Prof. Dr. Emre Alkin: Türkiye’de en ucuz şey dolar oldu!
Nasıl Bir Ekonomi TV’de Ekonomi Masası’nın konuğu olan Topkapı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emre Alkin, “Merkez Bankası, uyguladığı politika ile talebi kısmıyor, ihraç ediyor. Bavul ticareti geri geldi” dedi. Alkin, kurun baskılanmasıyla doların Türkiye’de en ucuz şey haline geldiğini söyledi.
Haber Merkezi |İlhan DUMAN
Ekonomi Masası’nın bugünkü konukları Topkapı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Emre Alkin ve altın ve para piyasaları uzmanı Şirin Sarı EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, gazeteci Barış Esen ve Berfin Çipa’nın sorularını yanıtladı. Şirin Sarı, altın piyasını değerlendirerek, bu yıl sonunda ons fiyatında 2.500'ün üzerinde yeni bir yükseliş hareketi görülebileceğini ifade etti. Emre Alkin de ekonomi politikasını yorumladı. Alkin, mevcut parar politikasını “yanlış reçete” diyerek yorumladı.
ALTIN VE PARA PİYASALARI UZMANI ŞİRİN SARI
Altın fiyatlarında belirleyici unsur Asya ülkeleri
Aslında altında 2023 yılı başından beri bir öngörümüz var. Ons altında 5.000 dolarla 6.000 dolar arasında tahminimiz var. Aslında biz bunu 3 ila 5 yıl arasında görebileceğini tahmin ediyorduk. Fiyat açısından beklentimizde bir değişiklik yok. Fakat, “Bu zaman acaba daha da kısalabilir mi? Biz bu süreci 2 yıl ya da 3 yıllık süreç içerisinde görebilir miyiz?” diye tartışmaya başladık. Nedenler artmaya başladı. Jeopolitik risk tarafı evet önemli. Birçok cephede artık ekonomi savaşmaya devam ediyor. Altında bu noktada fiyatlanıyor. Rusya-Ukrayna savaşının etkilerini görmüştük. 2 aylık süre içerisinde altın fiyatlarında yüzde 15’lik bir yükseliş gerçekleşmişti. Bu yılın başından bu yana ons altında yüzde 15’lik diğer kazanımı gördük. Şubatın sonundan itibaren çok hızlı bir şekilde 400 doların üzerinde yükselişler geldi. Tabii ki dinlenecektir. Fiyatta zaman zaman durgunluk, sakin bir bant içerisinde hareket belki de bir düzeltme hareketinin gelmesini bekleriz. Sürekli bir yükseliş gerçekleşmeyecek ama açıkçası ucu açık gelişmeleri takip ediyoruz. İsrail biraz yaramaz çocuk gibi. Planları tahmin edilemez doğrultuda devam ettiği için bir sürpriz. İsrail ve İran kaynaklı fiyatların etkilenmesini bekliyoruz önümüzdeki süreç içerisinde.
Ayrıca merkez bankaları da artık faiz indirimleri tarafında ağırdan almaya başladı. Özellikle Fed, hazirandaki faiz indirim beklentisini öteledi. Yıllık 3 tane faiz indirimi beklentisi artık ikiye inmiş durumda. Merkez bankalarının enflasyonist süreçten, enflasyonun soğumamasından dolayı geri adım atabileceği ihtimalini görüyoruz şu an itibariyle. Fed Başkanı Jerome Powell'ın söylemlerinden de dün bunu anladık. Enflasyonda beklenildiği gibi bir süreç ilerlemiyor. Bu ise faizlerin uzun süre yüksek kalabileceğine işaret ediyor. O yüzden hem enflasyon cephesi hem merkez bankalarındaki faiz indirim sürecinin ötelenmesi hem de jeopolitik risklerin devam etmesi ons altının fiyatlanmasında etken. Merkez Bankası alımlarını zaten 2022’den bu yana konuşuyoruz. O tarafta da süreç devam ediyor. Özellikle Batı'nın altın fiyatlarını belirlediğini düşünürdük ama daha çok şu an altın fiyatlarında belirleyici unsur Asya tarafındaki ülkeler. Özellikle bütün altın üretiminin üçte ikisine yakın talebinin Çin’den geldiğini söyleyebiliriz. Yıl sonu için belki 3000 dolar acele verilmiş kararlardan bir tanesi olabilir ama önümüzdeki 3 ila 5 yıllık süreç içerisinde altın fiyatlarını daha fazla konuşmaya devam edeceğiz. “2.100 doların üzerinde yeni bir trend başlayabilir” diyorduk. Bu trend 2.500 dolar civarlarında realize olabilir. Yılın son çeyreğinde Amerika seçimleriyle beraber 2.500'ün üzerinde yeni bir yeni bir yükseliş hareketi görebiliriz. Aslında yükseliş trendinde yeni bir ivme kazanmasını bekleyebiliriz.
Gümüş, kendi hikayesini yazabilir
Emtialar arasında benim en güvendiğim ve gelecek gördüğüm, emtia konferanslarında da ön plana çıkan 3 tane emtia var. Bir tanesi altın, bir tanesi bakır, diğeri de gümüş. Gümüş inan inandığım enstrümanlardan bir tanesi. Gümüşte 26-27 doları hep direnç olarak takip ediyorduk. Şu an o bölgeleri test ediyor ve 30 dolara da yakın fiyatlama gerçekleşti. Gümüşün asıl hikayesini 30 dolar ve üzerinde başlayacağını düşünüyorum. 2011’de olduğu gibi 50 dolar seviyelerini görebiliriz ama gümüşü besleyen durum da yeşil enerjiye olan yatırımların devam etmesi. Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte kömür üretimi bile yeniden gündeme gelmişti. Yani enerji tarafında mertlik biraz bozuldu. 2050’ye kadar bütün ülkeler yeşil enerjiye geçme sözü verdiler. Ama bu jeopolitik risklerle beraber planlarda değişiklikler olabiliyor. O yüzden gümüşteki seyir şu an tamamen dolara endeksli ve emtiaların genel seyrine paralel olarak devam ediyor. Ama gümüşün kendi hikayesini yaratacak olan yeşil enerji yatırımları. Bu noktada Almanya, Amerika ve Çin belirleyici ülkeler. Çin şu an birçok emtiada talep edebilir noktada değil, üretim kısıntılarından ve sanayideki gerilemeden dolayı. Dünyadaki çarklar yeniden döndüğünde gümüş bundan prim kazanacak ama yeşil enerji yatırımları gümüşü daha çok destekleyecek önümüzdeki süreçte. Gümüş, altından daha iyi bir performansa sahip olabilir.
TOPKAPI ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. EMRE ALKİN
Ekonomide yanlış reçetede ısrar edilmemeli
Avrupa’dan nasıl pahalı hale geldik. Çok eski bir yaklaşımdır: Fazla vergi, vergiyi öldürür. Tahsil edemeyeceğin tahakkuku getirmeyeceksin. Bu hale nasıl geldik? Birkaç soruyla bakalım. Avrupa2nın çöpünü en çok ihraç ettiği ülke hangisi? Avrupa’nın en pahalı hale gelmiş ülkesi hangisi? Bilgi şeffaflığı ve eğitim konusunda Avrupa Konseyi’nin en aşağıdaki ülkesi hangisi? 65 yaş üzerindeki insanların en az grip aşısı olduğu ülke hangisi? Gıda fiyatlarının en yüksek seyrettiği ülke hangisi? En düşük emekli aylığı alan insanların ülkesi hangisi? Bu arada en büyük köprü, en büyük havalimanı, en çok uçağa sahip havayolu, zenginin gelirden en çok pay aldığı ülke, orta gelirli hisseden ama orta gelirli olmayanların en çok olduğu ülke hangisi? Bu soruların hepsinin cevabı Türkiye.
Bizim 2018 yılından bu yana uyguladığımız para ve maliye politikası var. Bakıyorum TÜSİAD’ın parlak diplomalı sanayicileri de şu an uygulana para ve maliye politikasına destek veriyor. “Türkiye, sıkı para politikası uygularsa kurtulur” diyorlar. Ortada sıkı para politikası yok. 2018’den beri muazzam büyüyen bir bütçe açığı ve Merkez Bankası’nın para basma makinesi gibi çalıştığı bir politika var. Hangi bakan gelirse gelsin sağından solundan düzeltmeye çalıştığı bir para politikası sıkı değildir.
Merkez Bankası 818 milyar TL zar etmiş. Bu zararın enflasyonist etkisi olmadığı söyleniyor. Bu zararın KKM kaynaklı olduğu ifade ediliyor. KKM’den parayı alanlar ne yapmış peki bu parayı? Aldıkları fazla parayı gidip yakmışlar mı? Ekonominin, piyasanın nasıl işlediğini tam olarak bilmeden, kamu harcamalarının enflasyon üzerinde çarpan etkisi yarattığından habersiz, çıkıp açıklama yapıyorlar. Hiç mi piyasaya inmiyor, hiç mi duymuyorsunuz vatandaşın sesini? Avrupa Konseyi ülkeleri arasında yüzde 1’lik kesimin toplam gelirden yüzde 10 civarında pay aldığı 1 numaralı ülkeyiz.
Geçen yıl Haziran ayında göreve gelen Merkez Bankası, Hazine ve Maliye Bakanlığı bürokratlarının 2018 yılından bu yana uygulanan yanlış ekonomi politikasını düzeltmek için elle tutulur herhangi bir reçetesi olmadığını anladık. Ezberlenmiş bir şey var: Dövizi baskıla, faizi enflasyonun arkasında koştur. Bütün yükü finans kuruluşlarının üstüne yükle. Kredi vermemelerini sağla. Ama sonra 3 ayda 500 milyar TL bütçe açığı ver. Vatandaşa kaynağın ulaşmaması için çaba gösteren, bunu da sıkı para politikası diye anlatmaya çalışan bir reçete karşısında tabii ki Avrupa bizden ucuz hale gelir.
Merkez Bankası talebi ihraç ediyor
Şu anki politikayı destekleyenler bilmeli ki iktisat alternatifsizlik bilimi değil. Ama ortaya konulan politika çok kırılgan bazı parametrelere dayanıyor: “Yaz aylarında rehavet olur. Turist döviz getirir. İhracatçının dövizi de içer girer.” Ama durum böyle değil. Haziranda vatandaş en az yüzde 72 enflasyonu görünce sormayacak mı “Ne biçim politika uyguluyorsunuz? Hem faiz yüzde 50 oldu hem de enflasyon yüzde 72 oldu?” diye. “Sıkı para politikasından başka çaremiz yok” diyenler , sıkı para politikası olmadığını, Merkez Bankası’nın yaptığı işle talebi kısmadığını, talebi ihraç ettiğini görmüyor mu? İnsanlar, Türkiye’deki mal yüzde 35-40 daha pahalı diye yurtdışına giden arkadaşlarına sipariş veriyor. Bu politika bavul ticaretini geri getirdi. Döviz kurunu tutmakta niye bu kadar ısrar ediyorsunuz? Türkiye’deki en ucuz şey şu anda dolar. Bu durumda turist nasıl getireceksiniz? Turistler “Türkiye ne kadar pahalı hale geldi? Almanya’dan, İtalya’dan, Fransa’dan pahalısınız? Yunanistan’dan açık ara pahalısınız” diyor.