‘İlhamımız zeytin ağaçları’
Biri doktor diğeri sanatçı olan çiftin doğa içinde, bahçede düzenledikleri Sounds of Paşaköy konserinin üçüncüsü gerçekleşti. Etkinlik sahipleri ile bu özel müzik şölenini konuştuk.
Haber Merkezi |Ece ULUSUM
Yaşayan alanları sahneye dönüştürmek, konserlere doğa deneyimi katmak dünyada var olan, Türkiye’de ise özlemle aranan bir konser formatı. Avrupa’da bahçelerde gerçekleşen klasik müzik performanslarından esinle Ortopedi ve Travmatoloji, El Cerrahisi ve Mikrocerrahi Doktoru Prof. Dr. Eftal Güdemez ve Heykeltıraş Damla Güdemez Sounds of Paşaköy’ü hayata geçirdi. Assos Paşaköy'deki evlerinin bahçelerinde düzenlenen konserin tüm gelirleri ise toplumsal fayda için harcanıyor. Bu yıl elde edilen gelir Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışlanıyor.
Assos’u kalkındırmak, bölgenin doğal güzelliklerini koruyarak etkinlik yapmak, klasik müzikseverlere yeni deneyim kazandırmak gibi amaçları olan Eftal Güdemez ve Damla Güdemez etkinliğin detaylarını anlattı.
Bu projenin ortaya çıkışı nasıl oldu?
Paşaköy bizim ikinci evimiz ve çevresi zeytin ağaçlarıyla dolu. Bu ağaçların altında dostlarımızla sohbet etmek ve müzik dinlemekten hep çok keyif aldık. Klasik müziğe karşı olan ilgimiz de bizi keyif aldığımız bu iki şeyi birleştirmeye teşvik etti. Bu keyfe daha fazla insanı dahil etmek istedik ve Sounds of Paşaköy ortaya çıktı. Yani asıl ilhamımız zeytin ağaçları da diyebiliriz. Ayrıca yıllar önce bu coğrafyada yaşayan insanlar bugün antik tiyatro dediğimiz yerde yine müzik yapıp, dinleyip keyif alıyorlardı. Biz bu ruhu sürdürmeyi ve ilerde de uluslararası bir klasik müzik festivaline evrilmesini hayal ettik.
Etkinliğin bu yıl üçüncüsü gerçekleşti. Katılımcıların ilgisi nasıl?
Bu sene bize Borusan Quartet deyim yerindeyse bir şölen yaşattı. Mavi ve yeşilin birleştiği evimizin bahçesinden Borusan Quartet’in notaları yükselirken bütün davetlilerimizin ruhunun dinlendi. Gün batımı, hafif bir esinti ve uzaktan gelen kuzu sesleriyle birleşen klasik müzik deneyimi davetlilerimizin çok hoşuna gidiyor.
Burası bir ev, bir kulis yok, teknik sahne imkanları da kısıtlı. Konser öncesi nasıl bir hazırlık oluyor?
Konserin hazırlığı aylar öncesinden başlıyor ve her detayı ile ilgili en ince ayrıntısına kadar yavaş yavaş çalışıyoruz. Bu işe gönüllerini koyarak emek veren ekibimiz de deneyim sahibi oldu. Evimizde, bahçemizde yapıyoruz konserlerimizi; dolayısıyla müzisyenleri de evimizde misafir ağırlıyormuş gibi konuk ediyoruz. Sahne konusu bambaşka bir konu. Bütün sihir zeytin ağaçlarının altında, doğayla baş başa bir ortamda konserin gerçekleşmesi. Dolayısıyla sahne kurulsa bile doğallığını kaybetmesine izin vermiyoruz.
Sofar adında bir platform var. Indie müzisyenler için müzikseverler evlerini açıyor, mini konserlere ev sahipliği yapıyor. Sizin de oda müziğine uygun bir platform kurmak gibi bir yaklaşımınız olur mu?
Biz müziğin her atmosferdeki haline hayranız. Büyük kapalı salonlardan, açık hava etkinliklerine kadar her atmosferin insanda yarattığı duygunun farklı ve kendine özgü olduğunda inanıyoruz. Sounds of Paşaköy’ü de farklı yapan doğanın bütün güzellikleriyle bir arada olması. Biz klasik müziğin, ruhu olan tarihi mekanlarda ortamın doğal sesleri ile harmanlanmasını arzuluyoruz. Vizyonumuz ve misyonumuz da bu doğrultuda olduğu için bu şekilde devam edeceğiz. Hayallerimizi gerçekleştirip yolumuzda ilerledikçe belki bir gün Sofar benzeri bir platformun ülkemizde var olmasına öncülük eder ve pek çok kişiye ilham oluruz.
Bir sponsorunuz da var. Sponsorla bir araya gelişiniz nasıl oldu?
Kendileriyle organizasyonumuzun çok uyumlu olduğunu düşünüp onlara bahsettiğimizde sponsorluk fikrine çok sıcak baktılar. Bize ve projemize inandılar. Bu sayede bir kez daha gördük ki, E.C.A. sanatın ve sanatçının her zaman destekçisi.
Sizi yıllar önce bir araya sanat mı getirdi?
Yıllar içinde müzikle ve sanatla hep iç içe yaşadık. Birimizin doktor oluşu ve özellikle ortopedist ve el cerrahı oluşu, branş olarak uzmanlığının müzisyenlerin rahatsızlıklarını da kapsaması; diğerimizin halkla ilişkiler uzmanı olmasına rağmen zaman içinde heykel sanatına olan tutkusuyla başlayan sanat serüveni derken hayatımızın hep bir parçasını bu şekilde yaşadık ve yaşıyoruz. Birbirinden farklı hayat görüşlerini ve yaşamları tek bir sanat eserinin bile bir araya getirebildiğine inanıyoruz. Bu doğrultuda da farklı mesleklerden ve kesimden dostlarımızı evimizde ağırlayarak klasik müzik karşısında birleşiyoruz.
Gelecek planlarınız nedir?
En büyük hayalimiz Sounds of Paşaköy’ü Assos Antik Tiyatro’da binlerce katılımcıyla görmek. Etkinliğimize 2021’de 50 katılımcıyla başlamıştık. 2022’dda yaklaşık 150 davetlimiz evimizi şenlendirdi. Şimdiyse 300’e yakın katılımcı sayısına ulaştık. Evimizin bahçesinde dostlarımızla başlayan konserlerimizi uluslararası bir düzeye taşıyarak binlerce kişiye açık bir organizasyon haline getirmeyi hayal ediyoruz.
MÜZİK VE SANAT AYVACIK’A YAKIŞIYOR
Yıllardır Ayvacık’a gelir, tatil yaparım. Ayvacık, klasik müziğe çok yakışıyor derim. Siz ne dersiniz?
Assos 3000 yıllık geçmişiyle, bugünüyle, tarihiyle yıllardır sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapmış bir bölge. Bundan yüzyıllar önce de antik tiyatroda müzik ve sanat varmış. Bu yüzyılda bizim yaptığımız da bunu devam ettirmek aslında. Biz buranın tarihi dokusundaki sanatı konserlerimizle yaşatmayı arzuluyoruz. Dolayısıyla haklısınız, müzik ve sanat Ayvacık’a çok yakışıyor.