Kılıçdaroğlu: Eğitim sistemimizin en büyük sorunu liyakatsizlik
CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Eğitim sistemimizin şu anda en büyük sorunu liyakatsizliktir. Öğretmenlikle yakından uzaktan alakası olmayan pek çok kişi önemli görevlere getirildi. Oysa hepimiz isteriz ki çocuklarımız en iyi okullarda okusun, iyi öğretmenler olsun. Öğretmen ile öğrenci arasında, öğretmen, aile arasında samimi, sıcak bir bağ kurulsun." dedi.
Haber Merkezi | ANKA |CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin 98'inci kuruluş yıl dönümünde CHP Parti Meclisi Toplantısı'nda konuştu.
CHP’nin 98. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Genel Başkan Kılıçdaroğlu ile birlikte Anıtkabir’i ziyaret eden PM üyeleri saat 11.00’da Genel Merkez’de toplandı. PM toplantısının açılışını CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu yaptı.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
"98 yıl önce partimizin kurucuları bir dilekçe vererek partimizin resmen kuruluşunu sağladılar 9 Eylül’de. Dolasıyla bu 98 yılda büyük acılar yaşayan CHP ailesi var olan bütün acıları dert edinmeden, tam tersine onları tarihin tozlu raflarına bırakarak geleceğe umutla bakan dünyadaki ender partilerden birisidir. Şunun için söylüyorum, bizim malvarlıklarımıza el konuldu bu 98 yıl içinde. Bir değil birden fazla el konuldu. Genel sekreterlerimiz Karadeniz’den gözaltına alınıp getirildi, Ankara’da hapishaneye atıldı. Genel Başkanlarımız tutuklandı. Linç girişimleri oldu ama bütün bunlar bizi asla yıldırmadı. 98. yılında verdiği güçle, idealle geleceği inşa etmeye çalışıyoruz. Geleceği inşa ederken de ‘her şeyi biz yaparız’ demiyoruz, dostlarımızla beraber geleceği inşa edeceğiz. Çünkü bizim dostlarımız demokrasiyi, insan haklarını savunuyorlar. Yargı bağımsızlığını savunuyorlar. Bu ülkede herkesin mutlu, huzurlu yaşamasını istiyorlar. Dolasıyla yapacağımız her çaba ülkemizin, evlatlarımızın geleceği için çok önemli. 9 Eylül’ü bu bağlamda kutluyoruz. 98 yıl geçti. Aramızda olmayanlara Allah’tan rahmet diliyoruz. Var olup politikanın biraz dışında duran parti büyüklerimize şükranlarımızı sunuyoruz. Ve bütün CHP ailesine selamlarımızı Parti Meclisimizden gönderiyoruz.
98 yılı kutladığımız, geride bıraktığımız bu yılda bütün vatandaşlarımıza da seslenmek isterim, elbette herkes CHP’li değil. Elbette herkes gelip CHP’ye oy verecek diye beklentimiz yok. Ama şunu herkesin bilmesini çok isterim. CHP demek halkın çıkarlarını, Türkiye’nin çıkarlarını koşulsuz savunan parti demektir. Bize oy versin, vermesin savunmak zorundayız. Dolasıyla CHP’nin Türkiye için de bölge halkları için de Avrupa Birliği için de dünya siyaset tarihi için de ayrı bir yeri ve önemi vardır. Bunu herkesin bilmesini isterim.
"Demokrasiyi güçlendireceğiz"
Evet, bugün milletin egemenliğinde, demokrasi sorunu var. TBMM yetkilerinin kısıtlanmasında sorun var. Ama bu sorunlar bizi yıldırmıyor. Bu sorunlarla mücadele etmek tarihin bize yüklediği en temel görevlerden birisidir. Çünkü tarih bize, demokrasiyi güçlendirmemizi söylüyor. Demokrasiyi güçlendireceğiz. Yani 100’üncü yılda güzel Cumhuriyet’imizi demokrasi ile taçlandıracağız.
Öyle bir Türkiye düşünün ki sanayisi olmayan bir Türkiye, 1921 yılında Kayseri’de uçak fabrikasının temelini atar, daha sonrasında Etimesgut’ta uçak motorlarının temelini atar, Eskişehir’de yine uçak imalatı ile ilgili bölümler kurulur ve 1940’lı yıllarda dünyaya uçak ihraç eden beş ülkeden birisidir Türkiye Cumhuriyeti. Ve o cumhuriyet ve o CHP, yumurta satarak şeker fabrikası kurmuştur. Ve beş kuruşun hesabını sormuştur. Halktan toplanan her kuruşun hesabını da millete vermiştir. Öylesine övüneceğimiz görkemli bir tarihimiz var. Ama bu tarih bize yetmiyor. Geleceği inşa etmek zorundayız. Önümüzde yeni bir tarih var. Gençlerimiz var, pırıl pırıl. Daha iyi yetişmiş, dünyayı bizden daha iyi sorgulayan gençlerimiz var. O gençlerin önündeki bütün engelleri kaldırmak bizim namus borcumuzdur. O engellerin tamamını kaldıracağız, ufuklarını açacağız. Onlardan çalınan her şeyi onlara iade edeceğiz.
"Toplumun geleceği eğitime bağlı"
Bugün, ağırlıklı olarak eğitim üzerinde duracağım. Bir toplumun geleceği eğitime bağlıdır. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları, cumhuriyeti kurarken en çok mücadele ettikleri alan eğitimsiz kalan toplumun eğitimli hale getirilmesi için altyapının oluşturulmasıdır. Yani cehaletle mücadeledir. Cehaletle mücadelenin temel ilacı eğitimdir. Toplumu eğittiğiniz zaman farklı bir Türkiye’yi ortaya koyarsanız, yaşatırsınız.
Demokrasiye vurulan en büyük darbe tek adam rejiminin hayata geçirilmesidir. Bütün yetkilerin bir kişide toplanmasıdır. Bütün yetkiler bir kişide toplandıktan sonra var olan iktidar yani kişi, çoklu organ yetmezliği ile karşı karşıya bıraktı Türkiye’yi. Şu anda Türkiye’yi yönetenler, çoklu organ yetmezliği ile karşı karşıyadırlar. Ve toplumu bu hale getirdiler. Yargıya bakın, tamamı dökülüyor. Eğitime bakın, tamamı dökülüyor. Ekonomiye bakın, 83 milyon Londra’daki bir avuç tefeciye hizmet eder hale geldi. Tarıma bakın, tam bir felaket. İçerden buğday alıyoruz bizim çiftçiden daha ucuz. Dışarıdan buğday ithal ediyoruz, daha pahalıya veriyoruz. Akıl alacak şey değil. Bizim çiftçiden makarnalık buğdayı 1800 TL’den alıyorsunuz, dışardan ithal ettiğiniz aynı buğdaya 2450 TL ödüyorsunuz. Sormak gerekir, bu iktidar kime çalışıyor. Bizim çiftçimize mi, yabancı ülkelerin çiftçisine mi? Rakamlar ortada.
Türkiye’yi bu çoklu organ yetmezliğinden kurtarmamız lazım. 5 temel sorunun çözüm alanı aslında budur. Güçlü bir demokrasi, saygın bir eğitim, öğrencilerin, öğretmenlerin, ailelerin mutlu olduğu bir eğitim, bir toplumsal barış. Kimsenin kimliğiyle, inancıyla ve yaşam tarzıyla ilgilenilmeyen, herkesin kimliğine, inancına ve yaşam tarzına saygı gösteren Türkiye. Hiç kimsenin düşüncelerinden dolayı yargılanmadığı, gençlerin sabahın beşinde kapılarını çalıp gözaltına alınmadığı bir Türkiye istiyoruz. Bu nedenle bu çoklu organ yetmezliğini bitirmek bizim temel görevimizdir. Dostlarımızla beraber yapacağız.
"Her gün 79 milyon 354 bin dolar faiz ödeyeceğiz"
Faiz, o yeni Orta Vadeli Programa göre, her gün 79 milyon 354 bin dolar faiz ödeyeceğiz. Özellikle AK Parti’ye oy veren kardeşlerime seslenmek isterim. Bu şahsım hükümetinin yaptıkları üç yıllık plana göre her gün 79 milyon 354 bin dolar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak faiz ödeyeceğiz. Kime? Bir avuç tefeciye. Yönetemiyorlar. Türkiye’yi yönetemiyorlar. Zaten çoklu organ yetmezliği karşı karşıya kalan bir siyasi iktidarın ülkeyi yönetme şansı yoktur.
Vergi veriyoruz, niye, fabrikalar yapılsın, işsizlik önlensin, Türkiye büyüsün, her şeyimiz mükemmel olsun. Vergi veriyoruz. 304 milyar TL faize ödüyoruz. Ama aynı dönemde yatırıma ödediğimiz para 221 milyar TL. 304 milyar TL faiz ödüyorsunuz, 221 milyar TL yatırıma ödüyorsunuz. Tefecilere ödediğiniz para, yatırıma ayırdığınız paradan daha fazla. O zaman hepimizin düşünmesi lazım.
"Çocuklarımızı denek olarak kullandılar"
Eğitim sistemimizin şu anda en büyük sorunu liyakatsizliktir. Öğretmenlikle yakından uzaktan alakası olmayan pek çok kişi önemli görevlere getirildi. Oysa hepimiz isteriz ki çocuklarımız en iyi okullarda okusun, iyi öğretmenler olsun. Öğretmen ile öğrenci arasında, öğretmen, aile arasında samimi, sıcak bir bağ kurulsun. Çocuğun yetenekleri öğretmen keşfedebilsin. O yeteneklere uygun eğitim yolu açılsın. Bütün bunların hepsi yapılabilirdi, hepsini mahvettiler. Bizim çocuklarımızı denek olarak kullandılar. Dünyada böyle bir örnek yoktur.
Eğitime bilimsel gözle bakmak lazım. Önyargıyla bakılmaz eğitime. Kendi partime militan yetiştireyim diye bir eğitim olmaz. Eğitim, sorgulayıcı olması lazım. Öğretmenler Meslek Kanunu’nun bir an önce çıkması lazım. Bunu da her yerde söyleyin. Öğretmeni, toplumun en saygın kişisi yapacağız. Hakimler, savcılar için ayrı kanun var, öğretmenler için niye yok? Benim evladımı yetiştiriyor, Türkiye’nin geleceğini belirliyorsa, çağdaş uygarlığa ulaşmamız için her türlü fedakarlığı yapıyorsa o öğretmenin toplumda farklı bir konuma getirilmesi lazım. Her 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde her öğretmenimize birer maaş ikramiye verilmeli.
3600 ek gösterge
3600 ek gösterge, polis kardeşlerimize verilsin. Öğretmenlerimize de verilsin. İmamlara da verilsin. Söz verdiler vereceğiz diye. Söz verdiyseniz niye vermiyorsunuz, bunlara da verilmesi lazım. Niye verilmiyor? Söz verdiysen sözünde duracaksın. Bunun takipçisi olacağım.