Altın madalyayı yaşamda kazanmayı başarmak
Hayatta başarıya ulaşabilmek için mucizelere gerek yok aslında: Eksiklik olduğunu düşündüğünüz her şeyle barışın, asla pes etmeyin ve kendinize olan inancınızı yitirmeyin…
Haber Merkezi |TUNÇ DİPTAŞ
Michael Phelps, arkadaşları tarafından ‘tuhaf’ olarak nitelendirilen bir çocuktu. Öğretmenleri onun dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğundan şikâyet ederken, babası onu sürekli eleştiriyordu.
Sadece 11 yaşındayken ona DEHB teşhisi kondu ve doktorlar Michael’ın beyninde odaklanma ile ilgili bir bozukluk olduğunu yalnızca ilaçla normal yaşamına devam edebileceğini söyledi.
Tam bu sırada yüzme koçu girdi hayatına. Michael ile sürekli konuşuyor, onu dünya çapında başarılı bir sporcu olacağına inandırıyor, babasından alamadığı desteği veriyordu.
Michael 13 yaşında kendini tamamen yüzmeye adadı, koçunun desteğiyle ilaç kullanmayı bıraktı. Derslerine odaklanamıyordu ama yüzdüğü her yarışta mükemmel dereceler elde ediyordu. İçten içe sevgi ve destek görmediği babasına, onu tuhaf olarak tanımlayan arkadaşlarına kendini kanıtlamak istiyordu.
Michael, henüz 15 yaşındayken Olimpiyat takımına seçilerek milli takıma giren en genç sporcu unvanını kazandı. 20 yaşında, Atina Olimpiyatları'nda yüzmede tam 6 altın madalya kazanarak herkesi şaşkına çevirdi ve rekorları altüst etti. 2008 ve 2012 yıllarındaki olimpiyatlarda da yıldızlaşarak, madalya üzerine madalya kazandı ve kendi rekorlarını sürekli olarak geliştirdi.
Ancak 2012 yılı sonunda, bu büyük başarıların ve yoğun baskının ardından depresyona girdi ve yarışları tamamen bırakma kararı aldı. 2016 yılında geri dönerek, yeniden birincilik kürsüsüne çıkmayı başardı. Toplamda 28 madalya kazanarak, olimpiyat tarihinde en çok madalya kazanan sporcu unvanını eline geçirdi.
Michael Phelps, bir röportaj sırasında kendisine yöneltilen soruya şöyle yanıt verdi: “Başkalarının eksiklik olarak gördüğü özelliklerim vardı. Ben bunlardan utanmak yerine, onları güçlü yanlarım olarak benimsedim ve başardım.”
Tıpkı Michael Phelps gibi Mete Gazoz da annesi ve babası sayesinde okçulukla çok küçük yaşta tanıştı. Çocuk yaşından itibaren olimpiyatlarda elde edeceği başarının hayalini kuruyordu. Çok çalışıyor ve yılın 300 gününü antrenman yaparak geçiriyordu. Kendi ifadesiyle 70 metreden çay tabağını vurmak için günde 400 ok atıyordu. 14 yaşında A Milli Takım’a seçildi.
2015 yılında katıldığı Dünya Şampiyonası’nda başarısız oldu ve okçuluğu bırakmayı düşündü. Ancak ebeveynlerinin ve koçunun desteği, onu yeniden yarışmalara dönmeye teşvik etti. Bu kararlı dönüş, Tokyo Olimpiyatları'nda Türkiye'ye okçulukta ilk altın madalyayı kazandıracak yolun habercisiydi. Mete, Paris Olimpiyatları’nda da altın madalyanın en büyük favorisi olarak gösteriliyor.
Mete Gazoz da tıpkı Michael Phelps gibi, insanlardan farklı bir özelliğe sahip. Çocukluğunda başlayan konuşma zorluğu, yani kendi ifadesiyle kekemelik, birçok kişi için bir engel olarak görülebilir. Ancak Mete, bu durumu bir engel olarak görmek yerine; bu tarafıyla barıştı ve benimsedi. Başarısının sırrını anlatırken, “Ben farklı birisiyim, hayal ettim, çok çalıştım ve başardım” demeyi tercih etti.
Mili gururumuz Mete Gazoz ve Michael Phelps’in başarı hikayeleri bizler için de öğretilerle dolu.
Keşke olmasaydı dediğiniz taraflarınızla barışın. Zayıflık olarak gördüğünüz özellikleriniz sizi özel kılan yanınız olabilir. Onlardan utanmak yerine onları benimseyin.
Sizi başarıya itecek, size inanan koçlarla, mentorlarla ya da insanlarla bir arada olun. Zorlukları aşmanın yolu etrafınızdakilerin desteğini almaktan geçer. Yüzme ve okçuluk gibi bireysel sporlarda madalya alan sporcular dahi iyi bir ekip olmadan başarının gelemeyeceğini vurgular.
Başarısızlıklar sizi hayallerinizden vazgeçirmesin. Unutmayın, başarıya giden yol, başarısızlıklarla örülüdür.
Hayatın kendisinden altın madalya almanın yolu zayıflık diye düşündüğümüz taraflarımızla barışıp onların bizi farklı kıldığına inanmaktan, hayallerimizden asla vazgeçmemekten ve takım olabilmeyi becerebilmekten geçiyor.