Özgür Özel'den hayvan hakları yasası açıklaması: CHP’li belediyeler bunu yapmayacak
DEVA lideri Babacan'ın ziyaretinde konuşan CHP lideri Özel, "Bu kanun teklifinde, 2028'e kadar barınak yapma yükümlülüğünü erteliyor. Bu şu demek: 'Para yok. Sorumluluk sizde. Yetki sizde. Hayvanlar sokakta. Katledin onları.' CHP’li belediyeler bunu yapmayacak elbet. Ama bunu yapacak birçok belediye başkanı çıkacak. Muğlak ifadeler var. Kamu güvenliği tehdit altındaysa diyor." açıklaması yaptı.
Haber Merkezi |DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile CHP Genel Merkezi’nde bir araya geldi.
Yaklaşık bir buçuk saat süren görüşmenin ardından basın toplantısı düzenlendi.
Özel, şunları kaydetti:
''Bugün, önceki dönemlerde ekonomi yönetiminde ve Dışişleri Bakanlığında görevler üstlenmiş, hepimizin geçmişte de iyi ilişkiler içinde olduğu Sayın Ali Babacan’ı, DEVA Partisi’nin Genel Başkanı olarak kıymetli heyetiyle birlikte genel merkezimizde ağırladık. Aslında 5 Kasım’daki kurultaydan hemen sonra telefonlaşmıştık ve böyle bir ziyarete kendilerinin niyeti vardı ama her iki partinin aday belirleme sürecindeki yoğunlukları, ardından yerel seçim gündemi, yerel seçim sonrası hepimizin yaşadığı yoğun gündemde bu ziyaret bugün gerçekleşebildi. Kendilerine nazik ziyaretlerinden dolayı çok teşekkür ediyoruz. Sayın Genel Başkanın, birazdan kendisinin ifade edeceği, hepimizin içinde bulunduğu üç gündem maddesi konusunda nezaket ziyareti ve hayırlı olsun dileklerine ilave olarak değerlendirmeleri ve bizim konuya nasıl yaklaştığımıza ilişkin ifadeleri oldu. Son derece verimli, son derece her iki partinin bundan önce sürdürdükleri iyi ilişkileri bir kez daha teyit eden, bundan sonrası için de Türkiye’nin yararına olabilecek her konuda yoğun bir iş birliğini de yapabileceğimizi gösteren son derece verimli bir toplantı oldu.''
"Suriye ile normalleşme iradesini ortaya koyması son derece kıymetli''
Babacan ise şöyle konuştu:
“Bugün CHP Genel Merkezine hem Sayın Genel Başkan Özgür Özel ve tüm yeni parti yönetimine bir hayırlı olsun ziyareti gerçekleştirmiş olduk. Aynı zamanda yerel seçim sonuçlarıyla ilgili tebriklerimizi ve yeni belediyelerde başarılı çalışma temennilerimizi kendilerine ilettik. Aynı zamanda ülkemizin gündeminde olan üç konu üzerinde görüş alışverişinde bulunduk. Bunlardan birincisi; ülkenin şu anda en önemli sorunu, en yakın sorunu. Enflasyon, ekonomik sorunların geniş kesimlere gittikçe daha fazla yayılması ve sosyal ayağı olmayan bir ekonomik modelin Türkiye’de son bir yıldır uygulanmaya çalışılması. İkinci önemli gündem maddemiz sığınmacı sorunu ve bu bağlamda Suriye’ydi. Bu sorunun çözümüyle alakalı Sayın Genel Başkanın Suriye rejimiyle temas programı ve Sayın Esad ile görüşme planı gerçekten son derece kıymetli. Türkiye'de sadece iktidarın değil, ana muhalefet partisinin de Suriye ile normalleşme iradesini ortaya konulması bizim dış politikamız açısından ve bölgemizin ilerideki istikrarı, barışı ve huzuru açısından son derece kıymetli. Suriye konusunda geniş kapsamlı bir değerlendirme yaptık. Ve Suriye sorununun çözümünün, Türkiye’deki sığınmacı sorununun çözümü için de önemli bir perspektif olduğunu teyit ettik.
Anayasa çalışmaları
Üçüncü önemli gündem maddemiz de Meclis Başkanımız Sayın Numan Kurtulmuş’un başlattığı yeni anayasa arayışı. Tamam, Anayasa çalışalım ama önce Anayasa’yı bir üst hukuk normu olarak kabul eden ve bağlayıcı bir hukuk normu olarak bilen ve anayasaya bağlı bir yönetim anlayışının öncelikle Türkiye'de olmasının bu çalışmaların yarınlarıyla alakalı önemli önemli olacağını kendisine ilettik. Ve bu anayasa çalışmasıyla alakalı önümüzdeki süreçte, DEVA Partisi ve CHP arasında bir temas trafiğinin, diyaloğun olmasının kıymetli olacağını değerlendirdik. Kuruluşumuzun ilk gününden bu yana CHP ile DEVA Partisi arasındaki karşılıklı saygıya dayanan olumlu ilişkilerin bundan sonraki süreçte de bu seyirde devam etmesi, her konuda rahat konuşabilen iki parti olmamız konusunda karşılıklı teyitleştik.”
“Asgari ücrete 1 Temmuz zammının pas geçilmesi kul hakkıdır”
İki lider açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Babacan, her iki genel başkana da sorulan en düşük emekli aylıklarına yapılan 2 bin 500 liralık zammı şöyle değerlendirdi:
“TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları konusunda, toplumda çok ciddi soru işaretleri var. Milletin bildiği, yaşadığı gerçek enflasyonu örtmeye, saklamaya çalışan bir yönetim anlayışı var. Öncelikle TÜİK’in yönetimi derhal ama derhal değiştirilmeli ve TÜİK’e mutlaka bir dış denetim mekanizması kurulmalı. Bu sağlanmadan açıklanan enflasyon rakamlarına güven olmaz ve Merkez Bankası’nın kendisini anlatması da zor olur. Dolayısıyla burada son beş-altı yıldır gerçekten çok büyük bir haksızlık var. Sabit geliri TL üzerinden para kazanan herkes mağdur olmuş durumda. Emeklilerimize verilen bu artışlar, TÜİK enflasyonunun dahi altında kalmış durumda. Asgari ücrete 1 Temmuz'da zam verilmedi. Bakın, bunun örneği yok. Tam 11 yıl bu ülkenin ekonomisinin başında olmuş biri olarak söylüyorum: En zor şartlarda dahi, ne asgari ücretliye ne emekliye asla enflasyonun altında zam yapılmamıştır. Asgari ücrete 1 Temmuz zammının pas geçilmesi kul hakkıdır. Bu haktır, hakkın da teslimi gerekiyor. Emeklilerimizin de 12 bin 500 lira gibi bir rakama mahkum edilmesi de ayrı bir yanlıştır. Olumludur ama yeterli değildir. Hak bu değildir. Böyle bir ekonomi programı kabul edilemez.''
"Dün yapılan emeklinin hakkı olan parayı cebinden çalmaktır''
Özel ise şunları söyledi:
“Biz en düşük emekli maaşının asgari ücretin altında olmaması gerektiğini savunuyoruz. AKP’nin ilk iktidara geldiği gün, en düşük emekli maaşı 1 buçuk asgari ücret düzeyindeydi. Bugün gelinen noktada en düşük emekli maaşının 10 bin liradan 12 bin 500 liraya çıkarılması sadece geçinemeyen emeklilerle dalga geçmektir. Bugün asgari ücret düzeyine çıkarılmayan her rakam, emeklinin cebinden bir şeyleri almaktır. Dün yapılan ayarlama bir zam değil, emeklinin hakkı olan parayı cebinden çalmaktan başka bir şey değildir. Bunu bir kez daha kabul etmeyeceğimizi ve emeklilerle birlikte en sert tepkiyi verip mücadeleye bu noktada devam edeceğimizi ifade etmek isterim.”
''Suç elektrik dağıtım şirketindeyse Erdoğan çıkıp özür dileyecek mi?''
Özel, İzmir'de yaşanan ve iki kişinin hayatını kaybettiği elektrik akımı olayıyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ''Vebali olanlar çıkıp bir kez olsun milletten özür dilemedi. Sorumluluklarını kabul ederek hiçbir açıklama yapmadılar.'' sözlerini, şöyle değerlendirdi:
“Sayın Erdoğan’ın ‘Vebali olanlar özür dilemeli’ ifadelerini gerçekten hayretle okuyorum. Ben İzmir’deki elim olay yaşandığı anda üç telefon açtım. Telefonlardan ilki İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımızaydı. Dedim ki ‘Soruşturmada savcılıkla tam bir işbirliği yapın. Belediyenin de sorumluluk alanında olan bir mazgal var. Orada kusur bizdeyse, ortaya çıkacak. Kusurun sahipleri hesap verecek. Cezalarını çekecekler. Biz de tekrarlanmaması için hangi tedbir alınacaksa bunun arkasında duracağız.’ Soruşturma açılmış. Soruşturma sürüyor. Dikkatle takip ediyoruz. Savcılıkla tam bir işbirliği halindeyiz. Soruşturmanın sonunda kimin vebali olduğu ortaya çıkacak. Hesap verecek. Eğer suç bizdeyse biz çıkar üzerimize düşen sorumluluğu yerine getiririz. Peki suç elektrik dağıtım şirketindeyse -ki ilk bilirkişi raporunda bununla ilgili çok önemli işaretler var- Sayın Erdoğan çıkıp özür dileyecek mi?
''Bütün elektrik dağıtımını ben mi özelleştirdim, Erdoğan mı özelleştirdi?''
2010-2013 arası bütün elektrik dağıtımını ben mi özelleştirdim, Erdoğan mı özelleştirdi? Türkiye’yi 21 bölgeye bölüp bütün elektrik dağıtım işini verirken Elektrik Mühendisleri Odası ve CHP, ‘Elektrikte özelleştirme cinayettir’ diyor muydu, demiyor muydu? ‘Elektrik özelleştirmesi bakım onarımı aksatır. Bu kamu görevidir. Elektrik özelleştirmesi bir takım tedbirleri aksatır, bunların hepsi kamunun görevidir. Özele verirseniz kara bakar ve geri kalan kısmı aksatır’ diyorduk. ‘Elektrikte özelleştirme cinayettir’ diyenlere, pazar günü yaşananlardan sonra ‘Çık, özür dile’ diliyorlar. Suç bizdeyse ben özür dileyeceğim ama elektrik şirketindeyse Sayın Erdoğan dileyecek mi?
''Erdoğan özür diledi mi?”
Isparta’da, geçen sene 500 bin kişilik bir şehir karanlıkta kaldı günlerce. 70 yaşında bir amca öldü, amcamızı kaybettik soğuktan. Bilirkişi raporu ve EPDK verdiği karar, ‘Elektrik dağıtım şirketi sorumlu’ diyor. Isparta’daki 70 yaşındaki amcamızın ölümü için Erdoğan özür dileyecek mi? Suçu olan özür dilesin. Soma, Çorlu, Ermenek, Pamukova, Aladağ, depremler, seller, yangınlar, Torunlar faciasından sonra, Aşkale’de beş işçimiz elektrik arızasına giderken güpe gündüz donarak öldükten sonra Erdoğan özür diledi mi? Eğer o sorumlular belediye çalışanı çıkarsa dönemin belediye başkanı da bu partinin genel başkanı olma sıfatıyla görevde devamlılık gereği Özgür Özel de çıkar aslanlar gibi özür dliler. Ama bugüne kadar bu kadar acı yaşanmışken özür dilemeyi bir kere aklından geçirmeyenler, Soma’da adalet tecelli etmek üzereyken hakim değiştirenler, Soma’da kamu görevlilerinin de sorumluluğuna atıf yapan, Yargıtay’ın beş sıfırlık kararını, üç Yargıtay üyesini değiştirip siyasi atamalarla üçe iki bozanlar, olası kast yerine ihmalden beşer gün yatırtıp herkesi salanlar çıkmış şimdi bize özür dilemekten bahsediyorlar. Gerçekten hayret ediyorum.
''Üç yıl sokakta bıraktıklarından özür dileyecek misin?''
Bunu söyleyen Tayyip Erdoğan’ın 22 yıldır iktidarda olan Tayyip Erdoğan ile isim ve soyisim benzerliği var. Yeni doğmuş, tazecik bir partinin genel başkanıysa bu açıklamalar doğrudur. 22 yıldır ülkeyi yöneten ve yaşanan her şeyden sorumlu olan birisi bunları söylüyorsa gerçekten buna verecek cevapta insan kelimeleri nezaketle seçmekte güçlük çekiyor. Ama ben yine Sayın Erdoğan’a oy verenlere saygımdan bu sınırlar içinde kalmaya gayret edeceğim. Sayın Erdoğan davette bulunuyorsa ben de şu davette bulunmak isterim: Depremin ertesinde, ‘Bir yıl içinde herkese ev’ dedi. 650 bin konut yapacaktılar, 76 bin konut yaptılar. 10 depremzededen dokuzuu bırakın bir yıl sonra, bir buçuk yıl sonra yine sokakta, çadırda, konteynerde. Şimdi önce Sayın Bakan, şimdi Sayın Erdoğan bu bir yıllık süreyi üç yıla çıkardılar. Erdoğan’a şimdi soruyoruz: Bu vatandaşı kandırmak değilse nedir? Madem öyle özür dilenecekse, konteynırda, çadırda tutup, bir yılda ev umudu verip, üç yıl sokakta bıraktıklarından özür dileyecek misin? Önce bir buna cevap ver bakalım.''
''Vicdani duruşumuzu asla kaybetmeden çözüm bulmak gerekiyor''
Babacan, her iki genel başkana da sorulan “Meclis’te şu an sokak hayvanlarına yönelik komisyonda teklif görüşülmeye başlandı. Muhalefetin itirazlarının gölgesinde görüşülüyor şu dakikalarda. Sizin muhalefet olarak hangi adımlarınız olacak? Hangi argümanlar öne sürülecek?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Nasıl yanlış kararlarla, ihmallerle tek elden yönetim yanlışlarıyla ülkede enflasyon patladıysa Türkiye'de sokak hayvanlarının sayısında da bir patlama söz konusu. Meclis’e bir tasarı gelmiş durumda. Arkadaşlarımız bunu çok yakından takip ediyorlar. Burada bir yandan sokaklarımızı daha güvenli hale getirirken bir yandan da hayvan hakları konusunda vicdani duruşumuzu asla kaybetmeden çözüm bulmak gerekiyor. Çok detaylı bir konu. Kolay bir konu değil. Çünkü problem büyümüş durumda. Önce ‘Problemi niye bu kadar büyüttün? Niye hiçbir şey yapmadın’ diye iktidara sormak lazım. Bir de bu yasada bir şunun takipçisi olacağız: İktidar bu işi yerel yönetimlere havale edip ‘Bundan sonra bu sorun benim değil. Yerel yönetimin, belediyelerin sorunudur’ diyebilir. İktidarın hem planlama, düzenleme görevi vardır hem de yerel yönetimleri denetleme görevi vardır. ‘Bu belediyenin işi, bana ne’ diyemez. İçişleri Bakanlığı üzerinden belediyeleri denetlemesi gerekir. Onun için bu yasal düzenlemede iktidarın sorumluğuğu başkalarına ciro etmesine izin vermeden akılcı bir çözüm için ne gerekiyorsa bizim milletvekillerimiz konunun çok yakından takipçisi olacaklar.”
''CHP'li belediyeler bunu yapmayacak''
Özel ise konuya ilişkin şunları kaydetti:
“Bu kanun teklifinde, 2028 yılına kadar barınak yapma yükümlülüğünü erteliyor. Bu şu demek: ‘Para yok. Sorumluluk sizde. Yetki sizde. Hayvanlar sokakta. Katledin onları.’ CHP’li belediyeler bunu yapmayacak elbet. Ama bunu yapacak birçok belediye başkanı çıkacak. Muğlak ifadeler var. Kamu güvenliği tehdit altındaysa diyor. Birisine göre bir tek köpek bile kamu güvenliğini tehdit ediyor olabilir. Bunun tarifi nedir? Kamu güvenliğinin tehdit altında olup olmadığına kim karar verecek. Engelli hayvanların doğrudan itlafının önünü açan çok kötü kullanılmaya müsait bir ifade var. Bu yüzden biz buna karşı, hayvan hakları yasasında CHP grubu kırmızı alarmdadır. En üst düzey kırmızı alarmdadır. Çok özel ve sağlık sorunlarına dayalı ve birinci derece akrabaların sağlık sorunlarına dayalı mazeretler hariç, grubumuz Meclis’te mücadelesini sürdürecektir. Kırmızı alarm halindeyiz. Bu yasanın yasalaşmaması, çoğunluk gücüyle yasalaşıyorsa da tarih önünde biz sorumluluklarımızı yerine getirmek üzere gereğini yapacağız.
''Soyadı konusunda karar kadınlarındır''
Bir diğer hassasiyet duyduğumuz konu da düzenlemesi gündemde olan kadınların dilediği soyismini kullanabilmesi konusundaki düzenlemedir. Anayasa Mahkemesi (AYM), kadına kendinin ilk soyadını, eşinin soyadını ya da bunları birlikte kullanmak konusunda özgürlük alanını tayin etmiş, bu konuda Meclis’i görevlendirmiştir. Şimdi dönüp yeniden kadına ya kendi soyadını ya da eşinin soyadını ya da önceki soyadıyla eşinin soyadını kullanma gibi bir dayatma getirmektedir. Bu konuda karar kadınlarındır. CHP’nin de bu konudaki tutumu kadın haklarından ve bu alanda örgütlü olan derneklerin ve bu konuda mücadele eden kadınların kararlılığının arkasındayız. Bu konuda da kırmızı alarm durumundayız." (ANKA)