“Damarcı bir kitleye sahibim”

Ece ULUSUM
 
Tiktok’ta bir arabesk furyasıdır gidiyor. Karşıma şarkısıyla en çok çıkan müzisyen ise Derya Bedavacı oldu. Her yaştan insan onun şarkılarını söylerken kendilerini videoya alıyor ve paylaşıyor. Aralarında hüngür hüngür ağlayanlar bile var. Her dönem kendine yer bulun arabesk ruhumuzun yeni nesilde ortaya çıkış keli bu olsa gerek.

Şehir şehir gezerek konser veren Derya Bedavacı, en son İbrahim Erkal’a yapılan saygı albümü ‘Hürmet’te ‘De Get Yalan Dünya'yı yeniden yorumladı. Arabesk müzik dünyasına gün doğduran müzisyen Derya Bedavacı ile konuştuk. Sonlara doğru sohbet, sektöre dair dertleşmeye dönüştü.

Efsane bir İbrahim Erkal şarkısı yorumuyla müzikseverlerin karşısına çıktınız. Neden bu parçayı seçtiniz?

Tabii ki çok büyük bir sorumluluk. İbrahim Erkal hem çok severek dinlediğim hem de bestelerini ve sözlerini çok beğendiğim bir sanatçıydı. Onu seven milyonların tepkisini çekmemek, onun yorumuyla alıştığımız bir şarkının kimyasını bozmamak, kendi kitleme de beklediğini vermek açısından ince bir işçilik gerektiriyordu. Burada aranjenin de önemi çok. Caner Tepecik de çok iyi bir iş çıkardı bence. Şükür çok da sevildi ve hep olumlu eleştiriler aldı. ‘De Get Yalan Dünya’yı ilk duyduğum anı net hatırlıyorum. Taksideydim, radyoda çalmıştı ve çok etkilenmiştim. Hemen gidip kasetini almıştım. 2000 senesiydi sanırım. Dolayısıyla Ulus Ailesi projeden ilk bahsettiğinde, bu şarkıyı söylemek istediğimi dile getirdim. Kırmadılar beni…

Yeni bir şarkı ya da albüm yolda mı? Belki sürpriz bir düet… Turneler ve tempolu sahne süreçlerinde stüdyoya girme fırsatı oluyor mu?

Stüdyoya girme işi bizi biraz zorluyor, çok haklısınız. Aranjesi hazır, neredeyse bir albümlük şarkılar, stüdyoya girmemi bekliyor. Tabii ki sadece okumayla  bitmiyor. Klip, PR gibi işler de çok meşakkatli. Allahtan çok iyi ve profesyonel bir ekiple yürütüyoruz bu işleri. Onlar da benim şarkıları tamamlamamı bekliyor. Düet sürprizim de olacak ama şimdilik isim vermeyeyim.

Sosyal medyada özellikle de TikTok’ta insanlar sizin şarkılarınızı dinlerken ağladıkları videolar paylaşıyorlar. Hiç denk geldiniz mi?

Arada denk geliyorum. Hatta aralarında rekor izlenmelere ulaşmış olanları bile var. Tiktok hesabım çok yeni  Buna rağmen büyük bir ilgi var. Çok mutlu oluyorum tabii ki. İnsanlarla aramda adını koyamadığımız gerçek bir duygu paylaşımı var. Sanırım ortak birçok şey var. Her insanın yaşayabileceği basit ama bir o kadarda olası durumlar var şarkılarımda. Kendimden biliyorum.
 
‘Tövbe’ şarkısı çok seviliyor. Ek olarak bir de club remix’ini yayınladınız geçen yıl. Yine dinlendi ancak yüzdesel olarak diğer tüm slow şarkılarınızdan az dinlendiğini görüyoruz. Sizce dinleyici size sadece slow şarkılar mı yakıştırıyor?

Kesinlikle doğru bir tespit. Hatta konserime gelirken de o beklentiyle ve hatta kimileri bu önyargıyla geliyorlar. Damarcı bir kitleye sahibim sanırım! (Gülüyor) Oysa ben sahnelerimde çok eğlenen ve eğlendiren de bir insanım. Tabii ki arabesk bir ruhla yapıyorum bunu. Bunun için bana içerleyen de oluyor (eğlendirdiğim için), önyargısını itiraf edip çok eğlenen de oluyor. Aslında dertlerimizle yüzleşme şeklimiz bu bizim, yani arabesk ruhlu insanların. Ben ne eğlenmeye gelip ağlayarak gidenler, ne ağlamaya gelip oynayarak gidenler gördüm!

İnternette hakkınızda çok fazla benzetme yapıldığını fark ettim. Özellikle de Bergen’e. Bu şarkıların duygusuyla mı ilgili siz ne dersiniz?

Ne hayat hikayemiz ne de yorumculuğumuz pek örtüşmüyor ama dediğiniz gibi şarkılarımın verdiği duygu benzetiliyor olabilir. Çok haklı olarak insanlar sizi birilerine benzeterek tanımlamayı daha kolay buluyor. Yoksa herkes biriciktir ve kendine hastır. 

Paylaşımlarınızda, söylemlerinizde kadınlara karşı bir pozitif ayrımcılık yaklaşımınızı seziyorum. Müzik sektöründe kadınların özellikle sahne arkasında, orkestrada yeterince olmaması konuşulur. Peki, sizin ekibiniz içinde kaç kadın bulunuyor?

Asistanım ve fotoğrafçım kadın. Çok da çalışkanlar ve onların ekibimde olması bana kişisel olarak da rahatlık veriyor. Ama haklısınız kadın bir müzisyenle ya da aranjörle hiç çalışmadım. Bunun nedenini kadın müzisyenlerin yeterli sayıda olmamasına bağlıyorum. Aslında çok isterim orkestramda da olmalarını. Ben aslında pozitif ayrımcılık da çok yapmıyorum. Aksine bilinçlenme konusunda pozitif ayrımcılığın bize set koyduğunu bile düşündüğüm oluyor ara ara. Eşit şartlarda herkes kendi yolunu bulabilmeli. Kimse için ne fazla ne eksik. Kadınlara da çok şey düşüyor bu noktada. Öncelikle erkek çocuk yetiştiren annelere.  Benim kızım da çok müthiş bir kulağa ve müzik yeteneğine sahip. Çok iyi bir entrümanist olabilir. Çok güzel piyano ve gitar çalıyor. İlerde müzik tasarım okumak istiyor. Yeni jenerasyon biraz daha özgüvenli bence bu konuda. Bizim jenerasyon, kadın enstrümanist fikrine pek alışık değildi. Şimdi aileler de daha bilinçli yönlendiriyor çocukları.

Sektördeki sahne arkasındaki müzik profesyonellerinin az olması konusunda değerlendirmeniz nedir?

Sektördeki kadın profesyonellerin az olmasındaki belirleyici de tabii ki yine aynı nedenler. Kadınların kendilerini doğru ifade edememesi, kırılgan ruh halleri, mücadele etmeyi çabuk bırakmaları, yenilgiyi bir kader olarak görmeleri. İşler zorlaşınca renkler de değişiyor zira. Dayanıklılık ve beceri bir arada değilse çok zor. Bir kadın olarak değil, bir birey olarak görülmedikçe bu iş düzelmez bence. Dediğim gibi yeni kuşaktan ümitliyim. Bu arada Türkiye’de sözleriyle, besteleriyle müziğe yön vermiş kadınları da unutmayalım. Sezen Aksu, Yıldız Tilbe, Şehrazat, Aysel Gürel ve daha kimler…