İstanbul’un 100 yıllık eğlence serüveni
1955 yılından itibaren İstiklal Caddesi’nde el değiştiren işletme hayatı, sosyalliğin kalbinin attığı diskotekler, kopan Anadolu rock fırtınası ve siyasi gelişmelerden etkilenen İstanbul sokakları… Tarihin bu eğlence kültürü ‘İstanbul Eğleniyor’ kitabında yer buluyor. Kitabın yolculuğunu ve değişen eğlence anlayışını yazar Levent Kaya Ocakaçan anlattı.
Haber Merkezi |HELİN KAYA
Projenin çıkış noktası nedir?
İstanbulluyum, hayatımın büyük kısmını burada geçirdim. Henüz 40 yaşında olmama rağmen kent baş döndürücü bir hızla değişti, haliyle eğlence hayatı da. Herkes 2010’ların ikinci yarısından itibaren hayıflanıyordu. “Beyoğlu çöktü, izleyecek konser, gidecek mekân bulamıyoruz” diye. Özlem Kumrular Kaya, “İstanbul eğlence tarihi diye bir projeye girişelim mi?” dedi. Hiç düşünmeden “tamam” dedim. Kendi aramızda bir iş bölümü yaptık, Özlem 1870’li yıllardan 1950’li yıllara kadar olan kısmı yazdı. Ben de 50’lerden bugüne kadar nasıl eğlendiğimizi yazmaya çalıştım. Aslında bugün daralan kamusal alanın üzerimizde yarattığı bıkkınlık hissi, eğlencenin 100 yıllık serüvenini kaleme almamıza sebep oldu.
Günümüzde İstanbul’un sosyal bir kabuk değişimine uğradığını düşünüyor musunuz?
Eğlence-sanat hayatı denilince ilk akla gelen yer oluyor İstiklal Caddesi. İstanbul’un sosyal birikiminden kopmasının en büyük etkisi orada yaşanan değişim. Siz ne düşünüyorsunuz?
Bu Beyoğlu’nu yeniden bir çekim merkezi haline getirdi. İrili ufaklı birçok tiyatro salonu açıldı, dijital dünya hayatımıza bu kadar girmediğinden sinemaya gitmek için buluşulacak adres yine Beyoğlu oluyordu. 2011’deki masa, sandalye yasakları, Beyoğlu’nu çekim merkezi olmaktan çıkarttı. 2013 gezi olayları daha sonra meydana gelen patlamalar, darbe girişimi, politik çalkantılar, eğlence hayatını başka yönlere savurdu. Beyoğlu, insanların buluşup birkaç aktiviteyi bir arada yapmak için tercih ettikleri merkez olmaktan çıktı. Ama Beyoğlu kendisinden büyüktür, toparlar.
Toplumun içerisinde bulunduğu ekonomik koşulların sosyal hareketlilik ile nasıl bir bağı var?
Sınıfsal uçurum öyle bir hale geldi ki, orta sınıf ve altının eğlenceye ayıracak parası yok zaten. Ama mekanlarda yer bulamıyoruz diyorlar bana. Şehir 20 milyon, yüzde beşinde eğlenecek para olsa zaten birkaç muhitte kümelenen mekanları doldurmaya yetiyor bu. Şehrin periferisinde yaşayanların, “merkeze” ulaşma şansları her geçen gün daha da zorlaşıyor. Şehir kimliğini kaybettiği gibi, eğlence de ucube bir hale geldi. Bunda “Neo-liberalizmin yarattığı her birey çok kıymetlidir” algısının da etkili olduğunu düşünüyorum. Herkes tükettiği sürece çok kıymetli, güzel ama sadece tüketime endeksli dönüşüm eğlence mekanlarını da bugünkü haline getirdi.
Kitap bize sadece toplumun sosyalliğini değil, siyasi darbelerle hareketliliğin nasıl etkilendiğini de gösteriyor. Siyasetin bu konuda rolü ne olmalı sizce?
Siyaset zaten hep içinde. Türk Sanat Müziği yasakları, 6 -7 Eylül olayları, 64 yılında Rumların gönderilmesi, darbeler, 90’li yıllardaki dönüşüm, 2000’li yıllardaki müdahaleler eğlence hayatını doğrudan etkilediler. Siyaset daha çok halka açık etkinlik yapmak için kolları sıvamak zorunda. Mekanların piyasaya göre şekillenmesinin de önü alınmak zorunda. En azından tarihi mekanlarda. Siz bunu piyasa işleyişine bırakırsanız, çok kısa sürede ortalığı tozu dumana katıp girdiği yeri mahveder, daha sonra da yeni yerler arar kendisine.