TBMM Başkanvekili Bilgiç: Hükümetin yasama sürecindeki temsili gözden geçirilmeli

AK Parti Isparta Milletvekili TBMM Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç, bütçe görüşmelerinin sürdüğü bu aşamada DÜNYA'nın sorularını yanıtladı. Bilgiç, "Kuvvetler ayrılığını değil kuvvetler birliğini konuşmak lazım" dedi.

Canan Sakarya |

Canan SAKARYA - Maruf BUZCUGİL

TBMM Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç, kuvvetler ayrılığı yerine kuvvetler birliğini konuşmak gerektiğini belirterek, “Aslında kuvvetlerin birliğini konuşmak lazım. Kendi özerk yapıları içinde birlikle oluşturacakları sinerji ile bu memlekete vereceklerini konuşmak lazım. Ama biz maalesef kurumları birbirinden koparmak gayreti içindeyiz” dedi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde, yasama süreçlerinde bütçeyi yapma hakkının yürütmede, denetleme hakkının da yasamada olduğu gerçeğinin yerleştirilmesi gerektiğini kaydeden Bilgiç, Hükümetin yasama süreçlerindeki temsilinin de yeniden gözden geçirilmesi gereken bir başlık olduğuna dikkat çekti.

AK Parti Isparta Milletvekili TBMM Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç, Ankara Temsilcimiz Maruf Buzcugil ve Parlamento Muhabirimiz Canan Sakarya’nın sorularını yanıtladı.

■ Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili bir tartışma sürüyor, yeni sistemin Parlamento ile ilişkileri noktasında değerlendirmeleriniz nelerdir?

Bugün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili bir tartışma yaşıyoruz ancak biz nasıl bir sistem içerisinden çıktık, AK Parti son 20 yıl içerisinde yaptıklarını ve kazanımları görmek lazım. Son dönemdeki tartışmalara baktığımızda baraj, köprü, otoyol gibi hep alt yapı üst yapı yatırımları üzerinden bir tartışmanın sürdüğünü görüyoruz ama asıl bakılması gereken gerçekten Türkiye’de AK Parti döneminde gerçekleyen reformlar, bunları gerçek manada irdelemek lazım.

■ Mecliste bütçe süreci başlıyor şeff aflık hesap verebilirlik noktasındaki eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’de AK Parti dönemiyle devletin şeffaflığı ve hesap verilebilirlik noktasında atılmış adımlar ve kamu maliyesini disipline etme açısından da yapılmış çok önemli reformlar var ama bunların hepsi hafızalardan çıktı gitti. 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu diyoruz ama buna neden ihtiyaç duyuldu, reform niteliğindeki düzenlemeler nelerdi hesap verilebilirlik adına neler yapıldı bunlar unutuldu.

DENETİM GENİŞ BİR ALANA YAYILDI

■ Zaman içerisinde etkisini kaybetmedi mi?

Tam tersi bütün sistem onun üzerine oturdu. 5018 Kamu Maliye Yönetimi ve Kontrol Kanunu bir kere dış denetimi güçlendiren, mali disiplini en üst düzeye taşıyan bir kanun oldu. 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu ile de birleştirdiğinizde Türkiye’de denetime tabi olmayan bütçe dışındaki pek çok yapı ortadan kaldırıldı. 110’un üzerinde fon vardı bu fonların sayısı 5’e kadar indirildi. Bu şekilde de denetim çok geniş bir alana yayılmış oldu. Bu da bütçe disiplinini sağladı. Akabinde 6085 Sayılı Sayıştay Kanunu ile Sayıştay uluslararası standartlara uygun bir şekilde denetim yapar bir yapıya kavuştu. INTOSAI kuralları çerçevesinde bu raporları veriyor. 2006 yılına kadar mahalli idarelerin istatistikleri ile ilgili hiçbir şey paylaşılmıyordu. Bütçe istatistikleri 2006 yılından itibaren paylaşılır hale geldi. Sayıştay sadece 4 temel raporu Meclis’e sunar iken 2012’den itibaren denetimini yapmış olduğu bütün raporları kurum bazlı olarak Parlamentoya göndermeye başladı. 200’ün üzerinde rapor Meclis’e gönderilir hale geldi.

GEÇMİŞTE PARLAMENTOYU VESAYET ALTINA ALDILAR

■ Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşı muhalefet güçlendirilmiş parlamenter sistem çalışması yürütüyor. Sizce sistem değişikliği gerekiyor muydu?

Türkiye’de yıllardır parlamento değişik yapıların, grupların vesayeti altında tutuldu. Parlamenter sistemi geçmişten bugüne irdelediğiniz zaman Türkiye’deki bütün diğer anayasal kurumların, baskı gruplarının yasama üzerinde ciddi bir baskı kurduklarını görüyorsunuz. Bu milli iradenin üzerinde oluşturulan bir baskıdır ve milli iradeyi yok etmenin yolunu da parlamentoyu bir vesayet sistemi altında itibarsızlaştırma yolunu seçerek sürdürdüler. Kimi zaman yargı kimi zaman asker ortaya çıktı, burada sivil toplum örgütlerini görürsünüz, sendikaları görürsünüz, basını görürsünüz, kanaat önderlerini görürsünüz ama bunun içerisinde bir de siyasetin kendi içinde oluşturduğu bir vesayet vardı, parlamento üzerinde. Mesela o dönemde cumhurbaşkanlarının parlamento üzerinde kurduğu vesayeti bugün artık hiç kimse konuşmuyor.

YENİ SİSTEMDE CUMHURBAŞKANI SORUMLU HALE GELDİ

İç tüzük çalışmasına ihtiyaç var

Eski sistemi düşünün; cumhurbaşkanının hiçbir sorumluluğu yok, sadece vatana ihanetten yargılayabileceğiniz bir cumhurbaşkanı, ama bu cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi üyelerini atıyor. O günkü adıyla HSYK’ya üye ataması yapıyor, Danıştay’a üye ataması yapıyor. Geliyorsunuz yürütme tarafına ne kadar güçlü başbakan olursanız olun istediğiniz insanı bakan yapabiliyor muydunuz, istediğiniz insanı Merkez Bankasının başına getirebiliyor muydunuz? Üçlü kararnameye tabi olan hiçbir devlet memuru, bürokratı cumhurbaşkanın onayı olmadan atayamıyordunuz. Cumhurbaşkanının onayı olmadan kendi kabinenizi şekillendirip kuramıyordunuz. Bütün bu tasarrufl ardan dolayı cumhurbaşkanının herhangi bir sorumluluğu var mıydı? İstediği yasayı veto ediyor, isterse anayasa mahkemesine isterse referanduma götürüyordu. Bu güce sahip miydi cumhurbaşkanları, sahipti, bir sorumluluk taşıyorlar mıydı, taşımıyorlardı. En çarpıcı örnek anayasa kitapçığının fırlatıldığı 2001 krizidir. Ülke çok büyük bedeller ödedi, 21 banka battı. O günkü konjonktürde hükümetin ortağı üç parti bunun bedelini ödediler mi, ödediler hepsi parlamento dışında kaldılar. Peki, Cumhurbaşkanı o gün ne bedel ödedi? Türkiye’de aslında hep eleştirilen millete 5 yılda bir gidip hesap vermek zorunda olan başka bir kurum var mıydı, yok. Ama bugün cumhurbaşkanı da aynı noktaya geldi. Hem Türkiye’de siyasetin üzerindeki vesayeti ortadan kaldırmış oldunuz ama bunun karşılığında cumhurbaşkanı da hem Meclis’te yüce divana gönderilebilecek şekilde yargılanabilir hale geldi hem de en fazla iki dönem seçilebilir hale geldi.

Bir kere işin özüne baktığınızda belki parlamentoda yeni sistemle beraber yasama yürütme ilişkilerinde hem yazılı olan hem de yazılı olmayan bir takım kuralların oluşturulması iç tüzük çalışmasının ciddi bir biçimde yeniden yapılması lazım.

“DENETİM İÇİN YENİ MEKANİZMAYA İHTİYAÇ YOK”

■ Sizce denetim konusunda yeni mekanizmalara ihtiyaç var mı?

Hiçbir yeni mekanizmaya ihtiyaç yok sadece ve sadece bugün herkesin söylediğinin aksine dünyanın en kaliteli denetim mekanizmalarından bir tanesidir. Sayıştay son derece ciddi bir denetim işlevini yerine getiriyor ve tamamen de uluslararası denetim standartlarında bu işi yapıyor. Fakat anayasaya göre kesin hesap kanunları Meclis’e geldiğinde bütçe kanunlarıyla birlikte görüşülüyor ama Sayıştay’ın raporları çok daha önce parlamentoya geldiği için Plan ve Bütçe Komisyonu bünyesinde bir daimi kesin hesap alt komisyonu oluşturularak bu raporların burada çok daha derinlemesine ele alınmalı. Bu, parlamentoda 8-10 senedir konuştuğumuz bir mesele. Bu önemlidir ve bunun yapılması gerekir. Bütçe görüşmelerinde kesin hesap kanununa gereken ilgi alaka yakalanamayabilir.

“PLAN BÜTÇE, ARTIK İKTİDAR KOMİSYONU DEĞİL”

■ Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin daha iyiye gitmesi için neler yapılması gerekiyor?

Bugün artık Cumhurbaşkanlığı sadece ve sadece Meclis’e bütçe teklifini gönderebilir hale geldi. Sadece bütçe teklifini gönderebiliyor. Yasama süreçlerinin geçmişten bugüne baktığınızda hemen hemen yüzde 99’unun hükümetlerin vatandaşa vermiş olduğu sözler doğrultusunda, daha hızlı daha randımanlı çalışabilmelerine imkân verecek altyapılar oluşturulmasıdır. Böyle bir gerçeklik ortadayken siz hükümeti çalışmaların tamamen dışında bırakabilir misiniz? Bakanlıkları bırakabilir misiniz, netice de onların bu süreçle ilgili ihtiyaç olduğu düzenlemeleri yerine getiriyorsunuz. O zaman parlamentoda bu yasama süreçlerinde hükümetin buradaki temsilinin nasıl olması gerektiğini belki yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor.

Buradaki ikinci önemli bir konu bütçe teklifi diyoruz, ben bütçe hakkı dediğimiz zaman sadece parlamentoyu kastetmiyorum. Bütçeyi yapma hakkının yürütmede, denetleme hakkının yasamada olduğu kültürünü mutlak surette bizim özümsememiz gerekiyor. Bütçenin bir hazırlanma bir de denetim tarafı var. Bütçe hakkının yürütmede ama denetleme hakkının da yasama da olduğu kültürünü süratle yerleştirmemiz gerekiyor. TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu, biliyorsunuz yasamanın yüzde 75’i oradan geçiyor, anayasal tek komisyon. Nasıl tarif ediyor anayasa Plan Bütçe komisyonu’nu ‘40 üyeden oluşur en az 25 üye iktidar partisinden olur’ diyordu. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile beraber Plan Bütçe Komisyonu’nda bir iktidar komisyonu olma hüviyeti ortadan kalktı ve şu anda diğer ihtisas komisyonlarında olduğu gibi yine anayasal bir komisyon ama parlamentodaki sandalye dağılımına göre bu şekilleniyor.

VARLIK FONU DENETLENİYOR

■ Türkiye Varlık Fonu (TVF) Parlamento denetiminin dışında kaldı, buna nasıl bakıyorsunuz?

Siz bir fon oluşturuyorsunuz ve oluşturmuş olduğunuz fon dünyada benzerleri olan, uluslararası piyasalarda işlem yapmak üzere oluşturduğunuz bir fon. Biz nasıl devlette bir saydamlık ve şeff afl ık istiyorsak sizin de uluslararası normlarda kabul edilmiş olan bir şeff afl ığı, saydamlığı ve hesap verilebilirliği bu fonlardan sağlamanız gerekiyor ama her gün bir takım siyasi partiler çıkacak sizin Sayıştay’ınızın denetim yapmadığını, görevini yerine getirmediğini yanlış davrandığını her gün söyleyecek ve sonra da sürekli olarak dövülen bir kurumun dışarıda kabul görmesini istiyorsunuz. Bugün yurt dışındaki kurumlarda dahil olmak üzere benzer fonların hepsi bağımsız dış denetleme şirketleri tarafından denetlenir. Denetlenmiyor denilen Türkiye Varlık Fonu bağımsız dış denetleme şirketi tarafından denetlenmekte ve denetim noktasında hiçbir problem yok. İkincisi Türkiye Varlık Fonu'nun bağımsız dış denetim şirketlerinin raporları üzerinden bir denetim yapılarak Meclise sunulmak üzere bir rapor oluşturulmasına yönelik bir düzenleme yaptık. Hem uluslararası bağımsız bir dış denetleme şirketinin denetimi, dış denetim raporu üzerinden yapılan bir denetim hem iki raporun da birlikte Meclis’e sunulması ve Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşmelerinin yapılması. Aynı zamanda TVF’nin de periyodik olarak gelip Meclis Plan Bütçe Komisyonu’nda her yıl bir sunum yapması söz konusu. Bu sunum aynı zamanda bir hesap vermedir. Hesap vermesine ilişkin bir düzenleme getirildi. Peki daha başka ne yapabilirsiniz? Siz uluslararası areneda işlem yapacak bir kurum oluşturduğunuz da sizin onun yasasını oluştururken yapmanız gereken düzenleme ne ise yapılmış. Senede bir kez olmak üzere Varlık Fonu’nun gelip plan bütçe komisyonuna hesap vermesi suretiyle bir denetim sürece tamamlanmıştır.

PARLAMENTONUN ETKİNLİĞİNİ VE DENETİMİNİ GÖRMEMİZ LAZIM

■ Yeni sistemde yasaların kalitesi konusu da tartışılıyor?

Geçmişten bugüne baktığımızda gelen yasaların komisyonlarda neredeyse yeniden yazıldığını görürsünüz. Bu oluyor, bunu yasa kalitesinin düşüklüğü gibi algılamamak lazım, ama burada tabii ki parlamentonun yasama süreçleri üzerindeki etkinliğini ve denetimini görmemiz lazım. Eğer komisyonda bir yasa üzerinde bu kadar çok düzenleme yapılabiliyorsa bu da parlamentonun milletvekillerinin ortaya koyduğu katkının bir göstergesidir. Yanlış olan şey şu; üzerinde değişiklik yaptığınız zaman kalitesiz, değişiklik yapmazsanız kaliteli böyle bir algı olabilir mi? Yasayı yaptınız, gönderdiniz, parlamento karışmadı o zaman bütün yasaları geriye dönüp düzeltmek zorunda kalırsınız. Ama yasama süreçlerinde parlamento katkısını net olarak ortaya koyarsa çok daha kaliteli işler ortaya çıktığını görüyoruz. Burada yasama süreçlerinin kalitesini konuşurken torba kanun meselesini konuşmak lazım. Kod kanunlardan uzaklaşma meselesini konuşmak lazım. O da maalesef iç tüzükten kaynaklanan bir sıkıntı olarak ortaya çıkıyor. Maalesef muhalefet, muhalefet anlayışını sadece ve sadece kanunların geciktirilmesi meclisin çalıştırılmaması gibi algıladığı için de siz her birini ayrı ayrı kod kanun yaptığınız takdirde ihtiyacınız olan 100 kanundan 10 tanesini çıkaramazsınız bu da mecburen sizi bir torba yasa alışkanlığına doğru götürüyor. Bundan kaynaklanan bir takım problemleri konuşabiliriz ama sadece Plan Bütçe Komisyonu’nda yeni teklifl er geldiğinde gruplarla paylaşılarak görüş alışverişinde bulunarak ilerleyebiliyorsunuz. Komisyon üyelerinden çok ciddi destek aldığımız oldu.

“KUVVETLER AYRILIĞINI DEĞİL BİRLİĞİNİ KONUŞMALIYIZ”

Parlamentonun da yasama kapasitesinin daha da güçlendirilmesi, insan kaynakları kapasitesinin güçlendirilmesi, bütün komisyonlardaki uzman altyapısının güçlendirilmesi, bütün komisyonları çalışır hale getirmek, dönüştürmek lazım. Bunun dışında kuvvetler ayrılığı dediğimiz her kuvvet kendi başına bir iş yapsın kendi görev alanı içerisinde kalsın böyle bir kuvvetler ayrılığından söz edemezsiniz. Aslında kuvvetlerin birliğini konuşmak lazım. Kendi özerk yapıları içinde birlikle oluşturacakları sinerji ile bu memlekete vereceklerini konuşmak lazım. Ama biz maalesef kurumları birbirinden koparmak gayreti içindeyiz.

NASA keşfetti: Dünya'daki herkesi milyarder edecek asteroit! Finansal performansın anahtarı: Dupont analizi Bakanlıktan kasesi 1000 TL'lik çorbaya inceleme SPK'dan 17 şirketin sermaye artırımına onay ABD'den Rus bankası Gazprombank'a yaptırım Anayasa Mahkemesinden Pasaport Kanunu'na kısmi iptal