“Ateş benim aşım, işim, mesleğim”

İş insanı Gamze Cizreli, kendi deyimiyle ‘yaşadıklarından kendine kalanları’ bir kitaba kaydetti. Bir otobiyografi olan ‘Ateşle Oynayanlar’ geçen hafta okuyucusuyla buluştu. Ama bir iş kitabı değil… Bu nedenle de Cizreli’nin samimiyetle iç dünyasını açtığı kitapta, sadece insan olma halleri var.

Haber Merkezi |

FATOŞ BOZKUŞ

Türkiye’nin başarılı girişimcilerinden biri olan Big Chefs markasının kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Gamze Cizreli’nin yazdığı otobiyografi kitabı Ateşle Oynayanlar geçen hafta raflara çıkarak okuyucuyla buluştu.

İş dünyasından önemli isimlerin yazdığı kitaplardan biraz farklı bu kitap. Oldukça samimi, içten ve cesurca yazılmış. Çünkü Cizreli, çocukluğunu, öğrencilik yıllarını, iş hayatındaki ilk adımlarını, girişimcilik hikayesini, kendisine rol model olan ‘aile çınarlarının’ hayatını anlattığı bu kitapta, sevinçlerini, aşklarını, başarısızlıklarını da açıklıkla paylaşmış. Kendi deyimiyle ‘yaşadıklarından kendisine kalanları’ bu kitapta kaydetmiş.

Kitap, Amerikalı sanatçı Kevin Welch’in “Mezarında iki tarih olacak ve dostların onu okuyacak. Önemli olan tek şeyse iki tarih arasındaki küçücük tire olacak” sözüyle başlıyor. Cizreli, “İşte bu kitap, o küçücük tirenin bugüne kadarki dökümünden ibaret” diyor.

Alfa'dan çıkan kitabın editörlüğünü Mümin Sekman yapmış. Önümüzdeki dönemde Sekman’la birlikte Ateşle Oynayanlar adı altında seminerler gerçekleştirme planları olduğundan bahseden Cizreli, hem bu kitap hem de seminerlerden elde edilen geliri kızların eğitiminde kullanacak. Kitabının kitlelere ulaşmasını istediğini söyleyen Cizreli'yle kitabının çıktığı ilk günlerde buluşup, heyecanını paylaştık. Yazım serüvenini gözlerinden ışıklar saçılarak anlatan Cizreli, sorduğumuz sorulara samimiyetle cevap verdi.

Kitap yazmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?

Ben kitap okumayı çok sevdiğim gibi yazı yazmayı da severim. 12 yaşından beri günlük tutuyorum. Hatta onları ciltlettim, 6 cilt oldu. Dönem dönem ara versem de kendim için önemli duyguları yazmışım, kendime notlar almışım. Buradan da anlaşılacağı gibi kitap yazma fikri hep aklımdaydı.

Ama iş hayatının yoğun temposu içinde konsantre olamadım. Alfa Yayınevi'nin kurucuları Instagram’da yaptığım paylaşımları görünce, “Bunları toplasan kitap olur” diyorlardı. Ama ben hiçbir işi yapmış olmak için yapmak istemem. İçime sinmesi gerekir.

Bu yıl Ocak ayında küçük küçük konsantre olup yazmaya başladım. Ama yoğun bir halka arz dönemi geçirince ara verdim. Gong töreni ve seçimleri geride bıraktığımız 15 Mayıs’ta kitabın başına oturdum ve 1 Eylül’de de kitabı teslim ettim.

Nasıl bir mesai harcadınız kitabın yazımına?

15 Mayıs itibariyle gece gündüz yazdım. Sabah 8’de oturup, yemek araları vererek yazmaya devam ettim. En asosyal zamanımdı, tamamen kapandım kitap yazmak için.

Kitabın editörlüğünü yapması için Mümin Sekban'ı seçme nedeniniz neydi?

Ben daha duygusal metinler yazıyorum. Baktım duygusal romana gidiyor iş. Mümin ise sistemli, başarı odaklı, benim duygusal tarafımı mantıkla yoğurabilecek biri. Tanışıklığımız vardı. Kitabı dengeleyeceğini düşündüm, öyle de oldu. Onun da yönlendirmesiyle bir paragrafı en az 6-7 kere yazdığım çok oldu. Bu kitapta anılar var ama sadece anı kitabı değil. Yaşadıklarımdan öğrendiğim hayat dersleri var ama kişisel gelişim kitabı değil. Şahane bir sentez oldu. Yaşadıklarımla düşündüklerim, arzularımla korkularım, işlerimle aşklarım, ailemle dostlarım, anılarımla fikirlerim, geçmişimle kökleriyle gelecek vizyonum bir arada.

Kitap ismine nasıl karar verdiniz?

Çocukluğumda yaz tatilleri Diyarbakır'da ailemize ait Dicle kenarındaki Erdebil Köşkü'nde geçerdi. Gaz lambalarıyla aydınlanırdı köşk. Lambaları yakma görevi ise çocuklarındı. O lambaları birer birer yaktıkça karanlığın aydınlığa dönüşünü seyretmek bana tarifsiz bir cesaret verirdi. Karanlıktan korkmamamı da, karanlığa kibrit çakmayı da o gecelerde öğrendim. İşte ateşle oynama merakım o günlerden miras bana. 

Ateş benim işimde var. Ateş benim aşım, işim, mesleğim. O ateş yeri geldi tutkumun ilk kıvılcımı oldu. Yeri geldi yaşama sevincim. Bu kitabın konusu da ateşle oynama pahasına içimdeki, gözümdeki, elimdeki, kalbimdeki ocağımdaki alevi söndürmeden taşımak. Elden ele, daha da harlatmanın yollarını anlatmak. O yüzden ismi Ateşle Oynayanlar. 

Kitap sizinle değil, babaannenizin hikayesiyle başlıyor. Nasıl yaptınız kurguyu?

Cumhuriyetin öncü iş insanlarından Kazım Taşkent, "İnsan yürürken izler bulmalı, geçerken kendisi de izler bırakmalı" demiş. Ben yürürken rastladığım hikayelerle başladım. İlk hikaye babaannemin hikayesi.

Küçük yaşta ailesini, sonra eşini kaybedip 4 çocuğuyla hayat mücadelesi vermiş bir kadın. 4 çocuğunun en büyüğü kız. Onu 1940'ların Diyarbakır'ında devlet bursuyla Colombia Üniversitesi'ne gönderecek kadar vizyon sahibi bir kadın. O benim kahramanımdı, onu düştükçe ateşle oynamaktan korkmadım.

Okuyucular başka neler bulacak kitapta?

Çocukluğumun geçtiği Diyarbakır anılarını, ODTÜ ve beyaz yakalı yıllarımı, Big Chefs'in doğuşu ve bugünlere gelme hikayesini, başarısızlıklarımı, aşklarımı, anneliğimi, kız kardeşim, annem ve babamla ilişkilerimi, günlük rutinlerimi, değerlerimi… Kısacası bana dair her şeyi bulacaklar.

Otobiyografi yazmak, bir nevi terapi gibi aslında. O olayları düşünmek, duyguları yeniden hissetmek size nasıl hissettirdi?

Açıkçası bazı bölümleri ağlayarak yazdım. Mental anlamda yorucu oldu. Ben her şeyi açıklıkla yazdım. Halının altına süpürdüğüm, hatırlamak istemediğin pek çok olay ve duyguyla yüzleştim. Otobiyografi gerçekten cesaret istiyor.

Bu bir marka hikayesi değil. Boşanma hikayem var mesela... Herkesin çocukluk travmaları vardır. Benim de var. Annem 5 doğum yapmış. İki erkek çocuğu olmuş ama biri doğumda diğeri 9 aylıkken vefat etmiş. Ben ailenin son çocuğuyum. Hep erkek olacak diye beklemiş. Ben doğunca hayal kırıklığı yaşamış. Ben bunu hep hissettim ve bende yarattığı olumlu, olumsuz tüm duyguları paylaştım.

Kitabı yazarken ‘keşke’leriniz ‘iyiki’lere dönüştü mü peki?

Yapmasaydım o hataları ne olurdu diye düşündüm. Ama gördüm ki benim için en doğrusu olmuş. Çünkü ne yaşarsak yaşayalım, o bizi olabilecek en iyi halimize ulaştırmak için yaşanıyor. O mesajları alabilmek önemli. Kritik anlarda iç sesinizin ve zihninizin senkronizasyonu önemli. Her şey de mantığa uymuyor.

Kitabı kimler okumalı?

Hayatın her türlü hallerinden geçmiş, bir hayali olan, o hayalin ateşiyle yanan, kendi mücadelesini veren, kendi ayakları üzerinde duran, bir yerde sıkışıp rota değiştirmek isteyenler için yazdım. Herkesin okumasını kitlelere ulaşmasını çok isterim. Bunu istememin önemli bir nedeni var. Yakında Mümin Sekman'la birlikte Ateşle Oynamak seminerlerine de başlayacağız. Hem bunun hem kitabın telifi TEV çatısı altında ‘Bir Kıvılcım Yeter’ ismiyle oluşturduğumuz burs fonuna aktarılacak. Bu sayede üniversite eğitimi imkanı olmayan kız öğrenciler yüksek öğrenimlerine devam edebilecekler. Okuyucular sayesinde kıvılcımlar birer aleve dönüşecek.

Müzik listesi de var

Kitapta bazı yıllar ve olaylar anlatılırken şarkı sözlerine de yer verilmiş. O dönem kendisi için önemli olan şarkı sözlerini kitapta kullandığını anlatan Gamze Cizreli, bu şarkıları kitapla aynı isimde bir şarkı listesinde topladıklarını söylüyor. Liste Spotify'da yer alıyor.

100'üncü yılda 100'üncü şube

Gamze Cizreli, yakında imza günlerine de başlayacak. 29 Ekim'de Ankara'da kitabın lansmanını yapacaklarını, sonrasında ise farklı şehirlerde imza günlerine katılacağını söyleyen Cizreli, Cumhuriyetin 100'üncü yılında kitap heyecanının yanı sıra 100'üncü şubeyi Ankara'da açacak olmanın da kendisi için çok önemli olduğunu aktarıyor.

Simpsonlar ABD’deki büyük yangını 20 yıl önceden nasıl bildi? Borsada servet inşasının formülü uzun vadeli yatırım TFF'den harcama limitleri kararı: Yüzde 30'luk pay iptal edildi Hiç gitmediği kasabaya 10 milyon euro miras bıraktı Yalancı bahar bitti, İstanbul'a kar yağacak mı? Uzmanı yanıt verdi İthal bir alkol grubuna zam geldi