İkinci yüzyıl için 8 öneri
Cumhuriyetimizin 99. kuruluş yıldönümünü ekonomideki çalkantılar içinde kutluyoruz. Ancak alınacak bazı önlemler bu olumsuzlukları giderebilir. Çünkü Cumhuriyet’in kazanımları, deneyimi ve bilgi birikimi ekonomiyi bir istikrarlı büyüme döneminin ta eşiğine kadar getirdi.
Haber Merkezi |Cumhuriyet’in 99. kuruluş yıldönümünü enflasyon oranını 50 yıldır kalıcı olarak düşüremeyen, gelir dağılımının bozulmasını önleyemeyen ve cari işlemler dengesindeki kronik açıkları bir türlü kalıcı olarak kapatamayan bir ülkenin yurttaşları olarak kutluyoruz. Ancak 100’üncü yılda alınacak bazı önlemler bu olumsuzlukları kısa sürede değiştirebilir. Çünkü Cumhuriyet’in kazanımları, deneyimi ve bilgi birikimi ekonomiyi bir istikrarlı büyüme döneminin ta eşiğine kadar getirdi. Aşağıdaki konularda gerekli önlemler alındığı takdirde eğitim düzeyi yükselen iş gücümüz ile dinamik ve dışa açık girişimcilerimiz sayesinde Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına bir yıl sonra gelecekten umutlu olarak girebiliriz:
EKONOMİK TABANIN GÜÇLENDİRİLMESİ
1- Dünya ülkelerinin ekonomilerinin çoğunluğunda finans sektörü 1980 sonrası dönemde belirgin şekilde reel ekonominin rolünü çalarak ön plana çıktı. Bu süreçte tarımın ve sanayi dallarının hem milli gelir hem de işgücü içindeki oranı geriledi. Ancak 2008-2009 Krizi’nde ve 2020-2021’deki COVID salgını sırasında yaşananlar, esas önemli olanın reel ekonomi olduğunu, finansın ancak sağlam bir reel ekonomi temeli üzerinde varlığını sürdürebileceğini gösterdi. Tarım sektörü ve sanayi dalları güçlü olan Almanya ve Hollanda gibi ülkeler kriz dönemlerini diğer ülkelere göre daha az zararla atlatabildi. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında reel ekonomiye ve üretime öncelik verildiği takdirde ekonominin kırılganlığı ve kur ataklarının verdiği zarar azaltılabilir.
TARIMDA REFORM
2- İklim değişikliğinin ve ülkelerdeki nüfus ve gelir artışlarının gıda talebini yükseltmesi sonrasında, tarımsal üretimi yükseltecek politikalar tekrar gündeme geldi. Ülkeler arasındaki jeopolitik sorunların, çatışmaların, yaptırımların ve ambargoların artması ise gıda güvenliği ve stok oluşturma konularını ön plana çıkardı. Türkiye’de üretimde teknoloji kullanımını yaygınlaştıracak, ürün pazarlamasındaki yıllanmış sorunları çözecek kapsamlı bir tarım reformu, hem verimliliği ve üretimi yükseltebilir hem de enflasyonun kalıcı olarak düşürülmesine katkıda bulunabilir.
YENİDEN SANAYİLEŞME
3- Sanayi dallarında yeni bir yatırım atılımının başlatılması, mevcut sanayi tesislerindeki verimliliğin dijital dönüşümün ve yeşil dönüşümün birlikte yürütüleceği bir programla yükseltilmesi, ekonominin istikrarlı ve yüksek hızlı bir büyüme ivmesine kavuşmasını sağlayabilir. Sanayi yatırımlarının artması tüm sektörleri canlandırırken, işsizliğin de kalıcı olarak azaltılmasına katkıda bulunabilir.
TEKNOLOJİK YOĞUNLUĞUN YÜKSELTİLMESİ
4- 2022 yılının sekiz aylık dış ticaret istatistiklerine göre havacılık bilgisayar, telekom cihazları, ilaç ve benzeri yüksek teknoloji sektörlerinde ihracatın ithalatı karşılama oranları yüzde 27.0 gibi çok düşük bir düzeyde kaldı. Kimya, otomotiv, makine-teçhizat ve elektrikli makineleri içeren ortanın üstü teknoloji grubunda bu oran son yıllarda yükselse de kendine yeterliliği ifade eden yüzde 100’ün epey altında ve yüzde 72.6 oranında gerçekleşti. Demir-çelik, rafineri ve çimento-cam-seramik gibi üretim dallarının bulunduğu ortanın altı teknolojideki oran yüzde 85.1 oldu. Yalnız tekstil ve gıda ve benzeri sektörleri kapsayan düşük teknolojili üretim dallarında ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 100’ün üstüne çıktı ve yüzde 237.8 gibi yüksek bir düzeyde açıklandı. Düşük teknoloji ağırlıklı ihracat geliri, ileri teknoloji ürünlerinin ithalat faturasını karşılayamayınca, dış ticaret ve cari işlemler dengesi açık verdi. Bir hastanın tahlil raporundaki değerleri andıran bu göstergeler, çok düşük olan yüksek teknolojili üretimin hızla artırılmasının zorunlu olduğunu gösteriyor. Teknolojik yoğunluğun yükselmesi için özel sektörde oluşan sermaye birikiminin lüks konut ile AVM inşaatına ve düşük teknolojili sanayi tesislerine değil, ileri teknoloji alanlarına yönelmesi gerekiyor.
YENİ İŞ ALANLARINDAKİ YATIRIM VE “UPGRADING”
5- Özel sektör yatırımlarında teknolojik yoğunluğunun yükseltilmesi (upgrading) sektör içinde gerçekleşebilir. Örneğin fason üretimden markalı üretime geçilmesi, konfeksiyondan elde edilen kazancın teknik tekstil ve akıllı kumaş üretimine yatırılması teknolojik düzeyin yükseltilmesine katkıda bulunur. Diğer bir yöntem de düşük teknoloji bir sektördeki sermaye birikiminin, daha yüksek teknolojili sektöre yönlendirilmesi olabilir. Örneğin madeni eşya sektöründe elde edilen kazancın yarıiletken üretimi yapacak bir fabrikaya yatırılması ise teknolojik yoğunluğun yükseltilmesine daha büyük katkı sağlayabilir. Kritik sektörlere adı verilen biyoteknoloji, nanoteknoloji, yapay zekâ, nesnelerin interneti ve benzeri siber-fiziksel sistemlere yapılan yatırımlar ise ekonomideki yapısal değişimi hızlandırabilir.
İŞSİZLİĞİ AZALTAN YATIRIMLARA ÖNCELİK
6- Üniversitelerin ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora programlarında öğrenim gören yaklaşık 8.3 milyon kişiden 2022 yılında 1 milyon 167 bin genç mezun oldu. Bu gençlere iş kapısı açmak için yeni sanayi yatırımları yapılması ve mevcut tesislerin rekabet gücünün yükseltilmesi gerekiyor. Yatırıma ayrılacak kaynakların artık doyma noktasını aşmış altyapı yatırımlarına ve lüks konut inşaatına akmaya devam etmesi durumunda ortaöğretim ve yükseköğretim mezunlarının iş bulması daha da zorlaşacak. Yatırımlar makine ve teçhizat üretimine ve ithalatına yöneltildiği takdirde işsizliği azaltma imkânı bulunacak.
GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN GÜNCELLENMESİ
7- Yaklaşık 26 yıl önce imzalanan Gümrük Birliği’nin yedi yıldır devam eden güncelleme çalışmaları, 2023’te olumlu bir şekilde sonuçlandığı takdirde, ihracatta artış, büyüme oranı yükselme eğilimine girebilecek, ayrıca enflasyon oranını bir miktar düşürme imkânı ortaya çıkacak.
DEVLETİN EKONOMİDE DAHA AKTİF OLMASI
8- Devletin bilimsel araştırma enstitüleri kurduğu, yeni nesil teşvikler geliştirdiği, gerektiğinde varlık fonu ve benzeri kaynaklardan yararlanarak ileri teknoloji şirketleri kurduğu veya ortak olduğu ülkelerde ekonomiler daha istikrarlı ve yüksek hızda büyüyebiliyor. Devletin pasif bir tutumla yalnız teşvik paketleri ve üretim çağrıları açıklayıp özel sektör girişimcilerinin başvurusunu beklediği ülkelerde ise ekonomi yeterince hızlı büyüyemiyor.
Kapsayıcı ve kaliteli büyüme hedefi: Ekonomilerin büyüme dönemlerinde, gelir dağılımı daha adaletsiz bir duruma geldiğinde, büyüme sürecinin kesintiye uğrama riski artıyor. İktisatçılar Daron Acemoğlu ve Murat Üçer, sosyal adaletsizliği ağırlaştıran ve teknolojik yoğunluğu artıramayan bu tür büyüme süreçlerini “kalitesiz büyüme” olarak nitelendiriyor. Kalitesiz büyüyen ülkeler sık sık kur atakları ve benzeri çalkantılar ile karşı karşıya kalıyor.
Toplam faktör verimliliğini ve ekonominin teknolojik yoğunluğunu yükseltecek, gelir dağılımını iyileştirecek önlemler alındığı takdirde Türkiye 2023’te Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına ekonominin geleceğinden daha umutlu olarak girebilir…