iyi bir marangoz ustamız vardı ona yaptırmıştım.”

Çizim yaparken hâlâ kâğıdı kalemi tercih edip etmediğini merak ediyorum; “Ben dijital aletlere hiç heves etmedim. Önce kâğıda çiziyorum, sonra gerekirse Photoshop’la müdahale ediyorum” diye anlatıyor ve devam ediyor:

Seviyorum kâğıdı ve kalemi. Bir de şöyle bir şey var; karikatürleri beğenenler zaman zaman imzalı orijinal istiyorlar ya da ben hediye ediyorum birilerine. Tabletle iş yapınca orijinali olmuyor veya çıkış almak gerekiyor. Halbuki kâğıda çizilenler, her türlü hatasıyla sevabıyla tek nüsha. Çevremde de tekrar kâğıda dönmeye başlayan arkadaşlarım var.”

Masada iki ekran var, birisi eski ve bozuk, onu kullanmıyor ama “Koyacak başka yer bulamadık, en iyisi yerinde kalmasıydı” diyor. Masanın üzeri derli toplu görünüyor ‘hep böyle midir’ diye sormadan edemiyorum:

Masam asla böyle derli toplu olmaz. Günlük kullandığım her şey üzerinde durur ve o halini çok seven kedimiz Simba üstüne çıkıp çok eğlenir.”

Masadaki kupalarda farklı renklerde kuru boya kalemler duruyor, onları renkli bir iş yapacağında kullanıyor. Karikatürü önce kurşun kalemle silerek, bozarak çiziyor, sonra yine masadaki çeşit çeşit artline kalemlerle üzerinden geçiyor. Yeniden doğsanız diye başlayan bir anket sorusuna verdiği yanıtta “Tarama ucu olarak doğar, büyüdükçe artline çizim kalemine dönüşürdüm!” dediğini hatırlıyorum. Zaten çini mürekkebini son yıllarda kullanmıyor. Kalem kupalarının yanındaki gözlüklü deve kafası şeklindeki kupa, arkadaşlarının hediyesiymiş.

Ortasında saat olan sarı lacivert bir forma da masada yerini almış. Hangi takımdan olduğunu sormuyorum bile! Anlatıyor:

Dededen, babadan koyu Fenerbahçeliyim. Eskiden daha fanatiktik. Eşim Zuhal de öyle. İkimiz de kongre üyesiyiz. Her yıl kombine alırdık.”

Ve Fenerbahçe’de oturuyorsunuz!

Buralara kutsal topraklar deriz biz! Ancak, beş altı yıldır tribüne pek gitmiyor, maçları televizyondan izliyoruz. Zaten ülkenin genel hali neyse futbolu da öyle oluyor!”

Küba’dan aldığı bebek de Fenerbahçe’nin renklerini taşıyor. Ya sarı lacivert patikler?

“Londra’dan, oğlumuz Deniz için almıştık. Onu da götürmüştük. Aslında bebekliğinden beri onu her yere götürdük. Herkes bebekle zor olur derdi, bize olmadı. Bir müddet giydirdik, sonra atamayıp sakladım.”

Yahya Kemal fotoğrafı?

“Yahya Kemal’e merak saldım, hayatı çok ilginç geldi. Bir de bizim bir akrabamız eğer yalan demiyorsa, beni işletmediyse onunla bir aile bağımız da varmış… Ancak bunu araştırmadım.”

Tombul penguen ve sevimli koyun?

“Tombul pengueni şişman bir arkadaşımız vardı o aldı beni hatırlarsın diye. Şimdi zayıf! Koyunu ise tam hatırlamıyorum galiba Bursa’dan almıştık.”

Hemen sağ yanında yerliler ve papağanın bulunduğu rengârenk bir resim duruyor, “Doğayı ve çok renkliliği çağrıştırıyor bana” diye anlatıyor. “Issız, yabani yerlerde, doğada kaybolmayı severim. Rafting yapmak için Brezilya’ya bile gittim. Bir 10 yılım doğayla geçmiştir. Bu resim o duyguları uyandırıyor bende.”

Altındaki çerçeveli olan?

“Eşime doğum günü hediyemdi. Benim kötü karakterlerimden birisi bilge karakteri, fı.la.ma, p.ç bir filozof. Çok akıllı, aklı hep şeylikte. İsmi, Ulu Bilge Dandoldenyus. Zuhal çok seviyor, hatta dövmesini yaptırdı. Ben de onunla birlikte çizip hediye ettim.”

Halka mal olmuş kahramanlarınızdan biri de Hain Evlat Ökkeş:

“İlk kez dergi sayfalarında annesini pata küte döven, parasını alan sert bir karakter çıkınca bazı okurlar ciddi tepki göstermişti. Ama zamanla alışıldı, kanıksandı hatta onca kötülüğüne karşın sevildi bile, kült oldu. Onu yıllardır çizmiyorum.”

Önceleri fötr şapka giyerken daha sonraları bere takan özel dedektif Sanlı da kahramanlarınız arasında. Absürt karakterleriniz de var; hayali, fantastik bir ülke yaratıyorsunuz, her şey orada çok acayip… Yıllar önce televizyonlara ilk sitcom’ları yazanlar arasındasınız değil mi?

“Mesela Gülşen Abi’yi yapmıştık. O zamanlar daha bu işin suyu çıkmamıştı.”

Bir de film senaryonuz var yine Atilla Atalay’la birlikte:

“Manda Yuvası çevreci bir komedi filmiydi. İlyas İlbey yapımcılığını yaptı, oynadı. Güzel oldu. Söyleyecek lafı vardı filmin, ama çok izlenmedi, televizyonlarda hâlâ bazen gösteriliyor.”

Şimdi neler yapıyorsunuz? Yeni projeler var mı?

“Çok fazla bir şey yapmıyorum, Leman’a devam ediyorum. Orası benim yıllardır çalıştığım bir yer, elim de işlekliğini kaybetmiyor. Atlas Tarih’e her sayıda bir karikatür yapıyorum. Arada projelerle de uğraşıyorum. Yahya Kemal’le ilgili bir hikâye düşünüyorum. Bazen internette oyun oynuyorum. YouTube’ta bilim kanalı Evrim Ağacı’nı seyrediyorum. Oppenheimer filminden sonra kuantum fiziğine merak saldım, ama henüz hiç anlamadım, kafam basmadı kuantuma…”

Zeytinyağında 'var yılı'na girildi: Fiyatlar nasıl etkilenir, düşüş görülür mü? Borsa düşerken paniklemek yerine fırsatları yakalayın Bir ilimizde yanardağ riski! Bilim insanları magma odaları keşfetti: Püskürme ihtimali gündemde EYT'liler risk altında! Uzmanı tarih vererek uyardı: Hak kaybına neden olabilir Aile ve coğrafya etkisi: Zengin doğmak mı, aklını kullanarak zengin olmak mı? Apple Watch'unuzun pil ömrünü iki kat artıracak. Şarj sorununu tarihe karıştıracak 10 etkili ayar