“İş ve yaşam dengesini kurabiliyorum”
“Spor dışı en büyük hobim 5 köpek ve 2 kedimizle ilgilenmek oluyor. İnsanlara yardım etmek kadar hayvanlara yardım etmek de bana çok huzur veriyor.”
Fatoş BOZKUŞ - İŞ DIŞI
Pierre Fabre Birleşik Krallık ve İrlanda Genel Müdürü olarak atanan Dr. Hande Demirdere, iş ve yaşam dengesini zor da olsa kurmuş iş insanlarından biri. Bunu zamanını doğru yöneterek sağladığını anlatan Demirdere’nin en büyük hobisi ise çalışmak ve üretmek…
Altı yıldır Pierre Fabre Türkiye genel müdürü olarak görev yapan Dr. Hande Demirdere, Mayıs ayında şirketin Birleşik Krallık ve İrlanda Genel Müdürü olarak atandı. Londra’ya taşınma hazırlığı yapan Demirdere ile bir araya geldik ve HAFTA okurları için samimi ve keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Bir tıp doktoru olan Hande Demirdere, en büyük hobisinin çalışmak ve üretmek olduğunu söyleyen iş insanlarından. Hatta başarısının sırrının bu olduğunun da altını çiziyor.
Hayattaki bir misyonunun da tüm dünyaya Türk insanının ne kadar özel olduğunu anlatmak olduğunu aktaran Demirdere, “Ben hangi ülkede hangi pozisyonda olursam olayım güzel ülkemizi ve insanımızı anlatmaya devam edeceğim” diye de ekliyor.
Siz tıp eğitimi almış bir dahiliye uzmanısınız. Tıp okumak kendi seçiminiz miydi?
Evet, kendi seçimimdi. Çocukluğumda doktorculuk oynardım. Çocuk yaşlarımda bile oyuncaklarımı iyileştirmek beni mutlu ederdi. Sınavlara hazırlanırken dershanenin yönlendirmesiyle bir ara Boğaziçi Endüstri Mühendisliği’ne hazırlanırken buldum kendimi. Ama sınava bir ay kala hayalimdeki mesleğin doktorluk olduğunu hatırlayıp tercihlerime sadece tıp yazdım.
İlaç ve dermokozmetik sektörüne sizi çeken ne oldu?
Her şeyden önce ben bir dahiliye uzmanıyım ve bu mesleği çok isteyerek seçtim. Bununla beraber branşım gereği hep kronik hastalıklarla ilgileniyordum, birbirine benzer, uzun tedavi süreçleri, sonuca ulaşmanın zaman aldığı ve ne yazık ki her zaman da sonuca ulaşamadığımız hastalar ile ilgileniyordum. Oysa benim yapım daha hareketli… Rutini çok sevmeyen, sonuç ve başarı odaklı biriyim. Bireysel çalışmaktan çok takım halinde çalışmayı seviyordum ve böylece klinisyen olarak çalışmanın bana uygun olmadığını anladım. Bu mesleği seçmemin ana nedeni insanlara yardımcı olmak, hizmet etmek, iyileştirmekti ve bunun tek yolu klinisyenlik değildi. Doğru tedavinin doğru hasta ile buluşmasını sağlamanın da aynı amaca hizmet ettiğini düşündüm ve ilaç firması serüvenim böyle başladı. Dermokozmetik sektörüne gelince ben onu değil o beni seçti sanki. Pierre Fabre İlaç’ın Genel Müdürlüğünü yaparken şirket bir transformasyon sürecine girdi ve daha önce ülkelerde ilaç ve dermokozmetik ayrı ayrı yönetilirken birleştirilmesine karar verildi. Bu görev bana teklif edilince de bu yeni alanı tanımanın heyecanını yaşamaya başladım ve açıkçası ilaçtan daha fazla keyif alarak çalıştım.
Yoğun iş temposu içinde iş ve yaşam dengesini rahatlıkla kurabiliyor musunuz?
Güneş enerjisi ile çalıştığımı düşündüğümden güne erken başlar, erken bitiririm. Çok kolay olmasa da bence dengeyi kurabiliyorum. Ama bunu zamanımı doğru yöneterek aynı anda birden fazla işi yapabildiğim için sağlayabiliyorum. Koşu bandında yürürken eşimle sohbet ettiğim, maillerime bakarken kızımın ödevlerine yardım ettiğim oluyor. Bu dengede önemli olan kantitatif değil kalitatif zaman geçirmek. Ailece yoğun tempoya alıştığımız için bir araya geldiğimiz zamanları dolu dolu geçirebiliyoruz.
Spor olarak sadece yürüyor musunuz?
Kendimi iyi hissetmemin öncelikli koşulu, spor yapıp dinç olduğumu hissetmek. O yüzden gerekirse odanın içinde yürüyorum ama hayatımda her daim spor vardır. Anlayacağınız yürümek ve kondisyon bisikleti kalıcı sporlarımdan. Yanlarında dönemsel olarak tenis, yoga, yüzme pilates gibi heveslerim değişebiliyor. Spor dışı en büyük hobim ise giderek sayıları artan; en son 5 köpek 2 kedimizle ilgilenmek oluyor. Çoğunun kaderi bir şekilde bizimle kesişiyor, insanlara yardım etmek kadar hayvanlara yardım etmek de bana çok huzur veriyor.
Müzikle aranız nasıl?
Eskiden hayatta en keyif aldığım şey şarkı söylemekti. Şimdi kızımla şarkı söylemek oldu. Ailece şarkı söylemeyi seviyoruz. Kendi kendime gitar ve piyano çalmayı da öğrendim ama en keyiflisi hala şarkı söylemek.
Piyano öğrenmeye ne zaman ve nasıl başladınız?
Müzikle uğraşmak hoşuma gittiğinden ve notaları da önceden bildiğim için kendi kendime popüler şarkıları çalmaya başlamıştım. Ama asıl 10 yıl önce kızımı piyona çalmaya teşvik etmek için ders aldığımızda kendimi geliştirdim ve 2 elle çalışmaya başladım.
En severek çaldığınız parçalar hangileri?
Astor Piazzolla`dan Oblivion çok huzur verdiğinden; My Way de aynı zamanda severek çalabildiğim nadir parçalardan olduğundan…
Ailece birlikte nasıl zaman geçirmekten hoşlanırsınız?
Hafta içi birlikte yemek yeme şansımız çok olmuyor. O yüzden hafta sonu brunch ve akşam yemeklerimiz çok keyifli oluyor. Hayatımızda seyahat çok olduğundan birlikte seyahat etmek en büyük keyfimiz. İş dışı da 2-3 ayda bir ailecek tatil yapmaya gayret ediyoruz. Eşim ve benim iş seyahat programları, Derin’in okulu derken çok zor oluyor ama yine de bu vesile ile birlikte daha fazla zaman geçirebildiğimizden 2-3 ayda bir kısa da olsa birlikte seyahatimiz oluyor.
Siz dermokozmetik alanında yöneticilik yapan bir doktorsunuz. Kişisel bakımınızda nelere dikkat ediyorsunuz? Bu anlamda günlük ritüelleriniz var mı?
Her ne kadar bir hekim ve cilt bakımına önem gösteren bir kadın olsam da bu konuda bilinçlenmem Pierre Fabre ailesine katıldıktan sonra oldu. Güneş seven bir yapım olduğu için sadece yazın güneş kremi kullanıyordum ve yüzümde birçok leke oluşmuştu. Artık günlük rutinimde güneş kremi de var. Cildimi temizlemeye ve nemlendirmeye önem veriyorum. Bu doğrultuda bünyemizde bulunan markaların ürünlerinden destek alıyorum. Bol su içmek de cilt bakımım için çok önemli. Ben günde en az 2 litre su içmeye özen gösteriyorum.
Hayatınızda yakın zamanda yeni bir sayfa açılıyor. Artık şirketin Birleşik Krallık ve İrlanda Genel Müdürü olarak Londra'da yaşayacaksınız…
Evet, Londra’da yaşayacağım. Kızım orada okula gidecek. Eşim Türkiye’de önemli bir pozisyonda çalıştığı için yanımıza taşınamayacak. Dolayısıyla bir ayağımız yine Türkiye’de olacak. Öncelikle kariyerimde bu noktaya gelmeme vesile olan başta eşim olmak üzere hayatında giren tüm ekip arkadaşlarıma ve paydaşlarımıza sizin vesilenizle teşekkür etmek istiyorum. Benim hayattaki bir misyonum da tüm dünyaya Türk insanının ne kadar özel olduğunu anlatmak. Ben bu misyonuma devam edip hangi ülkede hangi pozisyonda olursam olayım özel ve güzel ülkemizi ve insanımızı anlatmaya devam edeceğim.
Yaz tatili mi kış tatili mi?: Yaz-Yaz-Yaz
En sevdiğiniz yemek: Geç saatte yapılan uzun kahvaltı gibisi yok
Favori tatil beldeniz: Bodrum
En çok görmek istediğiniz ülke-şehir: Maya Tapınakları/Meksika
En son okuduğunuz kitap: Sesli kitap dinliyorum genelde. Ahmet Ümit- Bir Ses Boler Geceyi…
Unutamadığınız sinema filmi: Çok özel filmler var ama sinemada 2 kez izlediğim tek film Aslan Kral, o zamanlar kızım doğmamıştı, kendim için izlemiştim.
En son izlediğiniz dizi: Netflix Vortex- Sanal dünya ve polisiye bir arada
Favori restoranlarınız: Ali Ocakbaşı, Oligark
Çay mı, kahve mi: Sabah kahvaltısında çay; günün ikinci yarısı enerji için sütlü kahve
En son aldığınız elektronik eşya: Londra’da yeterince TV olmadığı için TV yerine projektör
Yeni bir merakınız var mı: Birleşik Krallık ve İrlanda’yı keşfetmek olacak