“İlhamımı müşteri kitlemden alıyorum”
Moda dünyasının ‘gürültücü ve asi çocuğu’ Philipp Plein, yeni gözlük koleksiyonunu tanıtmak için İstanbul’daydı. 45 yaşındaki tasarımcıyla bu vesileyle bir araya geldik ve ‘ihtişamlı’ stilinin çıkış noktasını konuştuk.
Haber Merkezi |ASLI BARIŞ
Size ‘ışıltının kralı’ diyorlar… Lakabınız hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çok hoşuma gidiyor. Ama sadece ışıltının kralı değil, her şeyin kralıyım aynı zamanda… Yoksa bilmiyor muydunuz?
Öyle diyorsanız öyledir… Markanızın stili, tıpkı sizin gibi oldukça iddialı, oldukça maksimalist… Siz nasıl tanımlarsınız?
Yapay elmaslar, kafatasları, devasa logolu şatafatlı tişörtlerimi seven herkes Philipp Plein markasını tanımlar. Müşterilerim arasında Nicolas Cage, futbolcu Cristiano Ronaldo gibi isimler var… Markam, göz alıcı bir tişörte bin dolar harcadığını söyleyebilmek isteyen insanlar için. Benim icat ettiğim bir durum da değil: Özellikle İtalyan modasında maksimalist tarzının önemli öncülleri var; Versace, Dolce & Gabbana ve Roberto Cavalli bunlardan birkaçı… Ama altını çizmek gerekirse, ilham aradığım yer moda dünyası değil.
Biraz açabilir miyiz bunu? Neyi kastediyorsunuz?
Bu cümleyle, son dönemin popüler akımlarından ‘sessiz lüks’ konusunda fikirlerinizi de öğrenmiş olduk sanırım…
O da bir eğilim, ama moda sıkıcılığı sevmez. Yaratıcılığı sever. İsrafı farklı şekillerde de önleyebiliriz, sürdürülebilirliği değişik modellerle de yakalayabiliriz. Bakacak olursanız ben kariyerime, aileme ve arkadaşlarım için mobilya tasarlayarak başladım. Tasarımlarım iç mimarlık alanında ilgi görünce kendi adımı taşıyan şirketimi kurdum. Hiçbir malzemeyi israf etmek istemedim, mobilyalarda kullandığım arta kalan derilerden çanta ve aksesuar yapmaya başladım. Markam da böyle patlama yaptı: 2003 yılında, bir Alman ticaret fuarında Moet & Chandon için bir salon tasarlamam istendiğinde, artan parçalardan yaptığım aksesuarlarımı satmama da izin verildi. Bir günde 100 bin Euro'nun üzerinde para kazandım ve böylece bir yıl sonra moda markamı kurmuştum.
Hazır çıkış noktasından bahsetmişken, moda dünyasına başlangıcınızdan bahseder misiniz?
25 yıldır endüstrideyim, 12 yılı aşkın süredir defile yapıyorum. Markayı kurduğumda 20 yaşındaydım. O zamanlar hukuk öğrencisiydim. Birkaç yıl sonra bu markaya odaklanmak için üniversite kariyerime ara verdim. İlk defilem Milano'da eski bir kilisedeydi. Fransa'nın eski Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin oğlu Pierre Sarkozy DJ'lik yapıyordu. Küçük bir mekan, birkaç yüz kişi. Çok heyecanlı ve gergindim çünkü insanların defileme gelip gelmeyeceğinden emin değildim. Milano'da defilelerin çok özel olduğu bir dönemdi. Her markanın birkaç genel yayın yönetmeni ve birkaç VIP'den oluşan küçük bir kitlesi vardı, ancak biz başından beri çok daha farklı baktık izleyicimize. Asla kimseyi dışlamak istemedim. Herkesin defileme katılmasını istediğim için basın ve müşterilerim dışında arkadaşlarımı, çalışanlarımı ve tedarikçilerimi de davet ettim. Kalabalık yıllar içinde bu şekilde büyüyerek binlerce kişiye ulaştı. Belirli bir müşteri kitlem var ve onlar beni çok seviyor. İlhamımı müşteri kitlemden alıyorum.
Müşterileriniz dışında size neler ilham verir?
Sanırım en çok seyahat etmek diyebilirim. Farklı olanları görmek ve denemek için İsviçre Lugano’da, Cannes'da ve New York'da olan evlerimde vakit geçiriyorum. Kendime de ayıracak çok vaktim olduğu söylenemez.
Bize gözlük koleksiyonunuzdan bahseder misiniz?
Olağanüstü olana adadığım bir koleksiyon oldu. Rock and roll tutkumu çerçevenin kenarlarında logo kullanımlarında görebilirsiniz. Lüks ve sıra dışı stille eşanlamlı bir koleksiyon yaratmaya çalıştım. Polarize camlara, yüksek kaliteli UV korumasına çok dikkat ettik. Tek tek üzerinde çalıştığım bir koleksiyon oldu. Şuan seçili Opmar Optik mağazalarında satışta.
Türk müşterilerinizi eğilimleri hakkında neler düşünürsünüz?
Yaklaşık 10 yılı aşkın süredir Türkiye’ye gidip geliyorum. Özellikle İstanbul’un geçirdiği değişimi heyecan verici buluyorum. Kültür sanat, moda ve eğlence dünyası alanında çok farklı eğilimler var. Burası kesinlikle ‘sakin’ bir yer değil, bu da İstanbul’da biraz kendimi bulmama neden oluyor.
“Olağanüstü olana adadığım bir koleksiyon oldu. Rock and roll tutkumu logo kullanımlarında görebilirsiniz. Lüks ve sıra dışı stille eşanlamlı bir koleksiyon yaratmaya çalıştım. Tek tek üzerinde çalıştığım bir koleksiyon oldu.” PHILIPP PLEIN