Prof. Dr. Fatih Özatay, ekonomide biriken riskleri tek tek sayarak uyardı!
Seçim sonrası ekonomi politikasında olumlu gelişmeler olduğunu söyleyen TCMB eski Başkan Yardımcısı Fatih Özatay, bununla birlikte biriken riskler olduğunun da altını çizdi. Özatay, “Döviz cinsinden kredi faizleri düşük ama TL faizler yüksek. İmkanı olan şirketler döviz ile kredi çekip TL finansman ihtiyacını karşılıyor. Finansal kırılganlık oluşabilir” uyarısı yaptı.
Haber Merkezi |İLHAN DUMAN
Nasıl Bir Ekonomi TV’de Ekonomi Masası’nın konukları ALB Yatırım Başekonomisti Doç. Dr. Filiz Eryılmaz ve TCMB eski Başkan Yardımcısı ve EKONOMİ gazetesi yazarı Prof. Dr. Fatih Özatay oldu. EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ, gazeteci Barış Esen ve Berfin Çipa’nın sorularını yanıtlayan uzmanlar, ekonomideki gelişmeleri değerlendirdiler.
Doç. Dr. Filiz Eryılmaz borsadaki hızlı yükselişe işaret ederek, “2015 yılından bu yana kırılamayan tarihi zirve olan 325 dolar güçlü bir şekilde kırıldı. Gelinen seviyelerde kâr realizasyonu gerçekleşir ve borsa da düşüş olur mu? Bu tedirginlik var. Ben kâr realizasyonu gelse de kötü bir düşüş beklemiyorum” diye konuştu.
Prof. Dr. Fatih Özatay da ekonomi politikasında seçim sonrasında iyi gelişmeler olduğunu belirtti. Buna karşın biriken riskler olduğunun da altını çizen Özatay, “Döviz cinsinden kredi faizleri çok düşük; TL cinsinden kredi faizleri de çok yüksek. Dolayısıyla erişebilen şirketler, TL finansman ihtiyaçlarını, döviz kredisi borçlanarak gideriyorlar. Bundan dolayı bir açık pozisyon sorunu, finansal kırılganlık oluşabilir. Buna dikkat etmesi lazım Merkez Bankası’nın” dedi.
ALB YATIRIM BAŞEKONOMİSTİ DOÇ. DR. FİLİZ ERYILMAZ
Merkez Bankası ‘bekle gör’ demeye devam edecek
Bu hafta perşembe günü Merkez Bankası’nın faiz kararına bakacağız. Faizde bir değişiklik beklenmiyor. Merkez Bankası şu an bekle göre aşamasında. Özellikle mart ayında attığı güçlü adımların gecikmeli etkilerini görmek istiyor. Dolayısıyla bu gecikmeli etkiler aylık enflasyonun ana eğilimini düşürücü etki yaratacak mı? Buraya bakacak. Dolayısıyla bu nedenle gecikmeli etkileri bekleyen. Ayrıca faiz koridoru var. Geç likidite penceresi var. Dolayısıyla eğer bir sıkılaşma yaratmak istiyorsa ilk etapta buraları kullanacaktır. Çünkü son dönemde özellikle buraların da altına gelen piyasa faiz oranı fonlama oranı olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla ilk etapta burayı kullanmayı tercih edecektir.
Merkez Bankası enflasyon raporu sunumunda aslında topu maliye politikasına attı. Para politikasının etki alanı artık sınırlandı. Belki politika faizi yaratılabilir. Bu, kısmi de olsa enflasyon üzerinde aşağı yönlü bir baskı yaratıyor olsa da ani duruş riski de yaratabilir. Ciddi bir sert iniş yaratmadan da enflasyonu birinci sıraya koyan, enflasyonla mücadele isteyen bir Merkez Bankası var. Dolayısıyla maliye politikası tarafını da bekleyecek. Bu nedenle şahin durarak, “her an gerekirse faiz artırırım” diyerek erken faiz indirimlerine üstü kapalı da olsa kapıları kapatarak, etkin sözel iletişimle “bekle gör” demeye devam edeceği kanaatindeyim. Aylık enflasyon eğilimini yakın vadede takip edecektir.
Kâr realizasyonu gelir mi? Bugün kritik
Borsa tarafına baktığımızda geçen hafta cumaya kadar 10.200 seviyesinin etrafında dinlenen bir borsa vardı. Geçtiğimiz cuma özellikle bankalar ve sigortalar eşliğinde tarihi direnç olan yani 2015 yılından bu yana kıramadığımız 325 doları kıran bir borsa oldu. Dolayısıyla 10.500’lere tekabül ediyor. Ondan sonraki ana direncimiz 10.700’dü. Dün bu seviyenin de üzerinde bir kapanış oldu. Dün de aslında başta bankalar olmak üzere hareketli bir gündü. Şimdi piyasa şunu merak ediyor. Filtre kuralı gereği 10.500 bu açıdan bugün çok kritik olacak. Üçüncü gün buranın üzerinde kalmak, yani takriben 325 doların üzerinde kalmak acaba yeni bir trendi mi başlatacak? 325 dolar üzerinde yeni hedefimiz kısa vadede 350 dolar. 11.270’e tekabül ediyor. Orta vadede 400 dolar, şu anki kur fiyatıyla 12 .880’e tekabül ediyor. Şimdi dolayısıyla piyasa tedirgin. Çünkü çok güçlü bir şekilde tarihi direnci kırdık. Hiçbir kâr realizasyonu gelmedi. “Şimdi bir kâr realizasyonu görür, düşer miyiz? Yoksa güçlü bir yükselişe devam mı ederiz?” tedirginliği var haklı olarak. Bu açıdan bugün o kâr satışının gelip gelmemesi açısından kritik.
320 dolar kıymetli destek konumunda
Açıkçası kâr relizasyonu görsek de 320 dolarlar bence çok kıymetli destek konumunda. Dolayısıyla buraya kadar düşüp, buradan yeniden yükseliş de mümkün olabilir. Çok kötü bir düşüş beklemem. Yani bu açıdan 310 dolarlar yani 9.995’li seviyelerin artık taban olduğu kanaatindeyim. Dolayısıyla buraya kadar geri çekilmelerde bir satın alma olur. Hâlâ bankalar öncülüğünde yükselmeye devam ediyoruz. Bankalar yılbaşından bu yana dolar bazlı yüzde 80 yükselmiş. Dolayısıyla piyasa şunu merak ediyor. Yani yabancı buraya gelmeye devam edecekse hâlâ bankalar öncülüğünde mi devam edecek? Dün yine bankalarda yükseliş vardı. Çünkü bankalarla ilgili olumlu raporlar gelmeye devam ediyor. Dolayısıyla bankalar görece çok gitmiş olsa da yabancı geldiğinde hâlâ banka almaya devam ediyor. Evet, yine biz temkinli olmaya devam edeceğiz ama genel olarak bankalar tarafında bir kâr realizasyonu görsek de ben bunu çok güçlü olacağı kanaatinde değilim. En kötü biraz böyle daha yatayda dinlenmeye giden bankalar olur ama öyle anlaşılıyor ki bankalar, holdingler, ulaştırma tarafı, sigorta tarafı önde. Yalnız şuna da bir parantez açayım. Bundan sonraki süreçte yabancı alımı güçlendikçe sanayi tarafında, özellikle BİST 30 içinde iyi bilanço açıklamış, bilanço beklentisi güçlü olan hisselere doğru bir kayışı da görebiliriz. Bu açıdan yan hisseler için çok umutlu değilim. Özellikle BİST 100 dışında. Endeks yükseliyor ama yan hisselerde hâlâ durum oldukça kötü. Bu açıdan yabancının da ben alımı güçlü olsa bile yani hisseler tarafına çok teveccüh edeceği kanaatinde değilim. Belki yabancının gelmesiyle birlikte dışarıda bekleyen içerideki yatırımcının belli yan hisselere belirli bir ivmeden sonra ilgisi artabilir ama şu an yan hisseler için erken.
TCMB ESKİ BAŞKAN YARDIMCISI VE EKONOMİ GAZETESİ YAZARI PROF. DR. FATİH ÖZATAY
45 günde 50 milyar $ döviz alımı müthiş
Merkez Bankası’nın 45 günde aldığı 50 milyar dolar müthiş bir rakam. Bakan Mehmet Şimşek’in “Döviz almazsa 30’liranın altına inecek” açıklaması doğru bir yaklaşım. Dolayısıyla hem rezervini artırmış oluyor hem de TL daha fazla değerlenmemiş oluyor. Ama enflasyonun altında bir kur artışı var. Yani seçim sonrasında iyi gelişmeler var. Öyle görünüyor.
Bununla birlikte başka riskler birikiyor. Döviz cinsinden kredi faizleri çok düşük; TL cinsinden kredi faizleri de çok yüksek. Dolayısıyla erişebilen şirketler, TL finansman ihtiyaçlarını, döviz kredisi borçlanarak gideriyorlar. Bundan dolayı bir açık pozisyon sorunu, finansal kırılganlık oluşabilir. Böyle bir risk var. Buna dikkat etmesi lazım Merkez Bankası’nın. Bu dövizler Merkez Bankası’na geliyor ama şirketlerde bir açık pozisyon oluyor.
2’nci bir risk daha var. Bütçe açığının yüksek düzeylere gelme ihtimali var. Bunun azaltılması gerekiyor. Ama bunların dışında bakarsanız enflasyon yüzde 38 olmasa da 42 olur. Önemli bir azalma olacak. Sadece baz etkisi nedeniyle olmayacak. Bu piyasada onu vurgulamaya çalışıyorum. Baz etkisi çok önemli olacak ama geçen yılın yaz aylarına göre enflasyonun çok daha makul gelmesinin temel nedenlerinden biri de döviz kurundaki gelişmeler olacak. Döviz kuru enflasyonun çok altında. Aynı zamanda da faizler artık bu kadar yüksekken mevduat faizi de cazip hale geliyor alışveriş yapmak yerine. Bütün bunların da enflasyona olumlu yansıması bekleniyor. Şu anda yansımış değil ama beklentilerdeki bozulma durmuş vaziyette. Bütün bunlar alt alta toplanırsa bu 2 riske de dikkat edilirse enflasyon açısından yıl sonu tahminine ulaşmanın önünde bir sorun görünmüyor. Muhtemelen çok sürpriz bir gelişme olmazsa, ağustos ayına gelindiğinde gelecek senenin haziran ayını ve enflasyondaki gidişatı dikkate alarak, “Artık faiz indirmek gerekir mi?” konusunu tartışmaya başlayabiliriz gibi geliyor.
Ağustostan itibaren 2025 enflasyonu daha önemli olacak
Ağustos, eylül ayına gelindiğinde 2025’in enflasyonu daha önemli olacak. Çünkü ağustos ayındaki para politikası toplantısında ne yaparsanız yapın zaten aralık enflasyonunu etkileyemezsiniz. Daha çok işte gelecek senenin enflasyonunu etkilemeye başlarsınız. O zaman Merkez Bankası’nın enflasyon tahminlerinin, gelecek senenin martında, haziranında 2025 sonu enflasyonuyla uyumlu bir patikada gittiğini gösteriyorsa, faiz düşürmeyi tartışabilir. Ama enflasyon yüzde 40 iken “Daha çok erken. Acaba politik baskı mı geldi? şüphesini yaratma tehlikesi de var. Onun için belki de çok dillendirmemek lazım. Ama sonuçta Merkez Bankası tartışacaktır. Tahminleriniz istediğiniz kadar düzgün olsun, istediğiniz kadar güvenin tahminlerinize. Atıyorum haziran 2025’te enflasyonun yüzde 25’e yüzde 30’a ineceğini öngörün. Ama temel mesele bunu anlatabilecek misiniz? Politik baskı yok. Teknik nedenlerle düşüyor diyebilmesi için Merkez Bankası'nın buna ikna olması lazım.