“İstanbul’un kalbimde özel bir yeri var”
Miles Davis, Michael Jackson, Frank Sinatra, Elton John gibi birçok yıldızla çalışan iki Grammy ödüllü basgitar dehası Marcus Miller, 6 yıl sonra İstanbul’a geliyor. Miller, konser öncesi sorularımızı yanıtladı.
Haber Merkezi |ECE ULUSUM
Basgitar dehası olarak anılan ve UNESCO’nun kölelik karşıtı projesi ‘Slave Route’un sözcüsü seçilen Marcus Miller, 6 yıl aradan sonra Türkiye’de, Kod Müzik organizasyonuyla 31 Ekim Salı günü Volkswagen Arena’da sahne alacak.
2 Grammy ödüllü Miller’ı artık “bizden biri” olarak görmek çok da yanlış olmaz. Pandemi öncesi çok sık İstanbul’a geldi. Ayrıca Türkiye’deki sanatsal ve politik olaylarla hep yakından ilgilendi. Miller uzun aradan sonra vereceği konserde gelenleri cazdan Latin müziğine, afro beat’ten reggae’ye uzanan bir yolculuğa çıkaracak. Heyecanla beklenen konseri öncesi kısa sohbet imkanı bulduk.
Yıllar sonra İstanbul’a geleceksiniz. İstanbullular sizi özledi, peki siz İstanbul’u özlediniz mi?
Kesinlikle! İstanbul’un kalbimde her zaman özel bir yeri var. Şehrin enerjisi, insanlarının sıcaklığı, zengin tarihi, kültürü ve tabii ki inanılmaz müzik sahnesi. Oraya her gittiğimde büyük bir sevgi ve coşkuyla karşılandım. İstanbul’da edindiğim anılar her zaman el üstünde tutulacak… Geri dönüp daha fazlasını yaratmak için sabırsızlanıyorum.
Çok üretken bir müzisyensiniz. Her gün yeni şarkıların yayınlandığı müzik sektöründe siz daha sakin hareket ediyorsunuz. Bunun bir sebebi var mı? Henüz yayınlamadığınız ama yakında yayınlamayı planladığınız şarkılar var mı?
Kaydedilmiş şarkılarım, yazılmış ama kaydedilmemiş şarkılarım ve kafamda var olan şarkılarım var. (Gülüyor.) Konserlerle destekleyemediğim müzikleri yayınlamak istemiyordum. Ama artık turnelere geri döndüğüme göre yakında yeni müzikler yayınlamayı planlıyorum.
Filmler için müzik yapmanın sizi çeken tarafı nedir?
Film müzikleri neredeyse izleyicilerin duygularını yüzde 100 harekete geçirmeye odaklanıyor. Film müziği üzerinde çalışmak beni müziğin bu yönüyle yeniden buluşturuyor. Ve kendi müziğim üzerinde çalışırken, insanlara duygusal olarak dokunma arzusunun kayıtlarıma da taşındığını görüyorum.
Ibrahim Maallouf’un 40. doğum günü için hazırladığı özel bir albümde yer aldınız. İki ses bir araya geldiğinde sözsüz ama etkili bir hikaye anlatımı ortaya çıktı. Albümde yer almanızın ardındaki hikaye neydi?
Ibrahim ve ben 8-9 yıl önce Fransa’da bir şov için iş birliği yaptık. Bu, birlikte çalıştığımız ilk zamandı. O zamandan beri, birkaç yıl önce La Rochelle, Fransa’daki La Franco Folies de dahil olmak üzere birlikte birçok şey yaptık. Üzerinde çalıştığı özel bir projede iş birliği yapmak üzere Avrupa’da olup olmadığımı öğrenmek için zaman zaman arıyordu. Denk geldi. Onunla her zaman harika vakit geçiriyoruz.
Nasıl bir konser olacak?
İstanbul’da konser vermeyeli uzun zaman olduğu için, Türk dinleyicilerimize yeni şeyler ve her zaman çalmaktan keyif aldığımız kataloğumdan bazı şarkılar çalmak için iyi bir fırsat olacak. Blast ve Come Together listede olacak ama son zamanlarda neler yaptığımı da duymanızı istiyorum.
Dünyaca ünlü isimler eşlik edecek
Heyecanla beklenen İstanbul konserinde efsaneye, enstrümanlarında her biri dünyaca üne sahip isimler eşlik edecek. Davis, ustalıklı, parlak, titreşen, şiddetli ama melodik trompet hakimiyetinin yanı sıra besteci ve aranjör kimliğiyle de öne çıkan trompet virtüözü Russell Gunn; alçak gönüllü ve tutkulu Floridalı davulcu David Chiverton; kendini müziğiyle insanlar arasındaki bağı kuvvetlendirmeye adayan aranjör, orkestratör ve film müziği bestecisi de olan saksafon virtüözü Donald Hayes; caz, füzyon, hip-hop ve elektronik müzik tarzlarında klavyeleri yenilikçi kullanımıyla tanınan Julian Pollack Miller’la aynı sahneyi paylaşacak.