Türkiye F-16 ile birlikte Eurofighter Typhoon satın almaya odaklandı
Türkiye’nin ABD’den almayı planladığı F16V sürecinde işlerin tersine döndüğü ve hedefin Eurofighter Typhoon olduğu iddia edildi. Savunma strateji uzamanı Dr. Can Kasapoğlu, "Türkiye, ABD’den son varyantları almak istiyor ayrıca 23 milyar dolarlık fatura için de pazarlık yürütüyor" dedi.
Haber Merkezi |Türkiye, askeri savunma ve operasyon kapasitesini artırmak için önce 5. nesil savaş uçağı projesi için 12 Temmuz 2022 tarihinde düğmeye bastı ve ABD ile ortak geliştirilecek F35 projesine yedinci uluslararası partner olarak dahil oldu. Akabinde de Milli Muharip Uçak yani sonradan aldığı adıyla KAAN da bu yeni hedefin yerel ayağı olarak planladı.
İşler Rusya’dan S400 alımına kadar ufak aksaklıklar yaşansa da planlanan çerçevede ilerledi ancak S400 alımı ve ardından yaşanan gelişmeler sonucunda F35 projesinden Türkiye çıkarıldı. F35’lerin planlanan takvim kapsamında hava kuvvetleri envanterine giremeyince anlaşılınca farklı çözüm yöntemlerine gidildi. Bu kapsamda ara çözüm olarak ABD’den F16V alımı için adımlar atıldı.
Hatta ABD Senatosu’ndan siparişin onaylanması için yoğun bir diplomasi trafiği yürütülürken Türkiye ile ABD arasında çetin pazarlıklar sürdü ve sonunda senatodan onay çıktı. 23 milyar dolarlık paket için ‘her şey tamam, sipariş takvimi oluşturuluyor’ açıklamalarının yapıldı son dönemde ise siparişlerde sorunlar yaşandığı hatta Türkiye’nin masadan kalkacağı iddiaları yüksek sesle konuşulmaya başladı. Çözüm olarak da F16V’nin yerine Eurofighter Typhoon’a alınacağı yine iddialar arasında yer aldı. İşte yaşanan bu gelişmeleri ve ortaya atılan iddiaları Hudson Enstitüsü Kıdemli Analisti Dr. Can Kasapoğlu, Gazete Oksijen'e yorumladı...
Türkiye’nin ABD’den F-16 alımını rafa kaldırdığı, Eurofighter Typhoon projesine yöneldiği ve hatta Almanya’nın da koyduğu şerhin de kalktığı son günlerde konuşulmaya başlandı. İşin arka planı nedir?
Öncelikle bilinmesi gereken husus şu: Türkiye F-16’nın hem NATO ittifakı içinde hem de dünyada en önemli kullanıcılarından biri. On yıllara dayanan bir askeri gerçeğin bir anda değişmesi zor. Öte yandan, F-16V bir ara çözüm. Esas çözüm 5. nesil askeri taktik havacılık seviyesine geçmekle mümkün olacak. F-35’le başlaması planlanan bu süreç aksadı. Şimdi gözler diğer 5. nesil proje olan KAAN’da.
Türkiye’nin Eurofighter Typhoon ile ilgili planlarıysa, F-16 yerine bir ikame değil. Tıpkı orjinal planlarda, milli beşinci nesil savaş uçağı projesi KAAN’ın F-35’e bir alternatif olmadığı, F-35 ile birlikte envanterde bulunması planlanan bir yetenek olması gibi. Mevcut durumu bu prensiple değerlendirmekte fayda var. Eurofighter Typhoon alımı Türk Hava Kuvvetleri envanterinde, özellikle dördüncü nesilden beşinci nesil hava harp kabiliyetine geçiş aşamasında, ekstra diplomatik maliyeti olmayacak bir çeşitlendirme arayışı. Zira ABD çözümünün yanına Çin ya da Rus değil, NATO’nun Avrupalı müttefikleriyle bir savunma işbirliği eklenecek her şey yolunda giderse. Ayrıca, teknik olarak, Eurofighter Typhoon’un hava-hava görevlerindeki üstünlüklerinden yararlanma amacı da var.
Özetle yıllardır gittiğimiz restorandan vazgeçmeden menüyü zenginleştirecek alternatif bir yer arayışından bahsetmekteyiz. Ta ki, Türkiye’nin kendi mutfağının ürünü olan KAAN envantere anlamlı sayılarda girene kadar. Hedef 2030’ları bulacak ki, 2030’lardan sonra dahi F-16V’leri ve eğer alım da gerçekleşirse Eurofighter Typhoon’un yine Türk semalarında göreceğiz. Birden emekli edilmeyecekler. Savunma sanayii ve askeri planlama esasları böyledir. Bir yandan dışarıdan yemek söyler bir yandan da mutfağınızda kendiniz pişirirsiniz. Pişirebildiğiniz yemeklerin çeşidi ve kalitesi arttıkça dışarıdan daha az sipariş verir, hatta ürünlerinizi de satarsınız. Ancak tüm restoran ve market zincirlerine bağımlılık bir anda bitmez. Önemli olan sürdürülebilirlik ve diplomatik zararı olmayan çeşitliliktir.
Türkiye’nin F-16 alımındaki talepleri neler? Hangi stratejiyi izliyor?
Her şeyden önce, Türkiye’nin ABD ile yürüttüğü 23 milyar dolarlık paketin, sadece F-16 modernizasyonunu kapsamadığını belirtmemiz gerekiyor. Söz konusu paket kapsamında, 40 yeni F-16 uçağı ve 79 modernizasyon kitinin yanı sıra, AMRAAM görüş ötesi (beyond visual range / BVR) hava-hava füzeleri ve AGM-88E anti-radyasyon füzeleri de dahil çok geniş çapta gelişmiş mühimmat alımından da söz etmekteyiz.
Dolayısıyla burada üç temel husus devreye giriyor. Bunlardan biri, söz konusu mühimmatların hangi varyantlarının alınacağı. Zira, her bir versiyonda elde edilen yetenekler değişecektir. Bir başka deyişle, silah sistemlerinin mümkün olan en üst versiyonlarının hedeflenmesi önemli. Kanımca bazı silahlar için Türkiye daha farklı varyantlar talep etmekte.
İkincisi, savunma ekonomisi gerçekleri var. Bahsedilen 23 milyar dolarlık fatura neredeyse küçük hatta orta boy bir devletin yıllık savunma harcaması kadar. Bu nedenle, bu faturadan bazı tenzilat isteklerinin olacağını da düşünebiliriz. Söz konusu harcamadan indirim yapılması için F-16V modernizasyonundan vazgeçilmesi değil ancak kapsamının daraltılması ve daha az platforma teşmil edilmesi de mümkün olabilir.
Üçüncüsü önemli husus ise, anlaşıldığı üzere Türkiye milli savunma sanayii prensipleri kapsamında, F-16 modernizasyonuna ilişkin bazı offset’ler talep edebilmesi ve bazı parçaların yerli üretime tabi olması. Zira hazır alımdan mümkün olduğunca kaçınılması ve alım projelerinde dahi ortak üretimin ön plana çıkarılması, savunma sanayinin resmi olarak deklare edilmiş prensiplerinden biri. Tüm bu faktörler bir araya geldiğinde, söz konusu alımın ABD-Türkiye ikili savunma diplomasisi zeminine aktarıldığını müşahede edeceğiz. Ancak bu gelişme satışın akamete uğradığı anlamına gelmez. 23 milyar dolarlık hacimde bir savunma dosyası böyle müzakere edilir.
ABD’de yönetim değişirse F-16 alım süreci etkilenir mi? Trump’ın gelmesi ya da Demokratlar’ın devam etmesi bu durumu nasıl etkiler?
F-16V dosyasına ilişkin radikal bir değişiklik olacağını uzun vadede beklemiyorum. NATO üyesi bir ülkenin, dördüncü nesil bir savaş uçağının son modernizasyon varyantını alması geçilmesi imkansız bir engel değil, olmamalı. Öte yandan Türkiye’nin savunma modernizasyonu ihtiyaçları değerlendirildiğinde, zamana yayılacak bir alım takviminin hemen tamamlanması güç. Başkanlık seçiminin yapılacağı kasım ayına kadar tüm F-16 modernizasyonunun hayata geçirilmesi zor. Avurpa’dan savaş uçağı arayışı biraz da takvimdeki muğlaklığın sonucu. Türkiye’nin elinde, örneğin, iki filo Eurofigter Typhoon bulunsaydı ABD’deki sürece karşı askeri planlama daha bağışık olacaktı.
Neden F-16 dışında Eurofighter Typhoon da almak istiyoruz? Uçağın özellikleri nelerdir?
F-16 ile Eurofighter Typhoon yüksek kinematik avantajları ve görev portföyü dolayısıyla daha çok hava-hava angajmanlarına uygun bir platform. Kanart / delta kanat konfigürasyonu ve çift motor tercihiyle son derece hareketli, çevik bir profilde. Özü itibariyle bir avcı-önleme-hava üstünlüğü savaş uçağı. Süratli reaksiyon çerçevesineve hava muharebe görevlerine son derece uygun. NATO Air Policing görevlerinde başarıyla görev yaptı. F-16 ise, DNA’sı bir avcı jeti olsa da, onyıllar içerisindeki gelişimi sonucunda, artık bir multirole savaş uçağına evrilmiş durumda. Kinematik profili de, dizaynı nedeniyle, elbette Eurofighter Typhoon’un gerisinde. Ayrıca, diplomatik olarak sorun oluşturacak ve S-400 meselesinin bir benzerini gündeme getirecek Rus ya da Çin seçenekleri düşünülmeksizin, bir yandan NATO çerçevesi içinde kalarak, diğer yandan envanteri çeşitlendirmenin en uygun yolu, Türk milli savaş uçağı envantere girene kadar, ABD ve Avrupa çözümlerini bir arada bulundurmak. Bu açıdan da, Eurofighter Typhoon, önemli bir savunma diplomasisi marjı oluşturacak. En azından, anladığımız kadarıyla, Ankara’daki mülahaza bu yönde.
Eurofighter Typhoon’un avantaj ve dezavantajları neler?
Eurofighter Typhoon alımında hangi varyantın ve modernizasyon seviyesinin alınacağı çok önemli. Daha önce gündeme gelen, Londra’nın Ankara’ya satmayı planladığı Tranche 1 Eurofighter Typhoon’lar, uçuş saati olarak nispeten genç ancak teknolojik konfigürasyon bakımından eski uçaklar. Dolayısıyla bu noktada Türkiye’nin söz konusu uçağın hangi varyantını tedarik edeceği önemli. Türkiye’nin, sıfır bir alım yaparak en son varyantlarla ilgilendiği gündeme gelmişti, ideal tercih bu olacaktır. Sensör tercihleri kapsamında AESA radarı olması da elzem.
Bir diğer konu silah sistem konfigürasyonu. Burada iki husus ön planda. Birincisi, Türkiye, Eurofighter Typhoon’larla birlikte, en gelişmiş silah sistemlerini de alabilecek mi? Örneğin ramjete sahip Meteor hava-hava füzeleri ya da Storm Shadow havadan-karaya seyir füzeleri? Hatta, ideal bir dünyada, Almanya’nın Ukrayna’ya vermeyi reddettiği Taurus havadan-karaya seyir füzeleri ki Storm Shadow’a benzese de, bazı kritik teknolojik üstünlükleri bulunmakta.
İkincisi, Türkiye, kendi milli çözümlerini Eurofighter Typhoon’a sertifiye edebilecek mi? Zira, Türk savunma sanayii, görüş ötesi ve görüş için hava-hava füzelerinden seyir füzelerine ve diğer akıllı mühimmata kadar birçok alanda ciddi bir aşama kaydetti.
Almanya Eurofighter Typhoon’da Türkiye’ye satışa karşı çıkıyordu. Fikrini ne değiştirdi?
Almanya, Avrupa silah üreticileri arasında, örneğin Fransa’ya ve İngiltere’ye kıyasla, silah sistem ihracat tasarruflarında çok daha sıkı ve muhafazakar bir yapıya sahip. Bu nedenle, Türkiye’nin Eurofighter Typhoon talebini değerlendirirken, dikkatle izlediğimiz bir diğer trend, Berlin’in bu konuda direnmesiydi.
Öte yandan, Suudi Arabistan’a Eurofighter Typhoon satışına Almanlar tarafından – basına yansıdığına göre –onay verilmesi sonrasında Türkiye için de emsal teşkil eden bir fırsat penceresi doğdu. Açıkçası Almanya bakımından, Suudi Arabistan’a verilmesi uygun görülen bir askeri yeteneğin bir NATO müttefikine verilmemesinin izahı kolay olmayacak. Dolayısıyla Türkiye’nin de Suudi Arabistan’ın Eurofighter Typhoon alımını bir diplomatik zemin olarak kullandığını değerlendirebiliriz.
Ancak tabi en önemli faktör Londra’nın bastırması ve diğer Avrupalı müttefiklerin olumlu yaklaşımı. Yine de, Almanya’nın tavrını garanti kabul edemeyiz. Eurofighter Typhoon ITAR-free bir savaş uçağı değil. Yapımında ABD menşeli teknoloji barındırmaktadır. Dolayısıyla yine ABD onayı gerekebilir. Ancak Körfez Arap silah pazarı örneğinde müşahede edildiği üzere, ABD’den doğrudan silah sistem tedarik etmekten daha kolay bir yöntem olabilir. Yine de kritik aktör Almanya ve Alman vetosu.
Can Kasapoğlu kimdir?
Dr. Can Kasapoğlu, Hudson Enstitüsü Kıdemli Analisti. Doktorasını Harp Akademileri Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nden, yüksek lisans derecesini Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsü’nden aldı. Askeri bilimler, savunma teknolojisi trendleri, siyasi-askeri risk analizi ve açık kaynaklı savunma istihbaratı konularında uzmanı olan Kasapoğlu, NATO Savunma Koleji’nde görev yaptı, NATO Siber Savunma Mükemmeliyet Merkezi’nde misafir araştırmacı olarak bulundu.