İstanbul eski ve yeninin canlı bir karışımı
Günümüzün en iyi gitaristleri arasında yer alan Al Di Meola, bu kez farklı bir konsept ile İstanbul’a geliyor. Öncesinde müzisyen Hafta’nın sorularını yanıtladı.
Haber Merkezi |Ece Ulusum
Dünyanın en iyi gitaristlerinden biri olarak kabul edilen Al Di Meola, 40 yılı aşkın kariyerine sığdırdığı muhteşem müzikal yolculuğunu yeniden keşfetmek üzere İstanbul’a geliyor. Epifoni organizasyonuyla 7 Kasım Perşembe akşamı Volkswagen Arena’da gerçekleşecek bu özel konserde, Al Di Meola, alışılmışın dışında elektronik sound’larla hayranlarının karşısına çıkacak.
Geçen yıl geçirdiği kalp krizinin ardından kendini yeniden doğmuş gibi hisseden Al Di Meola, bu konserle müzikal köklerine dönüş yapmayı amaçlıyor. Sanatçı, uzun yıllardır hayranlarının aşina olduğu flamenco-fusion ve akustik trio formatlarından sıyrılarak, Les Paul gitarını tekrar eline alacak. Bu özel gecede, müzikseverler, Di Meola’nın en sevilen üç albümü olan Land of the Midnight Sun, Casino ve Elegant Gypsy’den klasikleşmiş parçaları seslendirecek. Öncesinde müzisyenle sohbet ettik.
Gitarınızı elinize aldığınızda asla değişmeyen duygu nedir? Bunu nasıl tanımlarsınız?
Gitarımı her elime aldığımda, hemen bir rahatlık ve ilham duygusu beliriyor. Bu, eski bir dostla yeniden buluşmak gibi bir şey. Bu duygu, derin bir samimiyet ve sonsuz müziksel olasılıklar parmaklarımın ucundaymış gibi bir potansiyel hissi veriyor. Bu, heyecan, yaratıcılık ve derin bir duygusal bağın birleşimidir ve asla kaybolmuyor.
Yeni albümünüz 'Twentyfour'a ilk ve son eklenen parçalar hangileriydi?
İlk parçası, albümün karmaşık melodileriyle tonunu belirleyen ‘Tears of Hope’ idi. Son eklenen parça ise, genç kızımın keşif ruhunu somutlaştıran ‘Ava’s Dance in the Moonlight’ oldu ve albümü çok kişisel bir perspektifle tamamladı.
Bu albümün yaratım süreci, diğer projelerinizden nasıl farklıydı?
Diğer projelerimden farklı olarak derinden kişisel bir yaklaşıma sahipti. Bu albüm büyük ölçüde Covid karantinası sırasında ev stüdyomda tasarlandı ve kaydedildi, bu da bana zaman kısıtlaması olmadan özgürce deneme yapma imkanı verdi. Süreç daha içe dönük ve organikti, akustik ve elektronik unsurları sorunsuz bir şekilde harmanlamaya odaklandı.
Evinizde özel etkinliklere ev sahipliği yapıyorsunuz, gelenlere yemek ve müzik yapıyorsunuz. Bu nasıl ortaya çıktı?
Evimde özel etkinliklere ev sahipliği yapma fikri, hayranlarımla daha samimi ve kişisel bağlantılar kurma arzusundan doğdu. Bu etkinlikler, müziğimi ve hikayelerimi rahat, gayri resmi bir ortamda paylaşmama olanak tanıyor. Bu, yolculuğumu takip eden destekçilere geri dönmenin ve geleneksel konser formatının ötesinde benzersiz, unutulmaz deneyimler yaratmanın bir yolu.
Sizce başkaları için yemek yapmakla müzik yapmak arasında hangi benzerlikler var?
Hem yemek yapmak hem de müzik yapmak yaratıcı ve ifade edici eylemlerdir. Teknik beceri ve yaratıcılığın bir dengesini içerirler ve her ikisi de duyguları uyandırma ve insanları bir araya getirme gücüne sahiptir. Başkaları için yemek yaparken, tıpkı performans sergilerken veya beste yaparken olduğu gibi, kendinizden bir parça paylaşırsınız ve başkalarına keyifli, unutulmaz bir deneyim yaratmayı hedeflersiniz. Tatmin, bu deneyime katılanların neşe ve takdirini görmekten gelir.
Caz müzikte füzyona olan yaklaşımınızı biliyoruz. Füzyon mutfağı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Füzyon mutfağını, füzyon müziğini sevdiğim nedenlerden dolayı seviyorum. Farklı kültürel unsurları harmanlayarak yenilikçi ve heyecan verici bir şey yaratıyor. Çeşitli müzik türlerini birleştirerek benzersiz bir ses oluşturduğum gibi, füzyon mutfağı da farklı mutfak geleneklerinden malzemeleri ve teknikleri birleştirerek zengin, lezzetli ve beklenmedik yemekler yaratır. Bu, füzyon tamamen deneysellik ve sınırları zorlamakla ilgili.
İstanbul'u bir şarkınızla karşılaştıracak olsanız, hangi şarkı olurdu ve neden?
İstanbul'u, 'World Sinfonia' albümümden ‘Turquoise’ şarkısıyla karşılaştırırdım. İstanbul, tıpkı şarkı gibi, Doğu ve Batı'nın, eski ve yeninin canlı bir karışımı. Tarih ve modernlikle atan bir şehirdir, tıpkı müzikteki karmaşık katmanlar ve dinamik değişimler gibi. İstanbul'un zengin kültürel dokusu, bestelerimi şekillendiren çeşitli etkilerle rezonansa girer.
Müzik prodüksiyonunda yapay zeka ile işbirliği yapmak konusunda ne düşünüyorsunuz? Gelecekte böyle bir projeye girmeyi düşünüyor musunuz?
Müzik prodüksiyonunda yapay zeka ile işbirliği yapmak ilginç bir konsept. Yapay zeka, yeni yaratıcı yollar açma ve kompozisyon ve prodüksiyon için yenilikçi araçlar sağlama potansiyeline sahip. Bunu gelecekte keşfetmeye açığım, çünkü bu, yaratıcı süreci geliştirebilecek yeni perspektifler getirebilir. Ancak, teknolojinin insan sanatçılığını tamamladığı, sanatı gölgede bırakmadığı bir dengeyi korumak önemli.
Eşiniz, kızınızın size makyaj yaptığı bir video paylaştı. Genç bir kızla vakit geçirmek size hayata dair yeni bir bakış açısı nasıl kazandırdı?
Kızımla vakit geçirmek son derece zenginleştirici oldu ve bana yeniden bir merak ve neşe duygusu kazandırdı. Onun masumiyeti ve yaratıcılığı, meraklı ve açık fikirli olmanın önemini hatırlatıyor. Ayrıca bana sabrı ve basit, günlük anları değerli kılmanın önemini öğretti. Bir baba olmak, hayatıma ve dolayısıyla müziğime daha derin bir duygusal boyut kazandırdı.