Edebiyattan siyasete; Duvarları Yıkmak

Avukat, yazar, aktör  kimliği bulunan AK Parti Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu’nun yazdığı Duvarları Yıkmak adlı kitap 7 Kasım’da okuyucularıyla buluştu. Yeni kitabına ilişkin EKONOMİ’nin sorularını cevaplandıran Bahadır Yenişehirlioğlu, kendince yaptığı tespitler, çözüm önerilerinin bulunduğu kitapta, vazgeçirmeyi hedeflediği sonradan edinilmiş toplumsal alışkanlıklar yanı sıra insanlığın bugün geldiği noktadaki başarısızlık ve bunların sebeplerin yer aldığını aktardı.

Haber Merkezi |

Besti KARALAR / ANKARA

AK Parti Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu, kitapta okuyucuyu sıkmamak ifadelerimi daha dikkat çekici bir biçimde anlatmak, anlattığının daha net bir şekilde kavranmasını sağlamak için felsefi paradokslara yer verdiğini bildirdi.

Yazmanın bir ‘isteme, sevme ve inanma’ eylemi olduğunu belirten Bahadır Yenişehirlioğlu, kendisini yazmaya iten sebebi ise “Hayat bana oldukça sert bir tokat atarak benim yazmamı sağladı” sözleriyle özetledi.

Yazma ile birlikte başladığı okuma eyleminde ise hiçbir şeyi filtre etmediğine dikkat çeken Yenişehirlioğlu, yazılarla hiç tanımadığı insanların hayatlarına dokunmanın da çok önemli olduğunu vurguladı.

Yazmak insanı duvarı gören bir pencereye bakarken gül bahçelerinde geziyor gibi hissettirebileceğini anlatan Bahadır Yenişehirlioğlu, “Düşerek yere çakılmak üzere olan bir insanın sırtında paraşüt görevi görebilir” dedi. Yenişehirlioğlu röportajın tamamını ekonomim.com’dan okuyabilirsiniz

Yenişehirlioğlu, yazmaya ve Duvarları Yıkmak isimli yeni kitabıyla ilgili sorularımızı şöyle yanıtladı:

- Sizi yazmaya iten sebepler nelerdir?

“İnsanın bir derdi ve bu dert için bir çare önerisi olmalı”

Yazmak; isteme, sevme ve inanma eylemidir. Yazıyorum çünkü seviyorum, yazıyorum çünkü bunu istiyorum ancak bu üçlünün arasındaki en büyük sebep bana göre inanmak. Bu durumu şöyle açıklayabilirim: hayat bana oldukça sert bir tokat atarak benim yazmamı sağladı. Yazmanın, kelamın gücünü görmüştüm insanın yaralarını sarabileceğine şahitlik etmiştim, üstelik ölümle burun buruna olan biri de olsa bu insan… Demek ki yazmak muhteşem bir eylemdi. Ardından okumaya başladım, gördüğüm, bulduğum her şeyi; hiçbir filtre uygulamadan okuyordum, okudukça hem öğreniyor hem daha çok okumak istiyordum. Okuduğum kitapların yazarlarının anlatılarında kendi dertlerimi, kendi heyecanımı, kendi mutluluğumu, sevincimi, kederimi gördüğümde heyecanlanıyordum. Yalnız değilim, böyle şeyler yalnızca benim başıma gelmiyor diye düşünüyordum. Yaşım daha fazla ilerlediğinde bunun yazan kişi tarafından ne kadar büyük bir gurur olduğunu düşündüm. Yazdıklarınla hiç tanımadığın insanların hayatlarına dokunmak… Bana iyi gelen şeyin ve benim insanlara iyi gelme mecramın yazmak olduğuna karar vererek 28 yıl aktif olarak yürüttüğüm mesleğimi bırakarak yazmaya başladım. Diğer yazarlar sayesinde benim içimi kaplayan umut neden başkalarının dünyasını aydınlatmasındı aklımda dönen düşünce. Ardından yazdıkça ve okuyucudan teveccüh gördükçe insanın, insanlığa dair bir derdi olmalı diye düşündüm ve bir iddiası, bu derde bir çaresi, yaraya merhemi, enkaza küreği olmalı dedim. Benim bu süreçte en büyük motivasyon kaynağım bu oldu. Adını hatırlayan son kişi öldüğünde hiç doğmamış olacaksın derler. Kitaplarım okundukça, insanlara dokundukça, insanı ve toplumu ihya sürecine katkı sağladıkça, bu süreç devam ettiği müddetçe fiziki olarak olmasa da fikirlerimle var oldukça, bu başarı insana manevi anlamda ahir ömründen çok daha uzun süre hayatta kalma imkânı sağlıyor.

- Yazmak hayatı değiştirmek için bir araç mı, yoksa rahatlamak için mi yazıyorsunuz?

“Yazmak sorumluluk gerektirir”

Yazmak belli bir kalıba sığdırılacak ya da tek bir hedefle bütünleştirilebilecek bir eylem katiyen değildir. Yazmak, aynı anda onlarca anlam ihtiva etmektedir ve bir süreç olarak görülmelidir. Bir eser, okuyucusuna yeni ufuklar kazandırabilir mi? Evet. Yazanı yeni fikirlere ulaştırabilir mi? Gayet tabii. Yazmak insanı rahatlatır mı? Muhakkak… Beni rahatlatıyor mu? Elbette. Ancak inci sancının eseridir derler. Yalnızca rahatlamak hissi yazmak için yeterli değildir. Siz sancı çeker ve bir fikir ortaya koyarsınız, bu fikir için yazmaya başlarsınız, sancı zehrine panzehir oluşturursunuz, neticesinde ortaya çıkan eser sizi rahatlatır. Yazmak insan için başlı başına bir meşgale ya da beyin jimnastiği gibi görünse de derinlerde çok daha ciddi etkilere sahiptir. Yazmayı yalnızca “rahatlıyorum” çatısının altına hapsedersek hem topluma karşı bencillik hem de bu nadide eyleme haksızlık etmiş oluruz. Yazmak insanı duvarı gören bir pencereye bakarken gül bahçelerinde geziyor gibi hissettirebilir, düşerek yere çakılmak üzere olan bir insanın sırtında paraşüt görevi görebilir, umutsuzluk denizinde can simididir kimi zaman yazmak, kimi zaman da çölde bir vaha bulma mutluluğu verir insana. Yalnızca rahatlamak için yazmadığımı, yazmanın yazan kişiye nasıl hissettirdiğini kısaca anlattım. Şimdi asıl soruya gelelim yani “yazmak hayatı değiştirmek için bir araç mıdır?” Yazma eylemini araçsallaştırmak ne kadar doğru bilmiyorum ama bu kudrete sahip midir sorusunun cevabı kanaatimce evet olacaktır. Kelamın gücüne “Duvarları Yıkmak” ta da değindim. Günümüzde kalemin gücünü, kelamın etki alanını anlatmaya gerek yok diye düşünüyorum. Tek bir yazılı açıklamayla dünyadaki dengelerin tümüyle değiştiğine şahit olduğumuz bir dönemde yazmak sorumluluk da gerektiren bir hadisedir aynı zamanda. İşte yazara burada düşen yazdıklarının etki alanını, hedeflerini, gayesini ve çerçevesini belirlerken hassas davranmaktır. Bir hayatı tamamen değiştirebilir, uçurumun kenarındaki birini hayata da bağlayabilir arkasından itebilir de. Yara saran da olabilir yara açan da… Bu sebeple yazmanın hayatı değiştirecek güce sahip olduğuna inanıyorum, bunun çok büyük bir güç olduğunu düşünüyor ve bu gücün sorumlulukla kullanılması gerektiğini biliyorum.

- Her yerde yazabiliyor musunuz?

“Her mekan ve eşyanın kendine has anlattıkları var”

Her yerde yazmanın mümkün olduğuna inanıyorum. İnsanın bulunduğu her mekânın şahsına münhasır havası, tadı ve dokusu olduğunu düşünüyorum. Her mekân insana ilham verebilir yazmak için. Hangi eşyanın; hangi perdenin ya da hangi koltuğun yazarın dünyasında hangi fikirleri filizlendirdiğini bilmek mümkün değildir, hangi rüzgârın yahut güneşin kaleme etkisini kestirmek imkansızdır. O sebeple her yerde yazılır en azından yazmaya etki edecek notlar alınabilir o sebeple yazmanın zaman ve mekânı aşan bir eylem olduğu kanaatini taşıyorum.

- Hukukçu, ardından oyuncu şimdi de siyasetçi … Ama yazarlık yaşamınızın her anında oldu. Hayatınızın arka planında yazarlık hep durdu... Size göre bunlar arasında en değerli kariyer hangisi? Yazar olmak bir kariyer midir?

“Ayırmak mümkün değil birbirlerini besliyorlar”

Yazmak çok kıymetli bir hadisedir çünkü kelamın gücü oldukça büyüktür. “Duvarları Yıkmak” ta bulunan kelam başlığında da aslında bunu anlatıyorum. Bu güce çok genç yaşlarda tanık olmuş birisi olduğumu da anlatmıştım ilk sorunuzda. Aslında avukatlık çocukluk hayaliniz miydi şeklinde bir soru yöneltirseniz hayır derdim cevap olarak. Hayalim resim eğitimi almak ve ressam olmaktı. Ancak hayatın akışı beni meslek sahibi olarak bir koşturmanın içine girmeye mecbur bıraktı. Mesleğimi çok severek yapmış olsam da aklımın bir köşesinde her zaman yazmalıyım, yazdıklarımı okumak isteyen ortak dertlere sahip olduğum insanlarla paylaşmalıyım fikri canlılığını korudu. Ardından radikal bir kararla avukatlığı bıraktım ve ilk kitabım olan Beyaz Usta Siyah Çırak’ı yazdım. Gördüm ki kelamım okuyucumla pozitif yönlü bir biçimde buluştu, gördüğüm teveccüh beni oldukça mutlu etmişti açıkçası. Çünkü yüreğinizden dökülüp kaleminizle sayfalara yazdığınız kelam okuyucuda yankı bulduğunda, bu yazara muazzam bir manevi haz veriyor. Elbette aynı zamanda büyük bir motivasyon kaynağı çünkü hiç tanımadığınız insanların hayatına dokunduğunuzu hissediyorsunuz. Bu süreçte aktörlüğe başladım ancak yazmayı bırakmadım çünkü yazarlık eşittir bendim, yazmak zorunda hissediyordum kendimi; anılarımı, acılarımı, sevinç, mutluluk ve gururumu bu şekilde ifade etmek bana huzur veriyordu diyebilirim. Ardından siyaset mecrasına girdim. Siyaset arenasında yeni bir profil olmadığımı ifade etmek isterim. Daha evvel de Necmettin Erbakan Hocamızla birlikte siyaset yaptığımı bilmeyenler olabilir bunu da bilvesile açıklamak isterim. Hukuk, siyaset ve aktörlük bunlar aslında yazarlık serüvenimden çalan değil onu besleyen faktörler oldu. Çünkü bana büyük tecrübeler getirdi, hayata ve insana dair yeni şeyler öğretti, insana dokunmanın kıymetini anlattı ve bunu nasıl yazacağıma dair beni yeni ufuklarla buluşturdu. O sebeple yazarlık hayatımın her yerinde oldu elbette. O sebeple bunlar arasında bir seçim yapmayı uygun görmüyorum aksine hepsini birbirini besleyen, birbirine değer katan mecralar olarak kabul ediyorum.

- Bu kitapla ‘’yani duvarları yıkmak” neyi hedeflediniz? Kitabın adı neden ‘duvarları yıkmak’ Topluma ne tür mesajları var?

“İnsanlığa bir çağrı niteliğinde”

Duvarları Yıkmak önemli konuları işleyen bir kitap. İçerik ve anlatım olarak diğer kitaplardan ayrılan yönü; okuyucumla konuşmamdır. Kendimce bir sorun tespit ediyor ve onunla beraber bu soruna çare arıyorum. Bazen kendime kızıyor bazen okuyucumu kendisiyle baş başa bırakıyorum kimi zaman satırlarda yazanları anlayanlara kendisini sorgulatıyor sık sık özeleştiri yapmanın önemini vurguluyorum.

Kitabın içinde geçen bir ifadeyle başlamakta fayda görüyorum bu cevabı verirken. İnsanı uyandırmak için kulağına fısıldamanız bile yetecekken insanlığı uyandırmak için çığlık atmanız gerekebilir. Kendimce yaptığım tespitler, çözüm önerilerim, vazgeçirmeyi hedeflediğim -sonradan edinilmiş- toplumsal alışkanlıklar, insanlığın bugün geldiği noktadaki başarısızlık, bu başarısızlığın sebepleri… Bunları güçlü bir ses tonuyla anlatıyorum.

Vicdan ve merhamet esvabını üzerine giymeyi hak etmeyen, zulme karşı sessiz kalan topluluğun manevi çıplaklığı, insanı insandan uzaklaştıran duvarların akıbeti, insanın insandan uzaklaşmasının tehlikesi, dünyaya medeniyeti öğreten toplumların özlerinden uzaklaştıkça dünyadaki kaos düzenine payandalık ettikleri, köklerine sıkı sıkıya bağlı kalmanın toplumları başarıya ulaştıracağı, değişimin değil gelişimin önemi, insanlık üst kimliği altında kendi kültür kodlarımızın istikametinde ilerleyerek dünyadaki acıya son verme hedeflerimiz için mücadele etmenin kıymeti ve daha birçok konuyu işledim…

Bunlar haricinde merhamet ve güç ilişkisini kıymetli buluyorum. Güçsüz bir insanın merhametinin ne kadar kıymetli olduğunu sorguluyorum. Hem fikri hem zihni hem de manevi anlamda çok güçlü olunmasının ardından tatbik edilecek merhametin kıymet göreceğini anlatmaya çalışıyorum.

İnsanlığa çağrı diyebiliriz, kendimize özeleştiri olarak kabul edebiliriz belki… Bazı sert ifadelerin, gergin konuşmaların içinde bulacak okuyucu kendisini ancak dediğim gibi sarsmadan dikkati çekmek mümkün değil. Kaygısı, insanlığın bekası olan herkesi müşterek duygular etrafında bir araya getirecek bir kitap olarak nitelendiriyorum Duvarları Yıkmak’ı… Verdiğim mesajlar da elbette bu doğrultuda.

- Duvarları Yıkmak kitabınızda Thesus’un Gemisi gibi birtakım felsefi paradokslara yer verdiğinizi görüyoruz, bunun özel bir sebebi var mı?

“Mücadelemize omuz vereceğine inanıyorum”

Özel bir sebebi var elbette. Aslında dünyada anlatılagelen ne varsa insan içindir; onun iyiliği, gelişimi, düşünmesi, eleştirmesi gibi… Hiçbir iddia; insanı üzmek, yıkmak, yıpratmak ya da hırpalamak için ortaya atılmamıştır. Sonuçları negatif olmuş olabilir belki ancak çıkış kaynağı daha iyiye ulaşmak, gerçeklerle yüzleşip başarı elde etmek içindir… Hal böyleyken; okuyucuyu sıkmamak ifadelerimi daha dikkat çekici bir biçimde anlatmak, anlattığımın daha net bir şekilde kavranmasını sağlamak için bu yönteme başvurdum. Paradokslar ise oldukça ilgimi çekmiştir, sonuca ulaşmak için kafa yormak bana hem iyi gelmiş hem de beyin jimnastiği yapma imkânı tanımıştır. Thesus’un gemisi paradoksu üzerinden aslında yapmaya çalıştığım bizi kendi kültürümüzden kopartmak isteyenlere karşı umut aşılamaktır. Bizi değiştirmeye çalışanlara karşı verdiğimiz, öze dönüşle gelişim mücadelemizi anlatmaktır. Ruhumuzu muhafaza ettiğimizi ifade etmek için motivasyondur “Duvarları Yıkmak”, bizi biz yapan değerlere karşı savunma mekanizmamızı diri tutma çağrısıdır aslında. Çünkü bizim biz olmamızdan korkan, kadim geleneklerimiz karşısında yaşadıkları hezimeti unutmayan, mazideki kuyruk acıları taze olanlar bugün dejavu yaşamak istemiyor. Onlara hak vermek de lazım, kim böyle bir devin uyanmasını ister… İnsanları tarihsiz, kimliksiz ve mazisiz bırakmaya, ahlaktan uzaklaştırmaya çalışanları biliyoruz, inançla verdiğimiz mücadelelerin zaferi tarihi sicilimizde mevcuttur. Tarihi sicilimiz inançla verdiğimiz mücadelelerin zaferleriyle doludur. Aynı fikrimi de devam ettiriyorum; herkes fıtratının gereğini yapar, bize düşen; ahlakı, aileyi, insanı, toplumu ve nihayetinde de insanlığı korumaktır. Bu süreçte en büyük güç kaynağı olarak mazimizi görecek atiye de imzamızı bu şekilde atacağız.

Şirketlerin 'eşitçilik' performansı yüzde 9 arttı Finansal performansın anahtarı: Dupont analizi AFAD'dan yurt geneli için kritik açıklama Eğitime kar engeli: Birçok ilde okullar tatil edildi! TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu istifa mı etti? Resmi açıklama geldi Bitcoin 100 bin dolar rekorunu ne zaman kırar?