Dr. Burcu Aydın Özüdoğru: Kredi derecelendirme kuruluşları, politikanın sürdürülebilirliğine bakacak

Fitch’in not artışına rağmen görünümü pozitiften durağana çevirerek “Sizden ek adımlar gelmedikçe bekleyeceğim” mesajı verdiğini belirten Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Burcu Aydın Özüdoğru, “Kredi derecelendirme kuruluşları para politikasındaki duruşun devam edip etmeyeceğini izleyecek” dedi.

Haber Merkezi |

İLHAN DUMAN

Nasıl Bir Ekonomi TV’nin Ekonomi Masası programının konukları, ALB Yatırım Başekonomisti Doç. Dr. Filiz Eryılmaz, Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi ve EKONOMİ gazetesi yazarı Dr. Burcu Aydın Özüdoğru, Yatırım Finansman Strateji ve Yatırım Danışmanlığı Uzmanı Berna Önsel oldu. EKONOMİ Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Güldağ ve gazeteci Şenay Zeren’in sorularını yanıtlayan uzmanlar, Fitch’in not artışı kararını, yurtiçi ve yurtdışı piyasalardaki gelişmeleri değerlendirdi.

“Fed kararının beklendiği bir süreç olacak”

Borsanın geçen haftayı 9.771 seviyesinde kapadığını hatırlatan ALB Yatırım Başekonomisti Doç. Dr. Filiz Eryılmaz, “Geçen haftaya başlarken Fitch’ten bir kademe not artışı bekleniyordu. Görünümün de pozitifte sabit bırakılacağı beklentisi vardı. Dolayısıyla acaba 10.000 üstüne, hatta 10.200 üstüne çıkacak bir momentum bulabilir miyiz? Bunu tartışıyorduk. Geçen hafta gelen büyüme ve enflasyon verileri, Merkez Bankası'ndan gelen açıklamalar, açıklanan OVP ile birlikte faiz indirimi beklentilerinin ötelenmesi, büyüme tarafında baskının tahmin ettiğimizin daha ötesine geçecek olması, zayıf gelen bilançolar gibi etkiler borsa tarafını baskılıyor. Bir de küresel tarafta cuma gelen tarım dışı istihdam ve resesyon fiyatlamasının da tetiklemesiyle birlikte açıkçası geçen hafta gördüğümüz en düşük seviye olan 9768’e yakın kapandı borsa” açıklamasını yaptı.

“Fitch kararı ağırlıklı olarak fiyatlara dahil olduysa bile beklenti kredi not görünümünün pozitif olmasıydı, durağan olması değil” diyen Eryılmaz, “Ben Fitch kararının pozitif olması değil ama kredi notunun bir kademe artırılmasının fiyatlara girdiği kanaatindeyim.  Ama görünümüm durağan olmasının bir miktar negatif algılanacağını tahmin ediyorum” diye konuştu. Mevcut verilerin borsada 10 binin üzerine çıkmayı zorlaştıracağını söyleyen Eryılmaz, “Dolayısıyla kredi not artışı çok az fiyatlanmış olsa bile 10.200 üstü için Fed kararını beklemek gerektiği kanaatindeyim.  Bu hafta da kabaca 9.700-10.200 bandı devam eder. Ama velev ki gelen veriler özellikle sanayi ve işsizlik verileri ve Amerika'dan çarşamba günü gelecek TÜFE verilerinin etkisiyle açıkçası ben 9.500’lerin dip olabileceği kanaatindeyim. 9.500’ün altına inebilecek bir endeks olabileceğini düşünmüyorum. Buraların da orta ve uzun vadeli yatırımcılar için alım fırsatı olarak da değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Dolayısıyla Fed kararının beklendiği bir süreç olacak” diye konuştu.

“Not artışı yabancının gelmesi için önemli katalizör değil”

Fitch’in kararına yönelik anketlere bakıldığında kredi notunda bir kademeli artış beklendiğini aktaran Filiz Eryılmaz, “Fakat anketler dışında, piyasa uzmanları ve ekonomistler dışında, ağırlıklı olarak işlem yapan yatırımcılar kanadında bunun fiyatlanmadığı yönünde hakim görüş var. Moody’s’ten 2 kademeli not artıştı gelmişti. Türkiye gri listeden çıkmıştı. Bunun piyasaya çok etki yaratmadığını gördük. Çünkü bunlar piyasada artık yeni heyecan yaratabilecek gelişmeler değil. Yabancının buraya gelmesi için çok önemli katalizörler değil. Dolayısıyla belirli bir düzeyde fiyatlandığı ama eskisi kadar güçlü fiyatlara girmediği kanaatindeyim. Bu açıdan borsada pozitif tepki gelecekse bunun Fitch’in kararından çok teknik olarak düşük seviyelerde olmamızdan, Avrupa tarafındaki olumlu havadan kaynaklı tepki hareketi olacağını düşünüyorum” dedi.

“Samimiyet testine ihtiyacımız var”

Yabancının borsaya gelmemesi konusuna da değinen Eryılmaz, şöyle devam etti: “Bunun iktisadi aktarım mekanizması ile ilgili tarafı var. Bir diğer tarafı da bekle gör aşamasındalar. Çünkü bazı şeylerin testini görmek isteyecekler. Fitch kararına bakalım. Genel olarak atılan adımları olumlu değerlendiriyorlar fakat en önemli gördükleri risk siyasi tarafta. Siyasi risk zaten onlar için önemliydi ama Türkiye'de siyasi taraf şu testi geçti: Bu politikalardan U dönüşü olmayacak. Fakat şimdi ekonomik büyümeyle enflasyon arasında ödünleşme çıktığında hâlâ yeterince bu politikalar hakkıyla uygulanabilecek mi? Ondan emin değiller. Ekonomik büyüme Türkiye'de hep öncelendiği için çok ciddi hasar almaya başladık büyüme tarafında. Bu hasar birazcık göz ardı edilmeyip daha erken faiz indirimlerine gidilir mi? Maliye politikası daha az oyuna katılır mı? Bunu anlamaya çalışıyorlar. Dolayısıyla Fitch tarafında bence kredi not görünümünün durağana çekilmesinin sebebi bu. Bir samimiyet testine ihtiyacımız var. “Zorluklar asıl şimdi başlıyor. Bu zorluklar olduğunda hâlâ bu politikalara destek verecek misiniz?” sorusu var. Bence yabancı bunu görmek istiyor. Diğer taraftan ekonomik büyüme öncü göstergeleri, büyümenin yavaşlayacağını gösteriyor. Birinci çeyrek bilançoları iyi değildi. İkinci çeyrek bilançoları iyi değil ve ikinci çeyrek bilançolarının öncü göstergeleri, üçüncü ve dördüncü çeyrek bilançolarının kötü geleceğine işaret ediyor. Dolayısıyla hisse tarafında bilançolar çok önemli olduğu için ve büyümenin daha ne kadar hasar alabileceğini görmek istedikleri için bir miktar bu değerlemelerin oturmasını da bekliyor yatırımcılar. Küresel tarafta risk iştahının arttığı bir sürece evrileceğiz ama risk iştahında resesyon nedeniyle mi faizler indirilecek, gönülsüz bir şekilde? Yoksa yumuşak inişle ekonomik büyümelerin çok hasar almadığı bir ortamda mı iniş olacak? Bu da yabancı yatırımcıları etkileyecek önemli unsurlardan biri olacak.”

“Notumuz gelişmekte ülkelerin birçoğundan hâlâ düşük”

Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi ve EKONOMİ gazetesi yazarı Dr. Burcu Aydın Özüdoğru da “Fitch’in kararı aslında piyasalarda hem beklendik hem de sürpriz oldu. Çünkü genel beklentiler bir kademelik not artışıydı ama diğer beklenti görünümün pozitifte kalması yönündeydi. Not artırımı kararı beklentilere paralel gerçekleşti. Ancak görünümü pozitiften durağana çekmesi, beklentilerden farklı, olumsuz yönde gerçekleşen bir adım oldu” dedi.

Not artışıyla Fitch tarafında yatırım yapılabilir seviyenin 3 basamak altına gelindiğini söyleyen Özüdoğru,  “Şu aşamada aslında hem yakın coğrafyamızdaki ülkelerin hem de benzer gelişmekte olan ülkelerin birçoğundan notumuz hâlâ oldukça düşük seviyelerde. Fitch, durağan görünümle, ‘Sizden ek adımlar gelmedikçe bekleyeceğim’ mesajını verirdi” şeklinde konuştu.

1 Kasım’da S&P tarafından da kredi notunda artış gelmesini beklediğini dile getiren Özüdoğru, “Tabii o zamana kadar giden süreç içerisinde de önemli varsayımlarımızın korunması gerekiyor. Para politikasındaki pozisyonların korunması, kamu maliyesi tarafında beklenen sıkılaşma adımlarının gelmesi gibi süreçlerde eğer biz beklenen adımları atarsak S&P tarafından ben not artışının geleceğini düşünüyorum. Ama şu aşamada aslında en önemli konulardan bir tanesi, özellikle kredi derecelendirme kuruluşları tarafından yakın süreçte izlenecek konulardan bir tanesi para politikasındaki duruşun ekonomideki bu sıkılaşma ve aslında kredi tarafındaki boğulmayla beraber devam edip etmeyeceği” ifadelerini kullandı.

“Toplumsal refah aşağı çekildi ama enflasyon hedefinden uzağız”

Geçen seneden bu yana uygulanan ekonomi politikalarındaki değişikliğin esas itibariyle faizlerdeki artış olarak geldiğini kaydeden Burcu Aydın Özüdoğru, şöyle devam etti: “Diğer tarafta kamu maliyesinde de harcamalardan ziyade aslında önemli derecede vergi artışları oldu. Yani şu aşamada aslında 2 taraftan da kamunun uyguladığı gerek maliye politikası gerekse para politikası tarafı genel olarak toplumsal refahı önemli ölçüde aşağı çeken bir sıkılaşma politikası oldu. Ancak sonuçlara bakacak olursak, şu aşamada özellikle enflasyon konusundaki gidişatın Merkez Bankası’nın hedeflediğinin oldukça uzağında olduğunu görüyoruz. Muhtemelen bu sene enflasyonu yüzde 40-45 arasında bir yerlerde kapatacağız. Önümüzdeki sene de enflasyonun yüzde 20’ler civarında bitmesi için Merkez Bankası’nın ve kamu maliyesinin sıkı duruşunu koruması gerekiyor. Bu da tabii ki özellikle hem senenin sonuna doğru hem de önümüzdeki senenin başlarında özellikle şirketler tarafında ciddi sorunlarla karşı karşıya kalınması anlamına geliyor. Bunların tabii ki siyasi süreçlerde özellikle siyasi ayağında da ne kadar sahiplenileceği, bu konuda ivme kaybı olup olmayacağı, bunların özellikle oluşan toplumsal refah kaybının hangi politikalarla giderileceğine ilişkin süreçler de bence önemli. Aksi takdirde hani bizim hep söylediğimiz 1990’lı yıllardaki istenmeyen IMF politikaları çerçevesinde gidiyor. Bu, toplumsal refahı oluşturacak çerçevede desteklenmediği sürece tabii ki politikaların devamlılığı konusunda da soru işaretleri olacaktır.  Hatırlayacak olursak Türkiye'nin tarihi maalesef sürekli imzalanan ama yarıda bırakılan IMF programlarıyla dolu. Politikanın sosyal sürdürebilirlik boyutu bence bu yüzden, bu kadar önemli.”

“Merkez Bankası ihtiyatlı davranmak zorunda”

Öte yandan gidişata göre Merkez Bankası’nın kasım, aralık aylarında faiz indirmek için alanı olacağını düşündüğünü söyleyen Özüdoğru, “Ama bizim esas sorunumuz faizi esas alırken hangi enflasyona göre reel faizi belirleyeceğimiz konusu. Çünkü şu aşamada ekonominin biriktirmiş olduğu yüksek riskler sebebiyle hem gerçekleşen fiyatlamalar arasında hem de fiyatlama beklentileri arasında büyük kopukluk var. Biz normalde fiyatlama davranışlarının birbirleriyle uyumlu olduğu ülkelerde genelde beklenen enflasyonla faiz arasındaki farkı alarak reel faizdeki konumumuzu göndeririz. Ancak şu aşamada bakacak olursak hissedilen enflasyonda büyük farklılıklar var. Beklentilere göre bakacaksak piyasa beklentileri, hanehalkı ve firmaların enflasyon beklentilerinden oldukça kopuk. Önümüzdeki sene içerisinde Merkez Bankası’nın hedeflemiş olduğu yüzde 14 enflasyon hedefine bakacak olursak, hane halkının enflasyon beklentisi şu aşamada onun hâlâ 3 kat üzerinde.  Yine benzer şekilde hisselerin yıl sonu için enflasyon beklentileri hanehalkı tarafında Merkez Bankası'nın enflasyon hedefiyle uyumlu değil. Bu yüzden Merkez Bankası maalesef parasal politikada sıkılığı korurken, özellikle mevduatlardan tekrar yabancı paraya kayma olmaması adına mevduatlardaki belli bir sınırı korumak ve ihtiyatlı davranmak zorunda” diye konuştu.

Geçen hafta açıklanan OVP’ye de değinen Burcu Aydın Özüdoğru, “Yakın vadede özellikle getirilen  büyük makro finansal risklerle beraber, büyümeden ödün vermeden enflasyonun düşürülmesi gerçekten oldukça zor bir süreç. Olabilir mi? Olabilir. Çok yüksek sermaye girişleri olur. Türkiye'ye inanılmaz yoğun bir ilgi olur. Türkiye'nin çok ilginç hikayesi olur. Ciddi verimlilik artışını tetikleyen önemli inovasyonlar olur. Tabii ki böyle süreçlerde büyümeden çok da fazla ödünleşmeden enflasyonu aşağı çekebileceğimiz süreçler olur” açıklamasını yaptı.

“Hem büyüyüp hem de enflasyonu aşağı çekemiyoruz”

Bununla birlikte Merkez Bankası’nın öngörmüş olduğu 2025 yılındaki çıktı açığıyla hükümetin OVP’de öngördüğü 2025 yılı için yüzde 4 büyüme oranının birbiriyle uyumlu olmadığını ifade eden Özüdoğru, “Birçok ekonomist veya uluslararası kuruluşlar tarafından yapılan projeksiyonlara bakacak olursak 2025 yılında Türkiye'nin, enflasyonu tekrar yüzde 20’lere doğru indirebilmesi için büyümesinin yüzde 3’ün altında rakamlarda olması gerektiği yönünde genel kanaat var. Tabii ki Türkiye için oldukça olumsuz bir senaryo. Çünkü Türkiye'nin özellikle işsizlik oranını aşağıda tutması ya da kontrol edilebilir seviyelerde durması için Türkiye'nin yüzde 4,5-5 oranlarında büyüme sağlaması gerekiyor. Düşük büyüme toplumsal refah, iş gücü konusunda oldukça olumsuz anlamlar içeriyor ama şöyle de bir gerçek var. Biz hem yüksek büyüyüp hem de enflasyonu maalesef aşağı çekemiyoruz” diye konuştu.

Özüdoğru, sözlerine şöyle devam etti: “OVP’de hükümetin esas önceliği ne? Enflasyon mu, büyüme mi? Eğer öncelik büyümeden yanaysa Türkiye'nin makro finansal risklerini tekrardan ortaya çıkarma konusunda olumsuz bir adım olacaktır. Öncelik gerçekten enflasyondan tarafta ise burada da ben sosyal politikalar konusunda daha kapsamlı bir setin gelmesi, kamu maliyesindeki konsolidasyonun da izlenebilir, şeffaf, hesap verebilir bir yapıda olarak genel kamuoyunun güveninin pekiştirilmesinin daha isabetli bir politika olacağını düşünüyorum.”

“Yabancı yatırımcı için ana detay faiz olacak”

Yabancı yatırımcının borsaya yatırım için nelere baktığını anlatan Yatırım Finansman Strateji ve Yatırım Danışmanlığı Uzmanı Berna Önsel de “Geçtiğimiz hafta menkul kıymetler istatistiklerine baktığımızda yabancılar tahvilde alıma, hissede satışa geçmişlerdi. Yılbaşından bu yana bu tarafın sürdüğünü görüyoruz. Biz Fitch’ten not artışı aldık ama şu anda bizim olduğumuz listede Ermenistan, Dominik Cumhuriyeti, Fildişi Sahilleri, Jamaika gibi ülkeler var. Fitch tarafında yapılabilir seviyenin halen 3 kademe altındayız. Burada faiz konusundaki detaylar önemli. CDS’ler düşüyor fakat sektör göstergeleri halen zayıflar nitelikte. Yurtiçinde de yurtdışında da aynı durum var. Yabancı yatırımcı CDS-faiz denklemiyle birlikte bir ülkenin yatırım yapılabilir seviyede olup olmadığına da bakıyor. O yüzden faiz indirimi beklentilerinin ötelenmesi yabancı sermaye girişini dengeleyecek, belki de yabancı çıkışını getirecek unsurlardan bir tanesi. Enflasyon oranlarının birbirinden kopuk olması da yabancı yatırımcıların dikkat ettiği bir detay.  Tahvil tarafında girişlerin yoğunlaşması, bir ülkeye daha güvenli bir şekilde girişin istendiğine ve ön hazırlıkların yapıldığına işaret ediyor. Fakat önümüzdeki süreçte ana detay faiz tarafı olacaktır” bilgisini verdi.

İPA Başkanı Buğra Gökçe: 784 bin kişi yasal takip altında Mert Başaran’dan finansal özgürlük yolunda altın ipuçları İstanbullular dikkat! Hava bir anda soğuyacak, tarih belli oldu Bankaların promosyon yarışı kızıştı: Emeklilere uyarı geldi: 'Acele etmeyin' Birleşik Krallık bu Türk yatırımını konuşuyor: 1 milyar sterlinlik yatırım İstanbul’dan daire fiyatına Roma'dan ev alınıyor