“Asıl hayat kurtaran afete hazırlık ve yapı sağlamlığıdır”

Ülkemizin arama kurtarma alanının ilk ve önemli sivil toplum örgütü olan AKUT, 1100 gönüllü ve 4 kurtarma köpeğiyle deprem bölgelerinde yaraları sarmaya devam ediyor… Bölgede çalışmalar sürerken, AKUT Arama Kurtarma Derneği Başkanı Zeynep Yosun Akverdi uyarıyor: “Çok hızlı bir şekilde ‘ulusal afet kültürü’ ve ‘risk yönetimine’ geçmemiz gerekiyor!”

Merve Yedekçi |

Merve YEDEKÇİ

Kriz yönetiminde nasıl bir planlama sergilediniz?

6 Şubat sabaha karşı saat 04.17’de gerçekleşen ilk deprem ardından hızla bilgi toplayıp, durum değerlendirdik. Etki alanının büyüklüğü değerlendirildiğinde hemen Acil Durum Yönetimi’ne geçtik ve İstanbul Genel Merkezde Acil Durum Yönetimi kurduk. Bölgelerdeki ekiplerimiz ile hızlıca koordine olarak, ilk anda 16 ekibimiz ve 211 gönüllümüzün bölgeye transferi tamamlandı. Depremin ilk saatinin ardından 45. dakikada Kahramanmaraş ve Gaziantep ekiplerimiz bölgede oldukları için afetzede olmalarına rağmen, arama kurtarma çalışmalarına başladı. 11.15’te Bingöl ekibi, Malatya merkezde ilk canlıyı enkazdan çıkarttı. Acil Durum Yönetimi; Operasyon ve Acil Durum Yönetiminden sorumlu Serhat Akbel’in liderliğinde toplanan, birden fazla ekibimizi koordine eden, durumu değerlendiren, gidilecek bölgeleri ve bölgedeki durumu belirleyen, lojistik ve malzeme ihtiyaçlarını organize eden ve tüm bu sürecimizi organize ederek bizi aksiyona geçiren birimimiz. Halen ADY yönetiminde bölgede çalışmaktayız. Depremin ilk saatlerinde, hangi ekiplerimizin, kaç kişi ve ne kadarlık bir malzemeyle, ne kadarlık bir zaman diliminde, ilk hangi lokasyonlara ineceğimizi belirledik. Akredite bir ekip olarak tüm çalışmalarımızı AFAD’a bilgi vererek, koordineli olarak yürütüyoruz. Vatandaşlarımızdan sosyal medya ya da ihbar kanallarımız üzerinden bize ulaşıyorlar. Bunları da değerlendirerek ilgili ekiplere ve AFAD kriz merkezine bildiriliyor.

Hangi bölgelerde neler yapıldı?

Ülkemizin arama kurtarma alanının ilk sivil toplum örgütü olarak, çeyrek asırdan fazla bir zaman gerçekleştirdiğimiz tüm afetlerde olduğu gibi, depremin ilk anından itibaren hızla koordine olarak deprem sahalarına ulaştık. Ülke çapına yayılmış tüm ekiplerimizden (30 ekip) hem sahada hem de masa başında görev yapan 1.100 gönüllümüzle arama kurtarma faaliyetleri yürütüyoruz. Bu çalışmalarımız sonucu, 16 Şubat 2023 itibariyle, 197 kişiyi canlı olarak kurtardık. Arama kurtarma çalışmalarında ayrıca, 235 cansız bedeni tahliye ettik. Böylece AKUT olarak toplamda 432 kişiyi tahliye etmiş olduk.

Bölgedeki ihtiyaçlar neler?

Genel ihtiyaçlar olarak, insani yardım ve barınma konularının en önemlileri olduğunu söyleyebilirim. Hava şartlarını düşündüğümüzde barınma ihtiyaçlarının ivedilikle karşılanması gerekiyor. Bir deprem ülkesi olduğumuz gerçeğini unutmadan, her daim hazırlıklı olabilmek adına, yapılacak bağışlar da bizim için önemli. Risk yönetimi yaparak mutlaka hepimiz hazırlanmalıyız ancak bununla beraber, arama kurtarma ekiplerinin de olası afetlerde kazazede kurtarabilmek adına her daim hazır olması gerekmekte.

Çalışma nerede tıkanıyor? Tıkanmasının sebebi, bölgenin ve ölçeğin büyüklüğü mü?

Gerçekten dünyanın en önemli arama kurtarma ekiplerine sahibiz ama dernek olarak her fırsatta vurguladığımız gibi, eğer yaşadığımız binaları, yapı stoklarımızı depreme dayanıklı hale hızla getirmezsek, dünyanın tüm arama kurtarma ekiplerini bir araya getirseniz bile kayıpları azaltmanız çok zor. Bu durum, örneğin her sene sel afetinin yaşanacağı belli olan bölgelerde dere yataklarına koca ilçeler kurmamızdan farklı değil. Elbette bu deprem uzun yılların en büyük ve en geniş alanı etkileyen depremlerinden birisi ve çok kötü hava şartlarında gerçekleşti; bu da bir gerçek. Ama yine işin özünde, afetler konusunda ulusal strateji olarak, ‘ulusal afet kültürü’ ve ‘risk yönetimine’ geçemememiz yatıyor.

AKUT’un bir ihtiyaç listesi var mı?

Son canlı da çıkana ve bize ihtiyaç kalmayana kadar sahada canhıraş bir şekilde çalışan ekiplerimiz var. Ekipmanlarımızın da bir eksik yok ancak deprem bölgesinde bizim en çok ihtiyaç duyduğumuz canlı olduğuna dair ihbarlar. Zaman geçtikçe hayat kurtarma olasılığı azalır. Bu nedenle, ne kadar çok canlı ihbarı alırsak o kadar çok kişiyi kurtarabiliriz.

Adıyaman’da Efe bebek ve annesini 47. saatte, 71. saatte Gaziantep’te 75 yaşındaki Bekir Amca, depremin 83. saatinde Suriye kökenli anne ve 3 çocuğu, 133. saatte Gaziantep Islahiye’de Güler Hanım’ı kurtarıldı. Mucize haberleri gelmeye devam ediyor…

Evet, bu kurtarmalar asla unutmayacağımız kurtarmalar arasında yerini alacak. Bu arada, depremin ilerlemiş saatlerindeki kurtarmalar sonrası, gerçekten fiziken ve ruhen dinleniyoruz. O anlarda gerçekten yaptığı, gönüllü ama profesyonel yetkinlikteki işin ne anlama geldiğini ruhen çok iyi algılıyor insan.

Hepimizin aklındaki soru: Biz neden hala çok can kaybı veriyoruz?

Bu sorunun tek bir yanıtı yok, çok boyutlu bir konu bu. Az önce söylediğim ulusal strateji değişikliğinden, ulusal yapı stoklarımızın depreme dayanıksızlığına, başka afet türlerinde içinde bulunduğumuz yapısal sorunlara kadar birçok hayati faktör var bu can kayıpları fazlalığında.

Afet Kültürü’nü vurguluyorsunuz… Nedir afet kültürü?

Acil Toplanma Bölgeleri - Acil Toplanma Alanları kavramlarını algıma konusunda bile kafa karışıklığı var. Afet kültürümüzde eksiklikler olduğu için oluyor bunlar. Acil Toplanma Alanları ve Toplanma Bölgeleri iki farklı olgu; iki kavram birbirine karışıyor. Acil toplanma alanları, deprem olduktan sonra bizim güvende olacağımız yer. Toplanma bölgeleri ise, özellikle büyük bir afetten sonra yiyecek dağıtılacak, barınma için çadır kurulacak yer. Her iki konuda da kaçak yapılaşmadan dolayı ciddi sorunlar var. Çözmek oldukça zor. Şehir planlamaları yapılırken bunlara dikkat edilmeliydi ve doğru kurgulanmalıydı. Maalesef toplanabileceğimiz boş bir yer yok büyük şehirlerimizde, bu bir çıkmaz olarak karşımıza çıkıyor.

2020 sonundaki TBMM Deprem Araştırma Komisyonu sonrası, İçişleri Bakanlığının koordinasyonunda, İstanbul Valiliği, İl Jandarma Komutanlığı, AFAD, AKUT ve diğer arama kurtarma ekipleriyle birlikte, çok detaylı bir şekilde İstanbul Deprem Müdahale Planı ve Ulusal Tahliye Planı hazırlandı. Tüm kurumların aktif bir şekilde dahil olduğu bir hazırlık çalışması oldu. Ülke olarak sağlam bir ‘eylem ve tahliye’ planınız yoksa, deprem gerçekleştiği anda kitlesel paniğin önüne geçemezsiniz. İstanbullular bir depremden sonra, hangi aşamada, nasıl davranacaklarını ve arkalarında tüm birimleriyle devletimizin, ilgili tüm kurumların olduğunu bilirlerse, ancak bu şekilde bu süreç sağlıklı yönetilebilir. Ancak bu sayede geniş kitleler, deprem öncesinde mutlaka içselleştirilmesi gereken bu prosedürü uygulayabilirler. Sağlıklı bir planınız olmazsa eğer, kitle paniğinin önüne dünyanın hiçbir yerinde geçemezsiniz. Halk panikle davranıp, doğru yanlış kendi çabalarıyla bir şeyler yapmaya çalışır ve bu da başta trafik kilitlenmesi dahil, her türlü vahim durumu ortaya çıkartır. Keza son İzmir Depremi’nde tam bunlar yaşandı.

Olası İstanbul için depremi de yeniden gündemde, sizce ne kadar hazırlıklıyız böyle bir felakete?

Bu konuda, bir büyükşehir olduğu için 2020’deki İzmir Depremini örnek vereceğim. Çok da şiddetli sayılmayacak, o yıkımı yaratmayacak bir depremde can kaybımız büyük oldu. Ayrıca, örneğin o sırada Bodrum’da eğitimde olan birimlerimizin İzmir’e ulaşmaları; İzmir il sınırlarından deprem bölgesine ulaşmalarından çok daha kolay olmuştu. Yapı stoklarının dayanıksızlığının nelere mal olacağını çok net gördük. Farklı sözcüklerle tekrar edeceğim: Asıl hayat kurtaran, ‘afete hazırlık’, ‘afet kültürü’ ve ‘yapı sağlamlığıdır’. Bizim 22 yıl geçmesine rağmen, İstanbul için, özellikle yapı stokları, kentsel dönüşüm açısından hem de çok hızlı yapmamız gereken çok şey var.

1999’daki felaket akıllardan silinmiyor. Hala aynı yerde miyiz?

Elbette 1999’da olduğumuz yerde değiliz. Çok basit bir oranlamayla, şu anda yapılması gerekenlerin ancak yarısını yaptık diyebilirim. 2008’den sonra yapılmış binaların depreme karşı dayanıklı olduğunu biliyoruz. 2018 yılında ise binaların deprem yönetmeliği değişti ve yeni binalar artık sıkı bir şekilde denetleniyor; eskisi gibi müteahhitlerin inisiyatifi pek geçerli değil. İstanbul’da özellikle kamu binalarının %94’ü güçlendirildi ya da yeniden yapıldı. Ama kentsel dönüşümleri tam olarak tamamlamadıktan sonra büyük bir İstanbul depremine hazırız diyemeyiz.

Sizin olası bir İstanbul depremine karşı hazırlığınız var mı?

AKUT olarak bizim de tüm acil müdahale ve kurtarma planlarımız hazır. Olağanüstü İstanbul Depremi’nde, 10 ekibimizi Trakya Acil Durum Yöneticisi (ADY), 15 ekibimizi Anadolu ADY olarak organize ediyoruz. Az önce söylediğim gibi, İstanbul ekibimizi bunun dışında tutuyoruz çünkü o gün afetzede olabilirler. İstanbul ekibimiz önce kendi güvenliğini sağladıktan sonra yakınlarının güvenliğini sağlayacak ve bulunduğu bölgede toplumu yönlendirecek. Şu anda, 600’e yakın profesyonel eğitim almış, lojistik malzemesi yanlarında olabilecek, yedi gün aralıksız, devletin hiçbir kurumundan destek almadan kendine bakıp iaşesini sağlayabilecek ve vardiya sistemiyle hizmet edecek operasyonel güce sahibiz.

AFETIN ILK GÜNLERINDE TRAFIK VE HABERLEŞME KONUSUNDA SORUNLAR OLDU

Kurtarma süreci de konuşulan konulardan… Sizce en önemli eksiklerimiz neler?

Elbette böylesi geniş bir alanı etkileyen bir afetin, aynı zamanda çok zorlu hava koşullarında gerçekleşmesi, tüm ekiplerin elini ayağını bağladı. Deprem bölgelerine ulaşma konusunda ciddi fiziki zorluklar yaşadık. Bu konuda yapılabilecek fazla bir şey yok. Elbette depremden etkilenen bazı bölgelerde, kış koşullarında hayatın ve ulaşımın genelde iptal olması, ülkemize ait köklü bir başka sorun. Genelde her afette olduğu gibi, afetin ilk günlerinde trafik ve haberleşme konusunda sorunlar oldu. Sadece arama kurtarma ekiplerinin ulaşımı değil; afet anlarında ambulans, itfaiye araçlarının da olay yerlerine ulaşmasında zorlukla oldu. Bu konuda artık toplum olarak çok daha hızlı bir bilinçli farkındalığı edinmemiz gerekiyor. Aslında afetler konusundaki en önemli sorun, bir türlü ‘kriz yönetimi’ olgusundan; ‘zarar azaltma’, ‘hazırlık’ ve ‘tahmin ve erken uyarı’ süreçlerinden oluşan ‘risk yönetimine’ olgusuna geçemememizdir. Bu yaşadığımız tüm afet türleri için geçerli maalesef.

KÖPEKLERIMIZ BIZIM TAKIM ARKADAŞLARIMIZ

23 yıllık arama kurtarma köpek eğitim uzmanı olduğunuzu biliyoruz. Ekibinizdeki köpekler, ne gibi görevlerde çalışıyorlar?

Köpekli arama, diğer teknik arama kaynaklarımızla uyumlu bir şekilde kullandığımız yöntemlerden birisi. Kahramanmaraş depremlerinde 4 köpeğimizle göreve çıktık. Eğitimleri devam eden başka köpeklerimiz de var. INSARAG Birleşmiş Milletler Uluslararası Arama Kurtarma Ekipleri Tavsiye Grubu sınıflandırması açısından, ‘heavy’ seviye bir ekibin standartlarında olduğumuzu söyleyebiliriz. Yine de hali hazırda bu sayıyı artırmak için yoğun çaba içindeyiz. Şu anda İstanbul, Kuşadası, Mersin, Manisa, Marmaris, Bodrum, Afyon, Yarımada, Bursa, Trabzon, Çanakkale ekiplerimizde sertifika sürecinde pek çok köpekli timimiz bulunuyor.

Peki, bu köpekler nasıl yetiştirilir? Herhangi bir köpek teşkilata alınabilir mi?

Bir arama köpeğinin yetişmesi en az 1,5 yıllık eğitimle mümkün. Daha sonra sertifikasyon sınavlarına girerek, köpekli arama timlerimizin operasyonelliklerini onaylatıyoruz. Belirli bir yaşa geldiklerinde ise, arama köpeklerimizi emekli etmemiz gerekiyor. Köpeklerimiz de, tamamen gönüllülerimizin kendi evlerinde birlikte yaşadıkları bizim takım arkadaşlarımız; başka bir ifadeyle birer AKUT gönüllüsü.

Bir kurtarma köpeği enkaz altındaki canlıyı neye göre buluyor? Ne kokusunu takip ediyorlar?

Afet arama köpeklerimiz sadece canlı varlığına sinyal vermek üzere eğitilmekte. Köpeklerin burun kanallarındaki koku algı hücreleri, biz insanlarınkinden 20-40 kat daha fazla. Bu koklama yeteneği sayesinde köpeklerimiz, enkaz altındaki canlı kişinin vücudundan yayılan bir koku kombinasyonunu ayırt edebilir. Bu kombinasyonun içinde vücudumuzdan dökülen mikroskobik deri parçalarının üzerinde yaşayan bakterilerin ürettiği gaz, nefes, feromonlar gibi pek çok canlı insanın ürettiği koku kaynağı var. Bu koku vücut ısısıyla yayılır ve enkaz altındaki hava akımıyla yukarı taşınır. Köpeklerimiz de bu kokunun en yoğun çıktığı noktaya uyarı vermeye eğitilir. AKUT’ta köpeklerimizi kazazedeyi bulduğunda havlayarak uyarı verdiğinde ödüllendirilmek üzerine eğitiriz. Bu eğitimler kademeli olarak uzmanlaştıkları bir süreç.

Sıfır araçlarda kampanya yarışı başladı! İşte yılsonu fırsatları... Sıfır faiz, takas desteği! Finansal performansın anahtarı: Dupont analizi AKOM açıkladı: İşte fırtına ve yağışın İstanbul'a bilançosu Öğretmenlerin 24 Kasım beklentisi: Birer maaş ikramiye Türkiye dünyanın en sinirli ikinci ülkesi oldu! Trump Hazine Bakanı adayını açıkladı: 'Amerikan rüyasının' bir örneği