İnsanı anlamak ve anlatmak için yazıyorum

Edebiyat dünyasına 2008 yılında adım atarak yayınladığı eserlerle birçok ödül almayı başaran Nihan Eren, şimdi ise insanın içinde var olan keşfetme duygusuna bir geçit araladığı yeni kitabı ‘Nefeshane’ ile karşımızda. Kitabın yolculuğu dinlemek üzere yazar ile buluştuk: ‘’Benim Nefeshanem yazı masam.’’

Haber Merkezi |

HELİN KAYA

İlk yayınlanan kitabınız ‘Yavaş’ ile edebiyat dünyasına adım attınız. Bunları ‘Kör Pencerede Uyuyan’ ve  ‘Hayal Otel’ takip etti… Şimdi ise ‘Nefeshane’ ile karşımızdasınız. Yazarlık dünyanızda nasıl bir kapı araladı?

Yazmak benim doğuştan getirdiğim, varoluşumda gizli olduğunu henüz Yavaş’ı yazmaya başlamadan önce bile bildiğim bir durum. Dolayısıyla Nefeshane benim yazarlık hayatımda ayrıca bir kapı aralamadı veya olmayan bir şeyi ortaya çıkarmış da değil. Zaten ben hep buydum. Fakat yazıyla kurulmuş bir ömrün dördüncü kitapla beraber büyüyen bazı güzel sonuçlar var, bunların karşılığını almak çok güzel. Yeni kitabımı bekleyen okurlar, her kitapla büyüyen bir okur kitlesi, daha çok insana ulaşabilmek ve Nefeshane’nin okurda bulduğu karşılık tabii ki benim için büyük mutluluk verici.

‘Nefeshane’ oldukça ilgi çekici bir isim. Kitaba bu ismi vermenizin özel bir anlamı var mı?

Evimi ama özellikle de yazı odamı hep nefeshanem olarak görmüşümdür, bendeki ismi uzun zamandır budur yazı odamın. Bir de şunu da anlatmadan geçemem, bu kadar yazmayı seven, yazmakla bir bütün olmuş bir insanken bile benim bir yazı odam çok sonra oldu. Ben ütü masalarında, mutfak masalarında, kafe masalarında, üniversite asistan odalarında, otel odalarında yazmışımdır. Kendi nefeshanemi öyle çok aradım ki nefeshane üzerine yazmaktan başka çarem yoktu. Benim nefeshanem yazı masam. Peki başkalarının aradığı nefeshane neresi? Hayat bizlerin nefeshanesi mi yoksa hapishanesi mi? Kendi ellerimizle zulüm ve cendereye mi yoksa bir cennet bahçesine mi çeviriyoruz hayatlarımızı? Okuru bu soruları sormaya davet eden bir kitap Nefeshane.

Kitap insanın içinde her daim olan keşfetme ve arayış duygusuna odaklanıyor. Bu duyguları kaleme almanın öneminden bahseder misiniz?

İnsanın içindeki arayış hiç bitmez. Hayatın yalnızca fiziksel ihtiyaçlarımızı karşılaması gerektiğini düşünüyor olsak da -barınma, iş güç, ekonomi gibi- esas duygusal ihtiyaçlarımız bizim kim olduğumuzu belirler ve yaşamı nasıl kurup şekillendireceğimizin temel etkisini verir.

Sevmek sevilmek için, sosyal statü ve başarı elde etmek için ödediğimiz bedelleri, göze alabildiklerimizi belirleyen şey aslında içsel nedenlerimizdir. Truva Savaşı’nın bile aslında aşk yüzünden çıktığını unutmayalım. Bütün mücadeleler, savaşlar, hayat gaileleri hatta bilim ve icatlar bile insanın içindeki merak duygusundan, daha ileriyi görme arzusundan, yaşama yönelik sevgi veya sevgisizliğinden, bıkkınlık ya da coşkusundan yahut korku ya da cesaretinden ileri gelir. Bunların edebiyata konu olmasından daha doğal bir şey olamaz diye düşünüyorum. Sonuçta insanı anlamak ve anlatmak için yazıyorum.

Okur İstanbul’u hangi yönleriyle yaşayacak kitapta?

Her yönüyle. Agresif, kaotik, kalabalık ama bazı bakımlardan huzur veren yanıyla da. İstanbul’un kalabalığından, keşmekeşinden dem vururuz hep. Fakat bazı insanlar İstanbul’a sırf bu özelliği nedeniyle gelirler. Saklanmak, görülmemek ve kalabalıklarda kaybolarak özgürce yaşayabilmek için. Fakat aynı zamanda bazı insanların içinde olan görülme arzusunu da karşılayan bir şehir İstanbul. Medya ve müzik sektörü içinde olup sahne ışıklarının üzerine dönmesini yana yakıla isteyen yolun başındaki insanlar da var bunu başarmış ama yine de tatmin duygusu elde edememiş insanlar da var Nefeshane’nin İstanbul’unda. Tarihi var, Şahmaran’ı var, mezarlıkları, Boğaz’ı, Sarayburnu, periferisi, güzel ve çirkin sokakları ve tüm bunların bir aradalığıyla İstanbul Nefeshane’nin baş karakteri.

Kitap sekiz ayrı bölümden oluşuyor. Tüm bu bölümlerin vermek istediği ortak bir mesaj var mı?

Mesaj yazardan okura doğru inen bir öğreti gibi hareket etmeye mahkumdur. Çünkü okurun bizden daha az bildiği, yönlendirilmesi gerektiği, bunun da en iyi mesaj içeren yapıtlarla yapılacağı ön kabulünden hareket eder. Bunun benim edebiyat anlayışıma aykırı olduğunu söylemek isterim öncelikle. Ben, tersine Nefeshane’yle birlikte bir dayanışmaya davet ediyorum okuru. ‘Nefeshane’ diyor ki; organize bir biçimde işlemeye alışmış bir iktidar mekanizmasının bizi, hepimizi maddi manevi benzer çöküntülerde nefessiz bıraktığını ama hayatın temel işleyişinin tüm mekanizmalardan bağımsız ilerleme gücü olduğunu söylüyor. Yani bizim buradan ancak birlikte çıkacağımızı…

İşte 2025’te dünyayı bekleyen tehditler! Borsada servet inşasının formülü uzun vadeli yatırım 500 bin ve 1 milyon TL'lik konut kredisinin aylık ve toplam ödemesi ne kadar? Meta'dan işten çıkarma kararı İngiltere Merkez Bankası dijital pound kararını erteledi Aile Yılı desteklerinin şartları belli oldu