Daha genç, daha güzel, daha ‘mükemmel’ bir siz
The Substance, Türkçe ismiyle ‘Cevher’, 50. yaşını kutladığı gün, televizyondaki programından kovulan aerobik hocası Elisabeth Sparkle’ın yaşadığı büyük dönüşümü anlatıyor. 77. Cannes Film Festivali’nde En İyi Senaryo Ödülü alan yapımı mercek altına aldık.
Haber Merkezi |Canan Demiray
Dış görünüşüyle para kazanan bir kadın, 50 yaşında işsiz kalınca, çare bulmak için neleri göze alabilir? Pek çok kişi için fazlasıyla gündemde olan bu sorunun cevabını arayan bir yapım ‘The Substance/Cevher.’
Demi Moore’un hayat verdiği Elisabeth, eski popülaritesini kaybetmiş bir aerobik yıldızı olarak, yaşlanmanın ve dışlanmanın verdiği korkuyla çareyi ‘The Substance’ adında gizli deneysel bir ilaçta arıyor. Bu ilaç, genç ve mükemmel bir benlik versiyonu olan Sue'yu yaratırken, Elisabeth'e kendi gençliğini yeniden yaşama fırsatı sunuyor. Elisabeth’in bedeni ve Sue arasında zorunlu bir denge sağlanmalı gerekiyor. Aksi halde korkunç yan etkiler ortaya çıkıyor. Ancak, bu "ideal benlik" deneyi çok geçmeden tahmin edebileceğiniz gibi bir kabusa dönüşüyor.
77. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarışan film, festivalden En İyi Senaryo Ödülü’yle dönmüştü. Şu ana kadar sadece festivallerde gösterimi olan film MUBI’de dün itibariyle yayınlanmaya başladı ve sinemada izlemek isteyenler için de bugün vizyonda yerini aldı. Mehmet Sindel, kurduğu Sindel Kültür ve Sanat Platformu çatısı altında yaptığı film okumalarında, bir filmin içerdiği temalar, semboller ve anlatım biçimleri üzerinden derinlemesine analizler yaparak izleyicilerin zihnini açıyor. Kendisiyle ‘The Substance/Cevher’ üzerine konuştum.
The Substance semboller açısından zengin bir yapım. Güzellik standartları, yaş ve cinsiyet ayrımcılığı gibi konularda sosyal eleştiri sunuyor. Yönetmen Coralie Fargeat’in, bu eleştiriyi etkili şekilde yansıttığını düşünüyor musunuz?
Filme benim gibi bayılabilirsiniz, anlarım. Filmden nefret edebilirsiniz ve çok haklı olursunuz. Zira film izlenmesi son derece nahoş sahneler ve imgelerle dolu, tam bir body horror. Ama ve lakin bu da çok anlamlı. Zira filmin konusu tam olarak beden ve beden üzerinden halihazırda yaşanan ve gelecekte daha korkuncunun yaşanması nerdeyse kaçınılmaz ölçüde olası bir dehşet…
Başta Kubrick ve Cronenberg olmak üzere filmde bir çok yönetmen ve filme referans var. Bu tür referansların sinema diline katkısı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kubrick, Cronenberg, David Lynch, Alfred Hitchcock ama sadece onlar değil, çok daha geniş anlamda sinema tarihinin konuyla ilgili çok önemli filmlerine bazıları çok bariz, bazıları örtük, bazıları çok örtük, bazıları çok görünür referanslar var. Referans işi sinema dilinin bir parçası, özellikle sinema izleyicisi için ve sinema yapanlar için kolektif bilincin bir parçası. O yüzden de bir filme referans verdiğiniz zaman bu birçok şey olabilir, bir homaj, bir saygı duruşu olabilir; bazen de anlam yaratmak için direkt bir referans olarak verilebilir.
Burada bağlamı çok iyi yakalamak lazım. Bağlamı kurabilmek için işte sinemayı çok iyi bilmek, o filmleri çok iyi bilmek ve ortak temaları yakalayabilmek gerekiyor. Bu filmdeki aşırı gönderme var ama bu filmde her şey overdose yani aşırı çünkü zaten filmin kendisi bir overdose'u anlatıyor.
Demi Moore ve Margaret Qualley’nin performansları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu oyuncuların seçimi karakterin dönüşümüne katkı sağlamakta ne kadar etkili?
Oyuncu performansları tabii ki çok iyi. Ama orada da şunun altını çizeyim. Özellikle Demi Moore'u izlerken ''Aa hala taş gibi.'' ''Ama bak memeleri estetikli.'' ''Ama bak poposu sarkmış.'' diye izliyorsan, bunu zihninden geçirerek ya da yanındakiyle konuşarak bunu yapıyorsan aslında Demi Moore'un canlandırdığı Elizabeth Sparkle karakterini o korkunç sona iten medya, televizyon izleyicisinin ta kendisi. Bir diğer sorun, film çok ciddi ''kitch.'' Çok ciddi reklam estetiğinde. Hatta porno estetiğinde. Çok ciddi ''male gaze'' yani “erkek bakışı” içeriyor. Ama bunların hepsini ve hepsini özellikle bunlara ayna oluşturarak seyirciyi self-reflective yani öz düşünümsel bir sürece sokmak amacıyla ve ustalıkla yapılıyor.
Film ‘body horror’ türünde. Filmdeki fiziksel dönüşümü ve bu bağlamda karakterin psikolojik durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Body horror, adından da anlaşılabileceği gibi bedeni merkeze alan bir türdür. Fiziksel olarak bedende yaşanan deformasyon, değişim ve dönüşümleri korku filmi biçiminde sunar. Bu filmdeki meseleyi anlatmanın en ve belki de tek uygun türü body horror. Çünkü bedenle ve beden üzerinden hedeflenen bir ütopyanın nasıl dehşet verici bir distopya olacağına dair. Elbette fiziksel değişim psikolojik değişimi de tetikler. Özündeki korku aslında bir gün aynada kendine baktığında kendini tanıyamamaktır. Ama elbette body horror’ın kullanımı her filmin bağlamına göre değişir. Çeşitli filmlerde cinsel bir dönüşüm, ergenliğe geçiş veya dışarıdan bir etkinin sonucunu anlatmak için kullanılmıştır.
Filmi izleyenler uzunluğu,kanlı ve grafik sahneleri konusunda bölünüyor. Siz hangi taraftasınız, bunların body horror temasını güçlendirmek için abartılı kullanıldığını düşünüyor musunuz?
İzleyecek olanlara şunu tavsiye ederim: Aslında bütün o iğrençlik, gor sahnelerinin birer yabancılaştırma olduğunun, hakikaten bir film seyrediyor olduğunun bilincinde olarak, aslında o sahnelerde sosyolojik, politik, ideolojik neler anlatılmaya çalıştığına odaklanarak, ki o yabancılaştırma bu anlamda çok işlevseldir, öyle izlemelerini öneririm.
Mehmet Sindel, Film Anlatıcısı
“Bugüne ve geleceğe dair çok önemli konulara karşı bir uyarı film. Ölümsüzlük, mükemmellik, kusursuzluk… “Kendinin daha iyi bir versiyonu olma”. Neoliberalizm, biyopolitika, totaliterizm ve elbette transhümanizm. O nedenle sevip/sevmeme ekseninden koparak bu filmi net olarak anlamamız ve doğru anlamamız çok önemli.”
Yönetmen Coralie Fargeat
“The Substance'ı yaparken, kadın bedenlerinin kamusal alanda nasıl izlendiğini göstermek istedim. Kadınlara sürekli mükemmel, genç ve seksi olmaları dayatılıyor; uymadıklarında görünmez hale geliyorlar. Bu filmle bu baskıcı kalıpları yıkmanın zamanı geldiğini anlatmak istiyorum—2024’te hala bu saçmalığın devam etmesi inanılır gibi değil.”
The Substance’ın film okuması, 16 Aralık Pazartesi Online Mehmet Sindel film okumalarında olacak. Sindel’in 21.yy'ın en önemli ikinci filmi dediği bu yapım psikanalitik , politik, felsefi, psikolojik, mitolojik, sosyolojik, feminist tüm katmanlarıyla, her göndermeyi tek tek bağlamına oturtarak anlatılacak. Katılmak için https://sindelkultursanat.com a bekleniyorsunuz.