“Bakliyat, her dönemin gıdası”
Covid-19 salgınıyla anavatanı Anadolu olan bakliyatın öneminin kendisini gösterdiğini kaydeden MTB Başkanı Ö. Abdullah Özdemir, “Protein, mineral ve lif yönüyle zengin bakliyat ürünleri bağışıklık sistemini güçlendiren besin değeri yüksek gıdalar olarak öne çıkıyor” dedi.
Mehmet Nabi Batuk
Covid-19 salgınıyla mücadele sürecinde ‘bilinçli tüketim’, ‘tarımda kendi kendine yeterlilik’, ‘yerli ve milli üretim’ gibi kavramların daha fazla anlam kazandığını vurgulayan Mersin Ticaret Borsası Başkanı (MTB) Ö. Abdullah Özdemir, uzun vadeli politikalar uygulayan ve ihracat temelli üretim modeline sahip ülkelerin bu süreci daha etkin yönettiklerini kaydetti. Türkiye’nin sektörde sahip olduğu potansiyeli değerlendirebilmesi için bu trajik salgının ‘tüketici davranışları’ ve ‘üretim stratejisi’ olmak üzere iki açıdan iyi analiz edilmesi gerektiğini ileten Başkan Özdemir, “Uygulanan mevcut politikaların etki analizinin gerçekçi bir şekilde yapılarak eksik alanların tespit edilmesi ve bunları giderecek uzun vadeli kalıcı politikalar oluşturulması önemli. Böylece ülkemiz gelecekte hem üretim hem de ihracat yönüyle sektörün hâkimi ülkeler arasında yeniden yer alabilir” diye konuştu.
“Salgınla mücadelede bakliyat tüketimi önemli”
Bakliyat ürünlerinin virüs salgınının başlangıcından bu yana temizlik ve kişisel hijyen malzemeleriyle en fazla talep gören ürünler arasında yer aldığını kaydeden Başkan Özdemir, “Bu eğilimin sebebinin tüketicinin riskli dönemlerde satın alma kararını verirken sağlıklı, ekonomik ve bozulmadan uzun süre muhafaza edilebilen ürünlere yönelmesi var. Tüm bu özelliklere sahip olmaları nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü, FAO, UNICEF gibi kuruluşların bakliyat ürünlerini hastalıkla mücadele rehberlerinde özenle öneriyor” ifadesini kullandı.
Protein, mineral ve lif yönüyle zengin bakliyat ürünlerinin virüslerin çoğalmasını engelleyen ve aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendiren besin değeri yüksek gıdalar olduğunu aktaran Özdemir, “Bakliyat ürünleri ekonomiktir. Örneğin, benzer fiyat düzeyine sahip diğer gıdaların bir kilogramıyla yalnızca tek ya da birkaç pişirimlik yemek yapılabiliyor. Oysa kuru fasulye, barbunya, nohut, kırmızı ve yeşil mercimek gibi ürünlerin herhangi birini kullanarak 16 ila 20 porsiyonluk yemek pişirilmesi mümkün. Yani, porsiyon başına maliyeti çok düşük. Üstelik baklagiller kuru gıdalar oldukları için bakteri ve küf barındırmaz. Hava geçirmeyecek şekilde saklanırsa yıllarca muhafaza edilebilirler” dedi.
Bakliyat tüketiminin artmasının sektör olarak ortak temennileri olduğunu ifade eden Özdemir, son aylarda talepte yaşanan artışı kalıcı hale dönüştürecek uygulamalara ihtiyaç olduğunu kaydederek şunları söyledi: “Tüketicilerin satın alma kararlarında bilinçli davranmalarının devamı sağlanmalı. Bu bağlamda, önümüzdeki dönemde bakliyat ürünlerinin sağlık açısından çok yönlü faydalarıyla ekonomik ve muhafaza yönüyle avantajları kapsamlı bir şekilde anlatılarak bilinçli tüketimi teşvik edilmeli.”
Bitkisel üretimin geliştirilmesi programı genişletilmeli
Covit-19 salgınının bakliyat ürünleri açısından bir diğer etkisinin ise üretim stratejisi olduğuna dikkat çeken Abdullah Özdemir, “Tarım ve Orman Bakanlığı'nın bitkisel üretimin devamlılığını ve gıda arz güvencesini sağlamanın önümüzdeki dönem için büyük önem taşıdığına vurgulayarak ‘Bitkisel Üretimin Geliştirilmesi’ programını başlattı” dedi. Bu program içerisinde kuru fasulye ve kırmızı mercimeğin de yer aldığı yedi üründe tarımsal üretimin artırılması amacıyla belirlenen 21 ilde üreticilere sertifikalı tohumların yüzde 75'i hibe edileceğini vurgulayan Özdemir, “Şu an yedi ürün için 6 bin 700 tonluk sertifikalı tohum ve 364 bin dekar olarak başlayan bu uygulamanın daha geniş ölçeğe taşınması durumunda kuru fasulye ve kırmızı mercimek üretiminin ivme kazanmasına katkı sağlayacağı kanısındayım” ifadesini kullandı.
Sektörün stratejik önemi gelecekte daha da artacak
Türkiye’nin hastalıkla mücadele sürecini başarılı bir şekilde yönettiğini ve buna ek olarak 2050 yılında dünya nüfusunun 10 milyar kişi olacağına yönelik tahminlerin olduğunu hatırlatan Abdullah Özdemir, tarım-gıda sektörünün mevcut stratejik öneminin gelecekte artarak devam edeceğini kaydetti. Özdemir, “Sektör olarak üretimden nihai tüketime kadar zincirin her bir halkasını daha da güçlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Uygulanan mevcut politikaların etki analizinin gerçekçi bir şekilde yapılarak eksik alanların tespit edilmesi ve bu eksikleri giderecek uzun vadeli kalıcı politikalar oluşturulması bu kapsamda yararlı olacak. Böylece ülkemiz gelecekte hem üretim hem de ihracat yönüyle sektörün hâkimi ülkeler arasında yeniden yer alabilecek” dedi.