İyi para kazanan bir doktor olmak istiyorum
Burkut Kum, nam-ı diğer KUM ile geçtiğimiz yılın sonunda yayınladığı yeni albümü İstanbul Funk’ı konuştuk.
Haber Merkezi |Zeynep Toker
Rock ve hip-hop’ın farklı türlerini birleştiren KUM ile 9 Şubat Cuma gecesi Babylon’da vereceği konser önce bir araya geldik. Yeni albümü İstanbul Funk’ta lise yıllarında çok etkilendiği müzik türü olan grime altyapısını kullanan KUM, aynı zamanda her zaman içinde barındırdığı arabesk tınılarına da bu albümde yer verdi. “Ben yaşadıkça, biriktikçe şarkılar ortaya çıkıyor” diyen müzisyen, sürekli her bir şeye koşup her bir şeyi yapmak istediğini de dile getiriyor. Yıl içerisinde yazdığı bir filmi bitirmek istediğini söyleyen KUM, aynı zamanda yeni bir albümü de bitirdiğini ve önümüzdeki sonbahar gibi bu albümü dinleyicisiyle buluşturacağını müjdeledi.
İstanbul Funk isimli yeni albümünüzü 8 Aralık’ta yayınladınız. İkilem, Kristal, Nasip ve Missed Calls parçalarıyla albüme göz kırpmıştınız zaten. Şimdi yeni şarkıların da eklendiği bu albümün hazırlık süreci nasıl gerçekleşti?
Bu albümün hazırlık süreci bizim tam Apartmanlar’ı bitirir bitirmez Luca ile “Neden uzun süredir rap şarkıları yapmıyoruz.” dememizle başladı. Türün fazla demokratize olması, kalitesizleşmesiyle birlikte biraz da soğuduk bu türden. Türün güncel haliyle dalga geçme amaçlı yarı mizahi bir yaklaşımımızla gerçekleşti. Şarkıları yapmaya başladıkça eski lise yıllarıma döndüm. Lise yıllarımda grime müziğinden çok etkilenir, dinlerdim. Grime için İngiliz hip hop müziğinin bir alt türü diyebiliriz. Jamaika kültüründen ve Londra'nın gotik kaotik sokak hayatından etkilenerek ortaya çıkmış. Bu gotik metropol duygusu birazcık İstanbul’u da çağrıştırınca, bize Türkçe rap formatını bir de grime altyapısıyla ele alalım fikrini getirdi. Mizahi bir yerden başlasa da gitgide daha da ciddileşti ve her zaman içimde barındırdığım ve kaçamadığım arabesk tınılarını da çağırınca İstanbul Funk gibi bir albüm ortaya çıktı.
Albüm kapağının hikayesi nedir?
O dönemki yakın çalışma arkadaşlarım Baran Avcı, Nisa Aslan ve Rapido Gonzales ile birlikte Kadıköy Moda sokaklarında dolaşırken Paranoya klibini çekmek için girdiğimiz çitlerle örtülü bir inşaat alanı gibi bir şey vardı. Oraya tam atlarken, Baran benim atlamamı analog bir kamerayla çekmiş. O karelerden bir tanesini seçip albüm kapağı yapalım dedik. Güzel yansıttığını düşündük. O Batman logosuna benzeyen KUM logosu da genel albümün bu Gotham City vari melankolik, gotik metropolitan yağmurlu ve gri havasını yansıtmamız adına eklendi.
Daha önce gerçekleştirdiğimiz bir röportajda “Ben yaşadıkça müzik ortaya çıkıyor” demiştiniz. Peki ilk albümünüzü ele alırsak, 2021 yılından bu zamana kadar siz, müziğiniz ve üretim süreciniz nasıl değişti, gelişti?
2021 yılından, yani Türkiye'ye döner dönmez, askerlik sırasında Düşmalarıma’yı çıkarttığım süreçten itibaren ben, müziğim ve üretim sürecim aslına bakarsanız pek de değişmedi. Gerçekten ben yaşadıkça, biriktirdikçe ortaya çıkıyor şarkılar. Çoğu kendiliğinden geliyor. Oturup şarkı yazmaya çalıştığım olmuyor, çalışırsam da daha az güçlü şarkılar ortaya çıkıyor. Böyle bir şey keşfettiğimden beri genelde acele etmemeye çalışıyorum. Acele etmesem de beynim hızlı çalıştığı için mi olsun, hiperaktivitemden ötürü mü olsun veya otizmden ötürü mü olsun bilmiyorum baya üretkenim. Bu da birazcık aslında benim akıl sağlığımı korumak için modern tıbbı reddetmemle alakalı. Yoğun bir iş etiği sayesinde akıl sağlığımı koruyorum diyebilirim. Benim kendime uyguladığım bir tür terapi yöntemi. Ortaya çıkardığım farklı türlerde eserlere, işte Apartmanlar albümü gibi post punk projesi olsun, ondan önce Her Şey Çok Güzel Olacak gibi bir elektronik müzikle alternatif rock’ı karıştırdım… İşte kitaplar vesaire bunların türlerinin de alanlarının da farklı olması aslında benim çocukluğumdan beri kişiliğimin bölük olmasıyla alakalı olabilir. Yani ortada herhangi değişen bir şey yok. Sürekli her bir şeye koşup her bir şeyi yapmak isteyen bir adamım. Yalnız şunu söyleyebilirim, üretimime olan sabrım gitgide birazcık daha oturuyor. Tez canlılığım azalıyor, biraz daha olgunlaşıyorum. Gitgide daha az ve daha kaliteli şeyler yapmaya çalışıyorum. Nicelikten çok niteliği tercih etmeye başladım diyebilirim.
Bir yandan da konserler devam ediyor. Sahnede olmak, dinleyicilerinizle yakın temas halinde olmak sizi nasıl hissettiriyor? O an ne hissediyorsunuz?
Konserleri birazcık azalttım. Çünkü hem kendi işlerim yoğunlaştı hem özel hayatımda gelişmeler oldu ama Babylon konserinden sonra 2-3 konser daha var, sonra yaza doğru tekrar yoğun bir tur temposuna çıkacağım gibi gözüküyor. Sahnede olmak ve dinleyicilerle yakın temas sahnede olmak bana eşsiz bir deneyim yaşatıyor. Müziği uğrana yaptığım insanlarla bir arada buluşup, birazcık garip durulacak ama hep birlikte Allah'a yakınlaşmamızı sağlıyor gibi hissediyorum. O şarkıları bir arada söylerken hepimiz benzer duygu deneyimlerini anımsıyoruz. O anları hatırlayıp, nasıl bu zorlukların üstesinden geldiğimizi beraber kutluyoruz. Bir yandan da çocukluk hayalim gerçekleştirmiş oluyorum.
KUM melankoliden besleniyor diyebilir miyiz?
Melankoliden besleniyorum evet ama bu birazcık benim müziğimin yara bandı etkisini göstermesini istememle alakalı. Hani insanların bir yararına olsun diye müzik yapıyorum. Tabii ki kendi geçimimi sağlamakta ayrı bir konu. Ama sadece geçimim için yapsaydım bu iş, muhtemelen futbolcu veya iş adamı olurdum. Sanatı tercih etmemin sebebi, gerçekten dünyaya insanlara bir katkım olması, bir tür doktorluk diyebiliriz. İyi para kazanan bir doktor olmak istiyorum. Bu yüzden popüler müziğe de bulaştım. Karakterimden ötürü ne kadar o dünyada tam kabul edilemesem de… Artık daha felsefi, varoluşsal ama bir yandan da pozitif şeylerden bahsetmeyi seviyorum. Benim işlerim zaten her zaman dünyadaki zorluklar ve acıları bir engel gibi atlayıp, umut vaat eden bir şekilde daha mutlu bir sonra koşmak üzerinedir. Her zaman mutlu sonşa biter filmlerim.
Toksik Adam isimli bir yayınladınız. Kitap yazma fikri her zaman aklınızda olan bir şey miydi? Nasıl ortaya çıktı?
Kitap yazma fikri her zaman aklımdaydı ve en büyük çocukluk hayallerimden biriydi. Kariyerimin erken dönemlerinde işte 25’li yaşlarımda da Bob Dylan’ın Tarantula’sı gibi bir eser yayınlamak gibi bir hayalim vardı. Kendisi benim idolüm. Benzer konulardan bahsetmiyoruz ama belli bir beat edebiyatından geliyor. Bazı kısımlar daha akademik olsa da beat edebiyatı etkisi var kitabımda. Hatta belki de birazcık saçmalama şeklinde. (gülüyor) Zor bir dönemimde aklımı parçalara bölünmüş bir haldeyken toparlamaya çalışırken hadi bir kitap yazayım dedim. Belli bir dışa vurum sonrası böyle bir yükün altından kalkarsam belki beynimi de daha toparlamış olurum diyerek yazmaya başladım.
Çok özel duyguları bu kitapla insanlarla paylaşıyorsunuz. Aklınızdan geçenleri hiç tanımadığınız insanlara aktarmak sizi rahatlatan bir eylem mi oldu?
Evet, yani şöyle bir şey beynim sürekli çalışıyor, sürekli zor konuları düşünüyor. Bu da beni hem ayakta tutan hem de paradoksal bir biçimde bir anda da hayatımı zorlaştıran bir şey. Ömrüm boyunca düşündüğüm şeylerin bir kısmını bir kitaba adam akıllı aktarırsam hem bunları hatırlamam ve bir arada tutmam daha kolay diye yola çıktım hem de okuyabilecekleri bir tane kitabım olsun istedim açıkçası. Birazcık da egoist olmayan bir yerden kendi öğrendiğim ve bildiğim kadarıyla; objektif bilgi değil de hani bu benim subjektif dünya görüşüm olarak insanlara aktarıp bir şeyler öğretmeye çalıştım. Bir yandan da bu konuları düşünmesi neredeyse popüler kültür tarafından yasaklanmış olan Z jenerasyonuna düşünmeye korktukları şeyleri düşünme fırsatı vermek istedim. Ne kadar ilgileniyorlarsa… En azından benim kitlem için
Yılın daha çok başındayız ama 2024’ten beklentileriniz neler? Bu yıl için ne gibi planlarınız var?
2024’ten beklentilerim, yazdığım bir film var, bu filmi bitirmek istiyorum. Bir tane albüm bitirdim. Bu albüm herhalde önümüzdeki sonbahar gibi çıkabilecek. Ondan önce yaza doğru bir tane hazırladığım bir şarkı var. Bir süredir çıkmasını beklediğim yine rap türünde ama birazcık da kovboy tınıları içeren spaghetti western rap ismini verdiğim yeni oluşturduğum bir türde olacak. Bunun dışında bir tane punk EP’si var. Fanlarımın beklediği. Bunun dışında konserler var. Birazcık da sosyal medyaya vakit ayırmaya başladım artık. Ne yazık ki sevmesem de o dünyayı içinde bulunmam gerekiyor. Çünkü çocuklar orada ve konserlere gelemeyen insanlar için falan da canlı ev konserleri yapmaya başladım.