Çağdaş Türk sanatının altın kalpli çocuğuna veda: Haluk Akakçe

Yabancı ve yerli koleksiyonerlerin göz bebeği, çağdaş Türk sanatının küresel anlamda önde gelen ismi Haluk Akakçe 53 yaşında aramızdan ayrıldı. Sanatçıyı, yakın dostlarından dinledik…

Haber Merkezi |

GİLA BENMAYOR

Yenilikçi sanatı, renkli kişiliği, fırçalarının ustalığı nedeniyle Haluk Akakçe, beğendiğim, kendime yakın bulduğum bir sanatçı. Ankara’da yapımcı bir anne ile bale sanatçısı bir babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Haluk Akakçe, Ankara Bilkent Üniversitesi’nde iç mimarlık eğitiminden sonra Londra Royal College of Art ve School of the Art İnstitute of Chicago’da yüksek lisansını tamamlıyor. İlk kişisel sergisini 1997 yılında Chicago’da açıyor. Sonrası çorap söküğü gibi geliyor ve New York’un sanat çevresine giren Akakçe, uluslararası sanat camiasının tanıdığı bir isim haline geliyor. 2006 yılında Las Vegas’ta Fremont Caddesi’nde dünyanın en büyük LED sunumu ‘Sky is the limit’ projesini hayata geçiriyor. Louis Vuitton tarafından Champs-Elysees’deki mağazada video enstalasyon sergilemek üzere davet ediliyor. İşleri dünyanın önde gelen sanat galerilerinde sergilenen, MoMa gibi müzeler tarafından satın alınan sanatçı, video enstalasyonlarından duvar resimleri ve kağıt üzerinde akrilik çizimlere kadar geniş bir yelpazede başarılı işlere imza atmıştı. Haluk Akakçe, çok bağlı olduğu annesinin hastalığı üzerine birkaç yıl önce New York’u terk ederek Türkiye’ye dönmüştü. Şahsen tanıma fırsatı bulamadığım Haluk Akakçe’yi yakın arkadaşlarına sordum. “Daima çılgın ama yürekten” diye tarif ediyor Arhan Kayar. dDf’nin kurucusu Kayar, ofisinin olduğu Hasköy’deki Eski Şapka Fabrikası’nın üst katında bir dönem Haluk Akakçe’nin atölyesinin olduğunu belirterek tatlı bir anekdot aktarıyor: “Bir gün ofiste hafif depresiftim. ‘Sana bir sürprizim var’ diye beni üst kata çağırdı. Bir de baktım atölyede 3 devekuşu dolaşıyor. Şaştım kaldım. Bazen kuşları vardı, bazen maymunları. Ama deve kuşu kimin aklına gelir?” Haluk Akakçe’yi yakından tanıyanların çoğu “altın gibi bir yüreğe” sahip olduğu, insanları ve hayvanları çok sevdiği konusunda hemfikir. Göz yaşları içinde bulduğum Rana Korgül “dünyanın en iyi, en yardımsever insanıydı” diyor.

Rana Korgül’ün ‘L’Offciel Hommes’ dergisi için, Akakçe ve annesiyle birlikte yaptığı söyleşi bu arada sanatçı üzerine okuduğum yazıların en kapsamlısı. Konuşurken yine göz yaşlarını tutamayan yakın arkadaşı ve en son çalıştığı galerinin sahibi Sevil Dolmacı “O kadar iyi bir kalbi vardı ki herkese dokunurdu. Maddi, manevi daima benim yanımda oldu” diye anlatıyor. Dolmacı’ya göre, Akakçe yurt dışında güncel Türk sanatını en iyi temsil eden sanatçı: “Akakçe ABD’de pop star gibiydi. Madonna, Amy Winehouse gibi isimlerle arkadaştı. Çok geniş bir çevresi vardı ve herkesi birbirine tanıştırırdı”. Nitekim başarılı sanatçı Taner Ceylan, Haluk Akakçe’nin ölümü üzerine paylaştığı instagram postunda “Ne olağanüstü bir yetenekti. İstanbul’daki ilk sergilerinde uzaydan düşmüş gibi hayatıma girdi. Saf ilhamla doluydu. New York’ta sergi açılışlarındaki ihtişama tanık oldum. İlk kez bir Türk sanatçısı kendi yeteneğiyle en nadide kurumlara girdi, yayınları çıktı. İlk kez işlerimi ünlü küratör ve galerici Jeffrey Deitch’e tanıttı” diyor. New York sanat dünyasının önde gelen ismi olan Deitch aynı zamanda Akakçe’nin hayran olduğu Andy Warhol’un ‘art dealer’ı. Haluk Akakçe ile güzel anekdotlar o kadar çok ki… Gazeteci arkadaşımız Serfiraz Ergun, bir ara küs olduğu Haluk Akakçe’nin barışmak için portresini yaptığını ve verirken, “senin gözlerin mavi değil yeşilmiş” diyerek bir fırça darbesiyle maviyi yeşile çevirdiğini anlatıyor. Ne yazık ki böylesine güzel bir sanatçıyla tanışma fırsatım olmamış. Bu hayattan bir Haluk Akakçe geçti, yüreğinin altın tozunu dört bir yana saçarak…

Dünyanın dört bir yanında sergilendi

ÇAĞDAŞ TÜRK sanatının önde gelen isimlerinden Haluk Akakçe 24 Temmuz 1970’te Ankara’da doğdu. Bilkent Üniversitesi’ndeki iç mimarlık eğitiminin ardından Londra’daki Royal College of Art ve Amerika’daki The School of the Art Institute of Chicago’daki MFA derecelerini birincilikle tamamladı. 1997’de ilk kişisel sergisini Chicago’da açmasının ardından sanat çalışmalarına Londra ve New York’ta devam etti. Dünyanın önde gelen sanat merkezlerinde birçok sergi açan Akakçe’nin işlerinin sergilendiği mekanlar arasında Whitney Museum of American Art(New York, 2002), PS-1 Contemporary Art Center, Long Island City (New York, 2001) New Museum, (New York, 2002), Tate Britain (Londra, 2004) Chelsea Art Museum(New York, 2007), Thyssen-Bornemisza Art Contemporary, Kunsthaus Graz (Graz- Avusturya, 2008) ve İstanbul Modern Sanat Müzesi(İstanbul, 2009) bulunuyor. Sanatçının katıldığı önemli bienal ve festivaller arasında 2002’deki ‘Metropolitan Iconographies’ 25. Sao Paulo Bienali, 2001’deki ‘Painting at the Edge of the World’ Walker Art Center, Minneapolis ve 6.Uluslararası İstanbul Bienali de yer alıyor.

Simpsonlar ABD’deki büyük yangını 20 yıl önceden nasıl bildi? Borsada servet inşasının formülü uzun vadeli yatırım TFF'den harcama limitleri kararı: Yüzde 30'luk pay iptal edildi Hiç gitmediği kasabaya 10 milyon euro miras bıraktı Yalancı bahar bitti, İstanbul'a kar yağacak mı? Uzmanı yanıt verdi İthal bir alkol grubuna zam geldi