Ian Berry’nin mavi dünyası
Sadece denim kumaş kullanarak eserlerini yaratan Ian Berry, 20 yıllık sanat yaşamının kendi tabiri ile en ‘özel’ parçalarını bir araya getirdiği ‘Denim Ötesi’ sergisi ile Türkiye’de… Çok katmanlı, üç boyutlu, kontrast ve gölgeleri ile adeta bir ressamın yağlı boya tablosunu andıran çalışmaları ile dikkat çeken sanatçının, indigo maviye bezeli dünyasını konuştuk.
Haber Merkezi |Gülseren Üst Polat
‘Denim Ötesi (Beyond Denim)’, İngiliz sanatçı Ian Berry’nin Türkiye’deki ilk sergisi… Kalyon Kültür’ün ev sahipliği yaptığı ve yarın (30 Kasım) itibariyle ziyaretçilere açılacak sergi öncesinde Ian Berry ile Nişantaşı’ndaki tarihi Taş Konak’ta bir araya geldik. Kapıdan girer girmez ‘indigo mavi’ tonlarını bolca hissettiğim konakta, sergi için hummalı hazırlıklar da devam ediyordu.
Kalyon Kültür’ün sanat yönetmeni ve aynı zamanda Denim Ötesi sergisinin küratörü olan Aslı Bora’nın da eşlik ettiği söyleşimizde öğreniyorum ki Ian Berry, yaklaşık 7 ay önce Türkiye’ye gelerek önce mekanı gezmiş. “19. yy ikinci yarısından kalma bir binayız. Barok ve rokoko unsurları olan bir bina. Aslında bu binaya göre fazla modern kalan eserleri sergilemeye çalışıyoruz ve Ian da bunun çok farkında. ” diyen Bora, bu nedenle asıl unsurları koruyarak sanatçının enstalasyonlarını mekana göre yeniden canlandırdığı bilgisini paylaşıyor. Bu da, Berry’nin, düzinelerce el yapımı bitki ile çiçeklerden oluşan ünlü eseri ‘Gizli Bahçe (Secret Garden)’sini daha farklı göreceğiz anlamına geliyor.
Detaylar için sözü Ian Berry’e bırakalım…
Denim Ötesi (Beyond Denim) İstanbul’da ilk serginiz. Öncelikle buradan başlamak istiyorum. İstanbullu sanatseverlerle ilk kez buluşmak ne hissettiriyor size?
Her seferinde farklı bir şehirde olmayı farklı ortamlarda bulunmayı çok seviyorum. Çünkü benim sanatım diğerlerinin aksine sosyal medya hesaplarından gördüğünüz fotoğraflardan anlayabileceğiniz eserler değil. Bizzat eseri gördüğünüzde anlayabilirsiniz. Bu nedenle İstanbullu sanatseverlerin çalışmalarımı bizzat görmeleri, sanatımı anlamaları için de güzel bir fırsat...
20 yıllık çalışmalarınızdan oluşan eserlerinizden seçkilerin yer alacağı bir sergi olacak. Uzun bir süre… Sergilenecek eserleri neye göre seçtiniz? Kendi içerisinde bir tema var mı?
Pandemi döneminden beri Avrupa’da pek çok müzede eserleri sergilenen biri olarak temel bir kemik koleksiyonum tabii ki var. Fakat İstanbul sergisi için kronolojik olarak bu 20 yıllık sanat dönemim boyunca ürettiğim en iyi çalışmalarımı göstermek, benim için çok önemliydi. Kişisel olarak en fazla zamanımı alan, üzerinde çok daha fazla çalıştığım ve özel bulduğum parçalardan oluşan bir sergi olacak diyebilirim.
Hangi özel parçalardan söz ediyoruz peki?
‘Secret Garden’, Hotel California’dan, Los Angeles’taki Roosevelt Oteli’ni tasvir ettiğim ‘Paradise Lost’ ve ‘Denim Legends’ gibi insanların da çok sevdiğini bildiğim eserlerim yer alacak.
İstanbul’a özel, daha önce hiç sergilenmemiş bir çalışmanızı görme şansımız olacak mı?
‘Çin Burç Haritası’ çalışmam bu sergiye özel olacak. Bu eseri yapma nedenim farklılıklar arasında da aslında bir uyumun olduğunu göstermek istememdi. Aynı zamanda Secret Garden enstalasyonunu da bu mekana özel olarak yeniden canlandıracağım. Ayrıca, jean’leri parıldıyor gibi göstermeyi çok seviyorum. Adeta mermer üstüne çalışılmış gibi duruyorlar. Şuan Denim Ötesi sergisi için böyle bir yeni eser üzerinde çalışıyorum ve sanatseverler bunu da görebilecekler.
Mekan, eser uyumu konusunda nasıl bir yol izlediniz peki?
Bu binanın daha önce şair İhsan Raif Hanım’ın ve müzisyen Arif Mardin’in evi olduğunu öğrendim. Bu yaşanmışlık hissini çok beğendim. Bu nedenle de koleksiyonumdan daha çok ev manzarası ve ev teması olan parçaları öne çıkarmak istedim. Hatta girişteki ilk odaya tam bir salon parçası olarak gördüğüm bir eser yerleştirdik. Özellikle ev ve yuva duygusunun hissettireceği parçalar ile ilerlemek istedik.
İşi biraz başa sarmak istiyorum. Denim kumaşı bir ressamın boyasını kullandığı gibi kullanıyorsunuz. Bu fikir nasıl doğdu peki? Sadece denim kumaşı seviyor olmanız mı neden yoksa altında bir felsefesi var mı?
İlk eserlerimi yaptığım dönemde küçük küçük parçalar yapıp insanları şaşırtmak istiyordum. İnsanlara “Bu gördüğünüz şey gerçekte bir denim” demek adına… Fakat kendimi zorlamayı seven bir yapım var. Bu yapım sayesinde de zamanla daha başka neler yapılabileceğini merak edip kendimi zorlamaya başladım. Bunda da beni motive eden şey denimin nelere dönüşebileceğini, nasıl hayat bulacağını göstermekti.
Kendimi buna adadım
Eserleriniz, çok katmanlı, üç boyutlu… Kontrast ve gölgeler var… Bakıldığında bir yağlıboya tablosu gibi. Anlatacağınız hikaye, keseceğiniz kumaşların seçimi ve ardından bir eserin hayat bulması… Ne kadar sürüyor bu süreç?
Ben şuan oturduğumuz masayı bile nasıl bir esere dönüştüreceğimi düşünüyorum ya da bir insanla konuşurken onun yüzünü oluşturmak için denimin hangi parçalarını kullanacağımı… Spesifik olarak tam bir zaman dilimi vermem çok mümkün değil çünkü 20 yıldır hala bitmeyen parçalarım var. Her eserin kendine özgü düşünme süreci de var tabii. İki yıl alan bir eser olmakla birlikte üç ayımı alan eserlerim de oluyor. Her gün her saat çalışıyorum.
Bu benim hayatım ve kendimi tamamen buna adadım. Hala aklımda olan bir sürü proje var. Belli bir zaman kısıtlaması olmayan bir durum.
Ben aynı zamanda fotoğraf da çekiyorum. Bu nedenle çoğu sanatçının aksine eserlerimde sunduğum manzaralar hep yaşadığım, gördüğüm yerler ya da portreler zaten tanıdığım kişiler…
Geçmişte renkli denimler de kullandınız ama uzun zamandır ‘indigo maviye’ boyanmış gibi dünyanız. Neden?
En son 2012 yılında renkli denim ile çalıştım. Çünkü o an üzerinde çalıştığım tablonun özellikle siyah ve gri renklerden oluşmasını istiyordum. Fakat sonrasında fark ettim ki çoğu jean mavi. Aslında indigo jean’ler de var. Mavinin aslında indigo ile kıyaslandığında çok daha soğuk ve soluk kaldığını düşünüyorum. Indigo ise daha sıcak ve derin bir renk. Renkli jean’lerin hepsinin zamanla rengi soluyor ama indigo rengi solduğunda bile bir şekilde tonu kalıyor ve aslında bu sayede tablolarım yağlı boya gibi görünüyor. Bu nedenle de çoğunlukla indigo tercih ediyorum artık.
Kendinizi en iyi anlattığınız malzeme yani bir anlamda sizin kelimeleriniz olmuş denim kumaş… Hızlı tüketim çağında modanın geçici heveslerinden en az etkilenen bir ürün aynı zamanda denim. Sürdürülebilirlik konusunu sıklıkla tartıştığımız bu günlerde bu anlamda da bir mesajınız var mı? Yoksa sadece sizi anlatan bir dil mi denim?
O dönemde sadece çok sevdiğim bir materyal olduğu için denim ile çalışırken bunun ne kadar sürdürülebilir olduğu hakkında çok bir şey düşünmüyordum. Sürdürülebilirlik, iklim krizi, sera gazını kimse konuşmuyordu. Bir ABD başkan yardımcısı sürdürülebilirlik ve çevre konularından bahsettiğinde çok etkilenmiştim ve hatta üniversiteye dönüp iklim krizi ile mücadele için bir bölüm okumayı bile düşündüm. Öğrendikçe ve sorgulamaya başladıktan sonra bir dönem kendimle çelişip denimi sevmeyen bir hale bile gelmiştim. Yaptığım şeyi sorguladım. Fakat materyale olan sevgim ve denim kumaşı zamanın ruhunu yansıtan bir parça olarak görüyor olmam devam etmeme neden oldu. Aslında denim kendi başına bir sürdürülebilirlik simgesi olmalı. Yıllarca bunu giyebiliyorsunuz hatta rengi atsa bile yine de giyilebilir durumda olan bir ürün.
‘Denim Ötesi (Beyond Denim)’ adlı sergi 30 Kasım 2024-14 Şubat 2025 tarihleri arasında Kalyon Kültür’de ücretsiz olarak sanatseverlerin beğenisine sunulacak.